Sayfa Yükleniyor...
Merhaba değerli okuyucularım. Bu hafta sizlere Asurluları anlatacağım. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Asur İmparatorluğu, Asur Devleti veya Asurya, MÖ 2025 ile MÖ 612 yılları arasında var olmuş ve Sami halkalardan oluşmuş bir Antik Çağ Mezopotamya imparatorluğuydu. Devlet ilk başta Kuzey Irak’ta, Dicle kıyısında bulunan Asur (Aššur) şehrinden oluşmuşken, Güney Mezopotamya ve Doğu ile olan ticari ilişkilerden yararlanarak gelişmiş ve toprakları genişleyerek bir imparatorluğa dönüşmüştür. Anadolu’daki en büyük ticaret kolonileri Kültepe’de (Kayseri) bulunmaktaydı. Başkentleri Ninova’ydı.
Asur’un yükselişinin kral İluşuma ve oğlu Erişum (MÖ 1939 – 1900) zamanlarında bu iki kralın ticaret konusundaki politikaları büyük rol oynamıştır. İluşuma Güney Mezopotamya’dan gelen tüccarlara bir takım imtiyazlar tanımış, onları bu şekilde Asur’a çekmeyi başarmıştır. Aynı zamanda doğu ile yapılan kalay ticaretini de kontrol altına almayı başarmıştır. Böylece Güney Mezopotamyalı tüccarlar Asur’a gelip daha ucuz fiyattan kalay alabilmekte, çoğunluğu Basra Körfezi üzerinden gelen bakırı satabilmekteydi. Güneyden gelen üç kervan yolu olduğu anlaşılmaktadır, Ur – Nippur – Asur, Dicle üzerinden ve Elam – Dicle doğusundaki Der – Asur yolları. İluşuma’nın oğlu Erişum ise gümüş, altın, bakır, kalay, arpa ve yün ticaretini vergiden muaf tutarak bu ticareti büyük ölçüde Asur üzerine çekmiştir. İlk çağda Eski Asur İmparatorluğu, Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından biri olmuştur. MÖ 2. binyılın başından itibaren özellikle Anadolu’da koloniler kurmuş, Anadolu’ya yazıyı taşımışlardır. Asur ülkesi, 1450 ila 1393 yılları arasında Mitannilere bağlı kalmıştır. Hanedan ve ülke bu periyotta resmi olarak feshedilmemiş olmamasına rağmen Mitanniler ülkenin dış ve iç işlerinde önemli ölçüde söz sahibi olmuşlardır. I. Eriba-Adad’ın tahta çıkması ve ülkedeki Mitanni etkisini kırması sonucunda devlet yeniden bağımsızlığına kavuşmuş ve Orta Asur İmparatorluğu dönemi başlamıştır. MÖ 14. yüzyılda yeniden bağımsızlıklarını kazanan ve Fırat’a kadar topraklarını genişleten Asurlar, daha sonra Mezopotamya’da, Anadolu’nun güneydoğusunda, zaman zaman da Suriye’nin kuzeyinde büyük güç kazandı. Fakat I. Tukulti-Ninurta’nın ölümünden (MÖ 1208) sonra ülke gerileme dönemine girdi. MÖ 11. yüzyılda I. Tiglat-Pileser zamanında kısa süre yeniden eski gücüne kavuştuysa da, bunu izleyen dönemde hem Asur Krallığı, hem de düşmanları, yarı göçebe Aramiler’in akınlarıyla yıprandı. Asur, kuzeybatıdaki topraklarını Muşki’lere kaptırdı. Daha sonra I. Tiglat-Pileser hükümdarlığında bölge geri alındı. Babil ve Asur bölgelerinde, Arami yayılmasıyla kontrol kentlerin dışında hemen hemen sağlanamıyordu. Babil zaten Şutruk-Nahunte yönetimindeki Elamlılar tarafından yağmalanmıştı ve Dicle’nin bir kolu olan Diyala Vadisi kaybedilmiştir. Bu kayıplara rağmen Asur kralları büyük kentleri ve ülkeyi yıkımdan korumayı başardılar.
YEDEK
Son büyük Asur kralı Aššur-Bāni-Apli idi. Aššur-Bāni-Apli (Asurbanipal), Elam’ı ele geçirerek bu ülkenin halkını yok etmiştir. Bu dönemde sanatta büyük bir gelişme olduğu bilinmekteyse de, hükümdarlığın son yılları ve MÖ 627’deki ölümünü izleyen dönemin olayları karanlıkta kalmıştır. Asur Krallığı, Babil-Keldaniler, Medler, İskitler ve Kimmerlerin ülkeye yaptığı akınlar sonucunda iyice zayıflayarak MÖ 612-605 yılları arasında yıkılmıştır. İmparatorluğun çökmesiyle birlikte Asur halkı da tarihi kayıtlardan silindi. Son olarak Harran ve çevresinde yaşadıkları bilinmekle birlikte kayıtlarda yeralmasa da eski imparatorluk topraklarında daha sonraki yüzyıllarda da yaşamlarını sürdürdükleri ve zamanla bölgenin diğer halkları içinde asimile oldukları düşünülmektedir.