Sayfa Yükleniyor...
Merhaba değerli okuyucular. Bu hafta sizlere Sümerler Devletini anlatacağım. Bilgileri Wikipedia kaynağından derledim. Sümerler, yaklaşık olarak MÖ 4000-2000 yılları arasında Irak’ın güneyinde (Güney Mezopotamya) yerleşik olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölgede yaşamış bir uygarlıktır. Dünyanın bilinen en eski uygarlıklarından birisi olarak kabul edilir. Sümerler, “Bereketli Hilal” olarak adlandırılan Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de tarihte ilk kez Mezopotamya’da, Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Genel düşünce, Sümerlerin, çağdaşı olan halklarla yakın bir etkileşim ve benzerliklerinin olduğu yönündedir.
Sümer Devleti’nin, Sami olmayan izole bir topluluk tarafından kurulmuş olduğu kabul edilmektedir.
Mezopotamya’da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerekse yazı, dil, tıp, astronomi, matematik; gerekse de din, fal, büyü, mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. “Yaratılış” ve “Tufan”a, “Emeş ve Enten”e ilk kez Sümerlerde rastlanır. Yılbaşı ağacı süsleme, evlilik yüzüğü, nazar boncuğu da ilk olarak Sümerlerde görülmüştür. Sümer döneminde 21’i küçük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlar arasında Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur sayılabilir. MÖ 4000 yılları başlarında Sümer sınırları kanallar veya sınır taşları ile belirlenmiş bir düzine şehir devletine bölünmüştü. Bütün şehirlerin merkezinde şehre ait özel bir sahip tanrı veya tanrıçaya adanmış olan ve bir rahip yöneticinin (ensi) veya kralın (lugal) idaresindeki tapınak bulunurdu.
Sümer şehri, Mezopotamya’nın güney ucunda, Dicle ve Fırat nehirleri arasında, sonradan Babil olmuş, günümüzde de Irak’ın Bağdat şehrinden Basra Körfezi’ne kadar olan bölgede idi. Sümer şehri, Sümerlerden önce yaşamış ve Sümerce konuşmayan ve Sami olmayan bir halk tarafından, MÖ 4000-2350 yılları arasında kurulmuştur. Bu halka günümüzde Proto-Fıratlılar ya da Ubaidliler denmektedir. Ubaid ismi Al-Ubaid şehrindeki kazı alanından gelir. Ubaidliler Sümer şehrinde kurulmuş ilk medeniyettir. Bataklıkları tarım için kurutmuşlar, ticaret, dokumacılık, dericilik, demircilik, taş oymacılığı ve çanak-çömlekçilik gibi işlerle uğraşmışlardır. Ubaidlilerin bölgeye yerleşmesinden sonra çeşitli Sami halklar da aynı bölgeye yerleşmiş, kültürlerini Ubaidlilerinki ile karıştırarak Sümerler öncesi yüksek bir medeniyet kurmuşlardır.
Çoğu tarihçiye göre, Sümerler MÖ 5500 ve 4000 yılları arasında bölgeye kalıcı olarak yerleşmiş Batı Asya halkıdır. Samuel Noah Kramer, “Tarih Sümer’de Başlar” kitabında; İran’dan gelen göçebeler ve Samilerin karışımı olan bir köy kültürü ile Sümer tarihinin başladığını yazıyor. Bu iki halkın ve kültürlerinin karışması zamanla Güney Mezopotamya’daki ilk şehir devletini oluşturuyor. Zamanla bölgeye hakim olmak için mücadele eden şehir devletlerine dönüşüyorlar. Genelde Samilerin üstün çıktığı bu mücadelelerde, Mezopotamyalılar diğer bölgelere genişlemeye başlıyorlar ve yakın doğuda ilk imparatorluğu kuruyorlar. Bu imparatorluk zamanla Elam olarak da bilinen bölge dahil olmak üzere, İran’ın batı düzlüklerine kadar yayılıyor. Bu Mezopotamya imparatorluğu, Hazar Denizi ya da Kafkaslardan geldiği tahmin edilen, ilkel ve göçebe Sümerler ile karşılaşıyor. Mezopotamya ile ilkel kabileler arasında tampon görevi yapan Sümerliler ne pahasına olursa olsun direniyorlar. İlk karşılaşmalarda kendilerinden teknolojik ve kültürel anlamda gelişmiş olan Mezopotamyalılar üstün geliyor. Zamanla esir ya da paralı asker olarak Mezopotamya kültürünü yakından tanıyan Sümerler, kendilerine gerekli olan askeri teknolojiyi öğreniyor ve kendi kültürlerine uyguluyorlar. Zamanla gerilemeye başlayan Mezopotamya devletine üstün gelmeyi ve önce batı İran topraklarını sonra Kuzey Mezopotamya’yı almayı başarıyorlar. Fethettikleri bu bölgede ilk Sümer devletini kuruyorlar. Sümerler denen, dili bölgede uzun süre yaşayan halkın, MÖ 3300 yıllarından MÖ 3000’e gelindiğinde bölgede en az 12 şehir devleti vardı. Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentin kendi tanrısı vardı ve her kentte en az bir tapınak bulunurdu