Sayfa Yükleniyor...
Merhaba değerli okuyucularım. Hepiniz iyisinizdir umarım. Bu haftaki konumuz malum yine koronavirüs. Malum tüm dünya kritik bir dönemden geçiyor. Hepimiz bir an önce eski yaşantımıza geri dönmek istiyoruz fakat bu önümüzdeki yıllarda da pek mümkün görünmüyor açıkçası. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) önümüzdeki yılların pandemilerle geçebileceğini ifade ediyor.
Şimdilik bunu bizlerin kestirmesi mümkün değil fakat uzmanların bu konuda öngörüsüne güvenmek gerekir diye düşünüyorum. Sevgili okuyucular, bu konu üzerinde sizler için biraz araştırma yaptım. DSÖ’nün açıklamalarını didik didik ettim. DSÖ bizler için uyarıyı veriyor değerli okuyucularım. Bundan sonraki yıllarda pandemiler dönemi olması öngörülüyor. Bunda en büyük faktör ise dünyanın küreselleşmesi olduğu vurgulanıyor çünkü insanlar küreselleşen dünyada çok uzun mesafeleri kısa sürelerde kat edebiliyor; ekonomik, sosyal vb. nedenlerle dünyanın her yerine kısa sürelerde gidip geri dönebiliyor. Örneğin Madagaskar’da çıkan bir hastalık, o bölgede ticaret yapan bir insanın vasıtasıyla dünyanın diğer bir ucuna rahatça taşınabiliyor. Çok büyük bir tehlikenin insanlığı beklediği açık net bir şekilde görülebiliyor.
Koronavirüs gibi pandemiler bizleri bekliyor belki ama biz insanoğlunun da bu durumda eli kolu bağlı bir şekilde oturması beklenemez herhalde. Sağlık emekçilerinden aldığım bilgilere göre bu pandemi bizlere ‘Koruyucu Hekimlik’ uygulamasının önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Nedir bu koruyucu hekimlik? Koruyucu hekimlik ya da koruyucu tıp basit olarak, hastalıklar daha meydana gelmeden alınan tıbbi önlemlerdir. Yani bizler daha hasta olmadan hastalığa karşı önlemler almalı, kendimizi korumayı bilmeliyiz. Tıpkı şimdilerde maske, kolonya, dezenfektan vb. gibi şeylerle kendimizi koruduğumuz gibi.
Biz aslında dünya olarak koruyucu tıbbın önemini yaşayarak öğreniyoruz. Fakat dünyada ilaç sektörü bizlere tedavi hekimliğini yani hasta olduktan sonra tedavi edilme gerekliliğini dayatıyor. Bu alan gerek ilaç şirketleri gerekse bu alanda rant sağlayan diğer etmenler için oldukça önemli. Bu şekilde servetine servet katan dev ilaç şirketleri bizleri bir bakıma kullanıyor. Biz onların denekleriyiz. Durum böyle olunca tedavi hekimliğine karşı gelmek zor oluyor.
Bundan sonraki dönemde ne yapmamız gerekir konusuna gelirsek; bence hepimiz tedavi hekimliğine karşı çetin bir mücadeleye girişmeliyiz. Bu bir toplumsal görev bana soracak olursanız. Koruyucu hekimliğin gerekliklerini öğrenmeli bu konuda yasa yapıcılara gerekli tavsiyelerde bulunmalıyız. Çünkü koronavirüs gibi hastalıkların yayılımı devam edecek olursa ki uzmanlar bu yönde salık veriyor, bu durum en fazla biz insanoğlunu etkileyecek. Eşimizi, dostumuzu sevdiklerimizi kaybetmeye devam edeceğiz.
Belki de kendi hayatımızdan olacağız. Bu bakımdan değerlendirecek olursak, bu mesele artık insanoğlu olarak bizlerin yaşamda kalma, hayatımızı sürdürebilme çabası! İnsanlık olarak dev ilaç şirketlerine karşı dimdik durup, kendi sağlığımız üzerinden prim yapanlara müsaade etmemeliyiz. Çok sevdiğim bir söz vardır: “Herkes kendisinin doktorudur.” Hepimiz kendimizin hekimiyiz ve kendimizi korumamız gerekir.
Bu konuda siz değerli okuyucularımı araştırma yapmaya ve koruyucu hekimliğin önemini kavramaya çalışmaya davet ediyorum. Sağlıcakla kalın!