Bir Iraklının Gözyaşları ve Bizim Fark Etmediğimiz Şansımız


  • Oluşturulma Tarihi : 21.06.2025 11:48
  • Güncelleme Tarihi : 21.06.2025 11:48

Geçtiğimiz günlerde, yıllar önce Irak’taki savaştan kaçarak İsveç’e sığınmış Iraklı bir dostumla derin bir sohbetimiz oldu. Konu dönüp dolaşıp Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geldi. Gözleri buğulandı, sesi kısıldı, kelimeleri boğazında düğümlendi ve bana dönüp şu cümleyi kurdu:

> “Bir Türkiyeli olarak çok şanslısınız, bunun kıymetini bilin.”

Merak ettim… “Neden böyle söylüyorsun?” diye sordum. İç çekti ve devam etti:

> “Erdoğan, Türkiye’yi olumlu yönde değiştirdi. Ülkesi için gecesini gündüzüne katıyor. Bu adamı sevmeyenler var, hakaret edenler var ama bir gün çok pişman olacaklar. Çünkü o gerçekten dürüst ve samimi bir şekilde ülkesine hizmet ediyor.”

Bu sözler beni daha da meraklandırdı. “Bunu neden bu kadar derin hissediyorsun?” diye sordum. Gözyaşlarını silerek anlatmaya başladı.

“Ben Saddam’ın En Yakınındaydım”

Iraklı dostum, Saddam Hüseyin döneminde iyi bir eğitim aldığını ve Saddam’a en yakın çalışanlardan biri olduğunu söyledi. Anlattıklarına göre Irak; Arap, Kürt, Türkmen, Şii, Sünni, Hristiyan gibi çok çeşitli etnik ve dini yapıların bir arada yaşadığı karmaşık bir mozaikti. Saddam, bu yapıyı güçlü bir merkezle ayakta tutuyordu. Fakat sorun, Saddam değil; onun çevresiydi.

> “Başta büyük oğlu Uday olmak üzere ailesi ve çevresi zulüm ediyordu. Saddam’ın bu yanlışlara engel olmakta zorlandığı zamanlar oldu. Ama onun tüm çabaları göz ardı edildi. İçerideki muhalif yapılar ve dış güçlerle bağlantılı tarikatlar – örneğin Kesnezan Tarikatı – bilinçli bir şekilde ülkeyi içeriden çökertti.”


Bu sözleri söylerken gözlerinde sadece pişmanlık değil, büyük bir kaybın izleri vardı. “Saddam gitti, demokrasi gelecek, her şey düzelecek” dendi. Ama Irak, paramparça oldu. Ne demokrasi geldi ne de huzur. Şimdi herkes Saddam dönemine özlemle bakıyor.

> “Bugün kim bir Iraklıya sorsa, çoğu pişman. Çünkü o gitti, vatan da gitti. Irak artık Irak değil.”

“Ben İsveç’te Bedenimle Yaşıyorum, Ruhum Irak’ta Kaldı”

Bu cümle kalbime çakılı kaldı.

> “Şimdi burada yaşıyorum ama vatansızım. Bayraksız, kimliksiz, parçalanmış bir geçmişin içinde boşlukta sürükleniyorum. Çocukluğumu, çocuklarımı, geleceğimi kaybettim. Artık bir hiçim…”

Bu ağır sözleri dinledikten sonra Türkiye’ye, kendi ülkemize bakışım değişti. Biz farkında bile olmadan sahip olduklarımızı küçümsüyor, birbirimize düşmanlık besliyor, farklılıklarımızı ayrışma sebebi yapıyoruz. Oysa bu topraklar; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle, Arabıyla bir bütündür. Bizi bölmek isteyenlerin en çok korktuğu şey işte bu birliktir.

“Etrafındakiler Yıpratıyor, Tıpkı Saddam Gibi”

Iraklı dostum, Erdoğan’a olan hayranlığını bu sözlerle özetledi:

> “Tıpkı Saddam gibi Erdoğan da etrafındakilerin yaptığı yanlışların bedelini ödüyor. Türkiye düşmanları içeriden ve dışarıdan aynı oyunu oynuyor. Onun yıpranması için ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer bu oyuna gelirseniz, bir gün siz de bizim gibi ‘keşke’ diyen bir halk olursunuz. O zaman çok geç olacak…”

Sözleri bir nasihat değil, yaşanmış bir felaketin içten uyarısıydı.


Son Söz: Vatan Gidince Her Şey Gider

Bu yazı ne bir siyasi övgüdür ne de bir propaganda. Bu yazı; vatanını, halkını, geçmişini ve geleceğini kaybetmiş bir insanın sessiz çığlığıdır. Hepimiz için bir ayna…

Artık mesele partiler, kişiler, ideolojiler meselesi değil. Artık mesele, “vatan” meselesidir. Irak gibi, Suriye gibi, Libya gibi olmamak için aklımızı başımıza alma zamanıdır.

Birbirimizi itmeden, ötekileştirmeden, şüpheyle değil güvenle bakma zamanıdır.

Bugün birlik olmazsak, yarın biz de “keşke” demeye başlarız.

Ve ne acıdır ki...

> Keşke dediğimiz gün, belki de artık “vatan” diyeceğimiz bir yer kalmamış olacak.

Allah birliğimizi bozmasın. Bizi vatansız bırakmasın.

Bir Iraklının Gözyaşları ve Bizim Fark Etmediğimiz Şansımız
Mehmet Özer
Yazarımız Kim ?

Mehmet Özer