Günümüzde hastalandığımızda ilk aklımıza gelen şeylerden biri antibiyotik kullanmak oluyor. Nezle, grip, boğaz ağrısı ya da hafif bir enfeksiyon geçirdiğimizde çoğumuz doktora gitmeden bile antibiyotiğe sarılıyoruz. Ancak bu alışkanlık hem bireysel sağlığımızı hem de toplum sağlığını tehdit eden büyük bir sorun: Antibiyotik direnci!
Bilim insanları, 2050 yılına kadar antibiyotiklere dirençli bakterilerin 39 milyondan fazla insanın ölümüne neden olabileceğini öngörüyor. Çünkü antibiyotikler bilinçsiz ve gereksiz kullanıldıkça, bakteriler bu ilaçlara karşı bağışıklık kazanıyor. Sonuç mu? Eskiden kolayca tedavi edilebilen hastalıklar artık ölümcül hale geliyor.
Avrupa’da antibiyotik kullanımı sıkı kurallarla denetleniyor. Doktorlar antibiyotiği sadece gerçekten gerekli olduğunda ve sınırlı miktarda reçete ediyor. Reçetesiz antibiyotik satışı neredeyse imkânsız.
Doktora gittiğinizde bir ya da iki çeşit antibiyotik yazılması neredeyse alışkanlık haline gelmiş durumda.
Eczanelerden antibiyotik almak hâlâ çok kolay. Kimi zaman tanıdık doktorlara sonradan reçete yazdırarak, kimi zaman ise doğrudan eczacıdan rica edilerek temin edilebiliyor.
Hastalar bilinçsizce antibiyotik talep ediyor ve doktorlar da bazen gereksiz yere reçete yazabiliyor.
Dahası, bazı doktorlar ilaç mümessilleri ile promosyon ilişkisine girerek gereksiz antibiyotik yazmakta tereddüt etmiyor.Bu durum hem hastaların sağlığını riske atıyor hem de ülke ekonomisine zarar veriyor. Devlet, milyonlarca lira harcayarak antibiyotik satın alırken, bu ilaçların büyük bir kısmı gereksiz yere kullanılıyor.
Avrupa’da doktorlar, ilaç firmalarıyla birebir temas kuramıyor. Firmalar, doktorlara doğrudan promosyon teklif edemiyor. Ancak Türkiye’de durum farklı. Çanta dolusu promosyonla doktor doktor gezen ilaç mümessilleri, belirli ilaçların daha fazla yazılması için etkili olabiliyor.
Peki, Hipokrat yemini eden doktorlar gerçekten hastalarının sağlığını mı ön planda tutuyor, yoksa ilaç şirketlerinden gelen avantajları mı? Elbette tüm doktorlar için bunu söylemek haksızlık olur. Ancak bu sistemin suistimal edilmeye çok açık olduğu da bir gerçek.
Sağlık Bakanlığı ve Bizler Ne Yapabiliriz?
Bu sorunun çözümü için Sağlık Bakanlığı ve ilgili kurumların alabileceği bazı önlemler var:
Doktorların ilaç mümessilleri ile birebir görüşmesi yasaklanmalı.
Antibiyotik reçete yazımı sıkı denetim altına alınmalı.
Reçetesiz antibiyotik satışı tamamen engellenmeli.
Halk, antibiyotiklerin gereksiz ve bilinçsiz kullanımının zararları konusunda bilinçlendirilmeli.
Ancak bu sadece devletin görevi değil. Biz bireyler olarak da bilinçlenmeliyiz.
Doktordan antibiyotik istemek yerine, gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamalıyız.
Grip, nezle gibi viral hastalıklarda antibiyotik kullanmanın faydasız olduğunu öğrenmeliyiz.
Etrafımızdaki insanları da bu konuda bilinçlendirmeliyiz.
Unutmayalım, antibiyotikler yanlış kullanıldığında dost değil, düşman olur!
Gelecekte basit bir enfeksiyon yüzünden hayatımızı kaybetmek istemiyorsak, bu bilinçsiz tüketimden vazgeçmeliyiz. Antibiyotikler doğru kullanıldığında hayat kurtarır, yanlış kullanıldığında ise hayat alır!