Sayfa Yükleniyor...
Koronavirüs salgınında ikinci dalgayı yaşadığımız şu günlerde artık küresel bir depresyon yaşadığımız kesin. Hepimiz bir an önce bu virüsün son bulmasını ve eski hayatımıza geri dönmeyi istiyoruz. Son bir yıldır yaşadıklarımıza bakılacak olursa bunda da son derece haklıyız diye düşünüyorum. Sahilde dolaşmayı, dost meclislerinde sohbetleri, bir kafede oturup çay içmeyi bile çokça özledik. Kimimiz yasaklara rağmen bu saydıklarımı yapmaya devam ediyor olsa da biz sorumluluk bilinci taşıyan insanlar bu şekilde davranmıyoruz. Çünkü bir tek kendimize karşı sorumlu değiliz. Virüsü geçirebileceğimiz insanlara karşı da bir sorumluluk taşıyoruz ve bu son derece önemli toplumsal bir sorun. Şu günlerde konuştuğumuz konulardan bahsedecek olursak; bunlardan biri koronavirüsün mutasyon geçirmesi ve bunun yaşattığı panik ortamı, ikincisi ise aşılar. Biliyorsunuz İngiltere’den gelen haberler bizleri oldukça fazla şaşırttı. Çünkü başımızın belası koronavirüsün mutasyon geçirdiği ve bulaşıcılık oranının yüzde 70 oranında arttığı ifade edildi. Zaten hızlı bulaşması yönünden tehlike arz eden bir virüsün bulaşıcılığını yüzde 70 oranında arttırması korkunç bir şey! Nitekim koronadan başı yanan ülkeler (Türkiye de dahil) bu sefer erken davranıp İngiltere ile uçuşları iptal edip, sınırları kapattı. Salgının içinden çıkılamaz bir hal aldığı şu günlerde bunu yapmamak akıl karı değildi zaten.
Ülkeler sınırlarını kapattı kapatmasına da virüsün mutasyon geçirdiği yönündeki haberlerin öncesi olduğu da iddia ediliyor. Eylül ayından beridir İngiltere’de virüsün mutasyon geçirdiği ve bulaşıcılığın arttığı iddialarını duyuyoruz. İngilizler pik noktaya ulaşınca bu durumu dünya kamuoyuna açıkladığı ifade ediliyor. Hatta bu olayın daha önceden beridir ülkeler tarafından bilindiği ve durumun takip edildiği de iddialar arasında. Biz tabi ne olduğunu bilemeyiz fakat bu durumun iyi sonuçlar getirmeyeceğini biliyoruz diye düşünüyorum. 1 yıldır korona ile yatıp korona ile kalktığımızdan bunu tahmin etmesi zor olmasa gerek! Aşı olayına gelecek olursak; toplumda yaşanan bilgi kirliliğinin aşılara karşı bir güvensizlik ortamı doğurduğu artık inkar edilemeyecek bir gerçek zira içindeki maddeler aracılığıyla insanlara çip takılacağı yönünde asparagas haberler duyuyoruz. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu türden bir durumun olabilmesi için tüm dünya ülkelerinin küresel bir işbirliği yapması gerekir. Bütün ülkelerin buna evet demeyeceği bir gerçek. Böyle bir şey olsa dahi illaki bu durum biri tarafından dışarı sızdırılır. Yani aslında bunun gerekçelerini açıklamaya gerek bile yok çünkü bu bir ütopya! Onun yerine aşı olmamız gerekiyor. Bu da toplumsal bir mesele oldu artık. Çünkü aşı olmayanların olanlara karşı bir sorumluluğu olacak. Aşı olmayanlar hastalığın taşıyıcısı olacak. Bu da ilerleyen yıllarda gelecek nesiller için çeşitli sorunlar yaratacak. Neden bu sorulara neden olunsun ki? Çin aşısı ile iki Türk bilim insanının aşısını da karşılaştırmak yersiz. Her iki aşıyı incelediğimizde bizim Türklerin ürettiği aşı ileri teknoloji bir aşı ve gerçekten gelecek vadediyor fakat Çin aşısı da yıllardır bilinen bir teknikle yapılmış. Bu teknik diğer aşılarda da oldukça fazla olumlu sonuçlar doğurmuş. Bu hafta koronavirüs gündeminde dikkat çeken gelişmeler bunlardı. Hoşça kalın!