Ramazan ayının kendine has manevi bir havası vardır. Biz çocukken Ramazan ayı geldiğinde içimiz kıpır kıpır olurdu, iftar sofraları daha bir özenle hazırlanırdı. Sahurlarda öyle. Sıcacık Ramazan pidesi bir de Ramazanın gülleri diye bir çörek vardı Adanada. Hala var mı bilmiyorum ama çok lezzetli bir çörekti ve sadece Ramazan ayında satılırdı fırınlarda. Gece davulun sesine uyanır sokağa fırlardık davulcuyu görmek için. Annem yaşımız küçük diye sahura kaldırmazdı bizi, biz ağlardık ne olur bizi de kaldır bizde oruç tutmak istiyoruz diye. Çok güzel günlerdi akşam ezanını dört gözle beklerdik okununca hemen eve koşardık.
Ramazan ayı, hayır ve bereket ayıdır. Dua ve niyaz ayıdır. Şükür ayıdır. Günahlardan temizlenme, cehennem ateşinden kurtulma ayıdır. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu aydan söz ederken: Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur buyurmuştur. Yüce Rabbimiz Bakara Suresi 183. Ayetinde şöyle buyuruyor; Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Bakara/183) Yine Yüce Allah Bakara Suresi 185. Ayette şöyle buyurmaktadır; 185- Ramazan ayı ki, o ayda Kuran, insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayredici olarak indirildi. İçinizden kim bu aya yetişirse onu oruçla geçirsin. Kim hasta ya da yolcu olursa tutmadığı günler sayısınca sonraki günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu sayılı günleri tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdi diye kendisini tekbir etmenizi (ululuğunu dile getirmenizi) ister, ola ki, Ona şükredersiniz.
Yüce Allah her yükümlülüğün insan nefsi tarafından benimsenip yerine getirilebilmesi için Onun itici ve coşturucu desteğine gerek olduğunu, söz konusu yükümlülük ne kadar hikmet ve yarar içerirse içersin onun insan psikolojisi tarafından hoşnutlukla ve yüksünmesiz bir onayla karşılanabilmesi için bu ilâhî özendirmenin ne kadar gerekli olduğunu kuşkusuz herkesten iyi bilir. Bundan dolayı oruç yükümlülüğü konusuna müminlere yönelik bu sevimli kendilerine aslî niteliklerini hatırlatıcı hitaplar giriyor. Bu müşfik seslenişten sonra, Allahın indirdiği bütün eski dinlerde de orucun farz kılındığı, bu farzın ilk ve asıl amacının mümin kalpleri takvaya, duyarlılığa, Allahtan korkmaya ve arınmışlığa hazırlamak olduğu anlatılıyor: Böylece orucun asıl büyük gayesi meydana çıkmış oluyor. Bu büyük amaç takvadır. Çünkü kalplerde uyanış meydana getirerek Allaha itaat etmek ve Onun rızasına, hoşnutluğuna öncelik tanımak üzere bu ibadetin yapılmasını sağlayan faktör, takvadır. Ayrıca günahların, hatta insanın içinden hızla gelip geçen kışkırtmalar biçimindeki günah meyilli duyguların, orucu bozmasını, zedelemesini önlemek amacıyla bu kalplerin koruculuğunu üstlenen faktör de takvadır. Bu ayetin seslendiği müminler, yüce Allah katında takvanın ne kadar önemli olduğunu, Onun terazisinde ne kadar. Büyük bir ağırlığa sahip olduğunu iyi bilirler. Bu yüzden takva, onların ruhlarının göz diktiği, özlemle ulaşmak istediği bir amaçtır. İşte oruç, takva amacının bir aracı ve ona götüren bir yoldur. Böylece olduğu içindir ki, bu ayet, takvayı oruç yolu ile yönelebilecekleri aydınlık bir hedef halinde müminlerin gözleri önüne sermektedir. Son cümleciği tekrarlıyoruz: Ola ki, günahlardan arınırsınız (içinizdeki Allah korkusunu geliştirirsiniz.) (Fizilal-li Kuran Tefsiri) 1-) Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem bir gün minbere çıkmışlardı. Bir ara üç kere Âmin dediler. Minberden indikten sonra Ashab-ı Kiram sordu: O anda ne ile meşguldünüz, ya Resulallah? Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şu açıklamada bulundu: O anda Cebrail geldi, şöyle dedi: Bir kul Ramazana erişir de affolunmadan çıkarsa, burnu yerde sürünsün. Ben de Âmin dedim. Sonra tekrar dedi ki: Bir kulun yanında senin ismin söylenir de, sana salavat getirmezse, burnu yere sürünsün dedi. Ben de Amin dedim. Daha sonra da şöyle dedi: Bir kul anne-babası veya ikisinden birisi yanında bulunur da, rızalarını kazanmayıp Cennete giremezse, onun da burnu yere sürünsün dedi. Ben de Amin dedim. (Beyhaki, 4:304; et-Tergîb vet-Terhib, 2:426.) 2-) Oruçlarda riya yoktur. Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: O Benim içindir. Onun mükafatını bizzat Ben veririm. (Çünkü) Oruçlu yemesini, içmesini Benim için bırakır. [Buhari/ Ebu Hureyre (r.a.)] Peygamberimiz s.a.v. Recep ayı girince; Allahım Recep ve Şabanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır. (Ahmed b. Hanbel; Heysemi) diye dua ederdi. Bu örnek dua, müminin salih ameller işleyebilmek amacıyla edebileceği güzel bir duadır. Demek ki Peygamber efendimiz Ramazan ayına Recep ayından hazırlanmaya başlarmış. Şaban ayında ibadetlerde dereceyi biraz daha arttırır ve Ramazanda daha bir fazla. Allahım bu mübarek ayda ruhumuzu, kalbimizi günahlardan, riyadan arındırma temizleme fırsatı versin. Fakir fukaraya yardımı, yetimin elinden tutmayı hepimize nasip etsin. Allahım İslam ümmetini birleştirsin Müslümanların arasına nifak tohumları ekenleri yerle bir etsin. Ülkemizi askerlerimizi iç ve dış düşmanlardan korusun. (Amin)