Kadına yönelik şiddet hem dünya genelinde hem de ülkemizde önemli bir sorun. Özellikle son yıllarda bu konuda çok ciddi bir artış yaşandı. Neredeyse her gün kadına yönelik şiddetle ilgili haberlerle karşılaşıyoruz; televizyonlarda izliyor, radyolarda duyuyor, sosyal medyada görüyoruz. Kadınlar, ne yazık ki en yakınlarından, babalarından, abilerinden, eşlerinden, sevgililerinden ve bazen de hiç tanımadıkları yabancı erkeklerden şiddet görüyor. Bu durum, vicdan ve merhamet sahibi olan herkesi derinden sarsıyor ve endişelendiriyor. Geçtiğimiz günlerde Manisa’nın Akhisar ilçesinde yaşanan bir olayla ilgili görüntüleri izlediğinizi hatırlarsınız. Kalabalığın içinde, kimseye aldırış etmeden, üstelik küçük çocuğunun gözleri önünde hamile eşine şiddet uygulayan bir adamın görüntüleri büyük tepki topladı. Adam, kadını defalarca yumruklayıp tekmeledi ve ardından hızını alamayarak sopayla vurmaya başladı. Bu dehşet verici olayda dikkat çeken başka bir nokta ise, birçok insanın kadına şiddet uygulayan bu adama müdahale etmemesiydi. Ancak, olay yerindeki insanların tepkisizliğini eleştirenler, belki de böyle bir durumda kendilerinin ne yapabileceğini sorgulamamış olabilirler. Çünkü şiddet uygulayan kişinin, olaya müdahale etmeye çalışanlara da zarar verebileceği gibi, müdahalede bulunan kişi de istemeden başka birine zarar verebilir. Bu duruma en çarpıcı örneklerden biri olarak, 2020 yılında Konya’da yaşanan Kadir Şeker olayı gösterilebilir. Kadir Şeker, sevgilisi tarafından şiddete uğrayan bir kadını korumak için olaya müdahale etmiş, ancak çıkan arbedede şiddet uygulayan adamın ölümüne sebep olmuştu. Bu olay sonucunda Kadir Şeker tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yaşanan bu durum, toplumda geniş yankı uyandırdı ve pek çok tartışmaya neden oldu. Bu tür olaylar, insanların şiddete müdahale etme konusunda tereddüt yaşamasına yol açıyor. Bu yüzden, başkalarını eleştirmeden önce, kendimizin böyle bir durumla karşılaştığında ne yapabileceğini düşünmemiz gerekir. Şiddetin bu kadar yaygınlaşmasının temel nedenlerinden biri, toplum olarak şiddeti normalleştirmemizdir. Ayrıca, cezaların yeterince caydırıcı olmaması da bu sorunun büyümesine yol açıyor. Ne zaman ki bu sorunlar çözülür ve toplumda gerekli farkındalık sağlanır, o zaman kadına yönelik şiddetin önüne geçebiliriz. Ancak bu, yalnızca bireysel çabalarla değil, toplumsal bir dönüşümle mümkün olabilir.