Sayfa Yükleniyor...
Bilindiği üzere bilim ve teknoloji günümüzde hızla ilerleyerek, hayatımızın en önemli konusu haline gelmiştir. Günlük hayatımızın direkt olarak içerisinde yer alan bilim; artık birçok alanda her hareketimizi kontrol etmeye başlamıştır. Peki bilimle politika arasındaki ilişki ne durumda? Gelin buna Avrupa’dan örnek vererek bakalım. Science Mag Yazarı Ian Boyd, İngiltere Parlamentosu'nun alt yasama meclisinin 650 üyesi var, ancak sadece birinin (yüzde 0.15) bir bilim doktora derecesi olduğunu ifade ediyor. Bu olgun bir demokraside şaşırtıcı derecede küçük bir sayı gibi görünüyor. İngiltere'deki insanların yaklaşık yüzde 0.8'inde bilim doktorası var, bu yüzden bilimin ciddi şekilde temsil edilmediği anlaşılıyor. Hali hazırda bu sadece İngiltere için geçerli değil elbet. Dünyanın her yerinde durumun aynı olduğu aşikar.
Günümüzde çeşitliliğin farklı entelektüel yaklaşımları da benimsemesi gerekir. Yapısal düşünme ve disiplinli bilim metodolojileri çeşitliliğe katkıda bulunur, ancak bunlar kazanılmış çıkarlara meydan okuyabilecek yönlerdir. Gerçeği konuşan ancak sosyal olarak duyarsız bilim adamı kesinlikle bir karikatürdür. Bu nedenle aslında bilimin politika ile iç içe girmesi gerekmektedir. Bu iki alanı birbirinden ayrı tutmak arada büyük mesafelerin oluşmasına neden olacaktır. Halbuki bilim refahı üst düzeye çıkarmak için bir araç olarak kullanılmalıdır. Bu da toplumsal konulardan kaçarak elde edilemez.
Ama maalesef tüm dünyada yetkililer siyasi, sosyal ve finansal durumlarının zedelenmesini istemez. Eleştiri kabul etmez. İşlerine karışılmasına karşı durur. Bu nedenle hükümetler, bilim insanlarını bir kutuya koyar ve sadece ihtiyaç duyduklarında kapağı açarak onlardan faydalanırlar. Bu şekilde bilimi teknik servis işlevine indirgerler. Bu da aslında bilimin gelişmesinin de önünde devasa bir engeldir.
Örneğin iklim krizinden bahsedelim. Birçok devlet bu krizi kabul etmiyor. Bilim adamları her yerde bas bas iklim krizinin ve yarattığı tehlikelerin anlaşılması için açıklamalar yapıyor. Fakat hükümetler bu konuda bilim adamlarını dinlemiyor.
Hatırlarsanız şöyle bir haber düşmüştü: “Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, kendi hükümeti tarafından hazırlanan iklim değişikliğinin ülke ekonomisine ciddi zararları olacağına dair raporu inandırıcı bulmadı. Trump, bir kısmını okuduğunu söylediği rapora ‘inanmıyorum’ dedi.” Buradan bile aslında bilim ve siyaset arasındaki ilişkinin ne kadar zayıf olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Bilimsel topluluk, hükümet ve siyaset içindeki güçsüzlük sorununu ele almadığı sürece, bilim kazanılmış çıkarların egemen olduğu politik bir oyun içinde manipüle edilmeye devam edecektir. Hükümetin kendisi daha çeşitli hale gelmedikçe, bilimin yetersiz temsili devam edecek gibi görünüyor. Bilim adamları, daha büyük düşünce liderliği göstererek, her şekilde hükümetin bir parçası olmak için daha fazla heves göstererek ve katılan meslektaşların katkılarına değer vererek yardımcı olabilirler.