Sayfa Yükleniyor...
Merhaba değerli okuyucular. Bu hafta size Türk tarihinin önemli savaşlarından bir tanesini anlatmaya çalışacağım. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Pasinler Muharebesi, Selçukluların Bizanslılarla yaptıkları yüzyıl kadar gayet uzun süren Bizans-Selçuklu savaşları’nın ilk büyük meydan muharebesidir. Bizans imparatoru IX. Konstantinos güney Kafkaslar bölgesinde Bizans gücünü göstermekte idi. 1040’ta çocuksuz varissiz ölen Bağradı Ermenistan Krallığı kralının yokluğunda başkent Ani’de hüküm süren vali Başpiskopos Petros Getadarts 1045’te Ani’yi Bizans İmparatorluğu’na vermişti. Bu topraklar Bizanslılar tarafından ilhak edilmiş ve “İberya Theması” ile birleştirilip Bizans İmparatorluğu’na bağlı “İberiya-Ani Theması” kurulmuştu. Bizanslılar ayrıca Gürcü Kralı IV. Bagrat’a karşı önce destek sağlayıp sonra isyan etmiş olan geleneksel Gürcistan’ın en önemli soylu Liparitid-Baguaşı klanının başında olan “Kldekarı ve Trialeti Dükü” IV. Liparit’a bu mücadelesinde askeri destek sağlamışlardı ve onu Bizans İmparatorluğu, “magistros” unvanı ile taltif etmişler ve bu görevle onu bir Bizans yöneticisi olarak kabul etmişlerdi.
Bu gelişme ile, Bizans İmparatorluğu ile güneyden Azerbaycan üzerinden Türkmen göçleri ile ilerlemekte olan Selçuklular ile komşu olmuşlardı. Selçuklular Bizans’ın gücünü anlamak amacıyla Tuğrul Bey’in üvey kardeşi İbrahim Yınal Bey’in önderliği altından Anadolu’ya 1048 yazında bir askeri akın yapmıştı. Bu akından dönmekte iken Selçuklular ordusu Bizans’ın “İberya ve Ani Theması” içinde çok hareketli bir ticaret merkezi olan (modern Erzurum yanında bulunan) “Arzen” veya “Arte” kentini de ele geçirip yakmışlardı. Bizans İmparatoru olan IX. Konstantinos Bu Selçuklular akınını durdurmak için “İberiya-Ani Theması”ndaki Bizans ordusunun generalleri Katakalon Kekavmenos ile Aaronios’u görevlendirmişti. Ama bu generallere Gürcü Krallığı ordularının yetişip onlara bağlanmadan gayet temkinli davranıp Selçuklularla çatışmama emri vermişti. İmparator Bizans devleti görevi ve Bizans “magistros” unvanı taşıyan Gürcü “Kldekarı ve Trialeti Dükü” IV. Liparit’i kendi Gürcü ordusu ile Bizans ordusuna destek sağlamaya çağırmıştı. Böylece Bizans generalleri Kekavmenos ile Aaronios ve Gürcü IV. Liparait komutasında yaklaşık 50,000 askerlik bir Bizans-Gürcü ordusu toplandı. Bu büyük Bizans-Gürcü ordusu akıncı Selçukluları durdurma ve elimine etme hedefi ile Pasinler ovasında (o zamanki Kapetrou) da Selçuklu ordusu ile muharebeye girişmek için düzen aldılar.
Selçuklu ordusu 10 Eylül veya 18 Eylül 1048 tarihinde Pasinler Ovasında 50.000 kişilik Rum, Ermeni, Gürcü ve Abazalardan kurulu bir Bizans ordusuyla karşılaştı. Selçuklu ordusunu Tuğrul Bey’in üvey kardeşi İbrahim Yınal Bey’le amcaoğlu Kutalmış kumanda ediyordu. Pasinler Muharebesi güneş battıktan sonra başladı ve tüm gece sürüp sabah “horoz ötümü” saatine kadar devam etti. Bizanslı güçler ve Bizanslı generaller Katakalon Kekavmenos ve Aaronios iki kanat komutanı idiler. Bizanslıların orta kanadı Gürcü ve onlara müttefik güçlere verilmişti ve orta kanat komutanı Gürcü prensi IV. Liparit idi. Selçuklular o zamana kadar Bizans ordularının alışmadığı çok değişik bir bozkır ordusu taktiği kullandı. Çarpışmalar Selçuklular hafif süvarilerinin tüm cephede saldırısı ile ve gayet şiddetli yakın savaşa girişmeleri ile başladı. Bizans iki kanadında bulunan Bizanslı general ve güçler Selçuklu ordusunu bu iki kanatta geri püskürttüler. Fakat orta kanatta İbrahim Yinal Bey ordusu Gürcüleri yenip komutanları olan IV. Liparit’i esir almayı başardılar. Bizanslıların bu orta kanadının çökmesi ve komutan IV. Liparit’in esir alınma haberi Bizanslı iki kanada ve komutanlarına erişmedi. Bizanslı güçler gece yapılan Selçuklu direnişine karşı ilerlemeye devam ettiler. Gün ağırıp “Horoz sesleri” duyulmaya başlayınca bu ilerlemeleri ve “galibiyetlerinin” Tanrı’nın kendilerine yardımı ile olup ona şükür etmeye başlamışlardı. Ama tam bu arada Bizans orta kanatın çöküp IV. Liparit’in yenilip esir alınma haberi onlara yetişti. Bu da yetişmezmiş gibi yaptıkları gece savaşının Selçuklu artçılarına karşı olduğunu ve İbrahim Yinal Bey’in ana ordusunun düşmanlarına hiç sezdirmeden muharebe alanından toplamış olduğu ganimetler ve almış olduğu tutsaklar ile birlikte gayet az bir zayiat vererek geri çekilmiş olduğunu anladılar.