Ey Güzel Ülkem, Sana Ne Oldu?


  • Oluşturulma Tarihi : 04.08.2025 12:01
  • Güncelleme Tarihi : 04.08.2025 12:01

Bu yıl üç aylığına Türkiye’ye geldim. İçim kıpır kıpır, yüreğim sevinçle dolu, yıllardır uzak kaldığım toprağımın kokusunu içime çekmek, eskisi gibi sokaklarında huzurla yürümek ümidiyle döndüm. Ama ne gördüm biliyor musunuz? Ne yaşadım? Bu milletin evladı olarak söylüyorum: İçim yandı! Dilim tutuldu! Gözlerim doldu…

 

Üzülerek söylüyorum ki, ne ülkemin eski huzuru kalmış, ne de milletimin kadim değerleri. Ahlak çökmüş, vicdan körelmiş, merhamet tükenmiş, insanlık can çekişiyor.

Benim gibi onlarca gazeteci arkadaşım yıllardır yazıyor, uyarıyor, haykırıyor ama duyan yok, gören yok, dönüp bakan yok!

Toplum olarak uçuruma koşar adım gidiyoruz!

 

Peki ne oldu bize?

Nerede o dürüst, namuslu, elindeki bir lokmayı paylaşan, mazlumu koruyan, kadınına, çocuğuna, ailesine sahip çıkan yüce gönüllü insanlar?

 

Artık Türkiye’de her şeyin ölçüsü para, şöhret, ego!

Aile denen kutsal yapı da yara aldı.

Eskiden evin içinde yaşanan mahremiyet şimdi telefon kamerasıyla milyonlara servis ediliyor. Ailelerin içinde kan donduracak çarpık ilişkiler yaşanıyor ve çoğu zaman kimse konuşmaya cesaret edemiyor. Susuyoruz! Ayıp olur diye, utancımızı saklayarak, geleceğimizi karartıyoruz. Bu suskunluk, bu vurdumduymazlık ise yeni çürümüş nesillerin önünü açıyor.

 

Daha 12 yaşında kız çocukları ağır makyajlarla, mini kıyafetlerle sokaklarda dolaşıyor. Çocukluk hayalleri kuracak yaşta sosyal medyada 'like' peşinde kendilerini teşhir ediyorlar.

Kız ya da erkek fark etmiyor… Gençlik elimizden kayıyor.

Ailede sevgi görmeyen, sokakta vicdan bulamayan çocuklar ekranlarda sanal onay arıyor.

Edep, haya, saygı, utanma duygusu silinmiş.

Kimse kimseyi ne uyarıyor, ne örnek oluyor.

Anne baba hâlâ telefon ekranında, çocuklar sosyal medya çukurunda kayboluyor!

 

Bir 'like' uğruna soyunanlar, sahte ilişkilerle gündem olmaya çalışanlar, namusu pazarlık konusu yapanlar, şöhret için ruhunu satanlar… Bu mudur bizim gençliğimiz?

Bu mudur yarınlarımız?

 

Sorunlarımız yalnızca ahlaki değil, davranışsal olarak da dibe vurmuş durumdayız.

En küçük bir meselede bile insanlar akıl ve sağduyu yerine şiddete, tacize, kaba kuvvete başvuruyor.

Trafikte yol vermedi diye birini dövenler, laf atıldı diye bıçak çekenler, 'beni terk etti' diye bir kadını katledenler…

Sanki memlekette herkes sinir hastası!

İnsanlar patlamaya hazır bomba gibi dolaşıyor.

Çünkü sabır bitmiş, hoşgörü bitmiş, adalet yok, hukuk yok, vicdan ise zaten toprağa gömülmüş.

 

Ve toplumda hızla yayılan en büyük illet:

Her şeyin sahte olması!

İlişkiler sahte, tebessümler sahte, sohbetler sahte, ticaret sahte…

Gerçek insanlar parmakla sayılıyor artık.

 

Bugün nüfusun %99’u Müslüman diyoruz. Ama bir bakıyoruz ki Müslümanlığın temelinde olan dürüstlük, kul hakkı, helal kazanç, vicdan, merhamet gibi değerlerden eser kalmamış.

Sadece şeklen dindarlaşan ama ruhen çürüyen bir toplum olduk.

Dindarlık camide başlar ama sokakta, evde, çarşıda, trafikte, pazarda devam eder.

Ama biz dini sadece vitrine koyup, içini bomboş bırakıyoruz.

 

Karşılaştırmak belki acı ama gerçek şu ki:

35 yıldır yaşadığım İsveç, nüfusunun %80’i ateist olan bir ülke. Ama orada ahlak, dürüstlük, disiplin, adalet ve insan sevgisi hâkim.

Birbirlerini dolandırmazlar.

Yolda düşen bir cüzdan günlerce beklenmeden sahibine teslim edilir.

Kendi vergileriyle ülkesine katkı sunmaktan gurur duyarlar.

Çünkü onlar önce 'insan' olmanın şerefini taşıyorlar.

 

Biz ise Müslümanız ama ne kul hakkına saygımız kaldı, ne büyük küçük tanımımız, ne utanmamız, ne örf ve adetimize sadakatimiz.

Bunun adı din değil, yozlaşmadır.

Bunun adı medeniyet değil, çürümüşlüktür!

 

Ey halkım!

Bir an önce silkelenip kendimize gelmeliyiz!

Yoksa yarın çok geç olacak.

Bu gidişle çocuklarımızın yaşayacağı bir Türkiye kalmayacak.

 

Atalarımızın o özlü sözüyle bitiriyorum:

'Bir musibet, bin nasihatten evladır.'

Ama biz artık nasihati de unuttuk, musibeti de.

Allah korusun, sıradaki musibet çok büyük olabilir…

Rabbim aklımızı başımıza almayı nasip etsin, milletimize feraset, vicdan, merhamet ve cesaret versin.

Susmayalım…

Uyaralım, yazalım, konuşalım, anlatalım!

Kendimizden başlayarak bu çöküşe dur diyelim.

Çünkü yarın çok geç olabilir…

Ey Güzel Ülkem, Sana Ne Oldu?
Mehmet Özer
Yazarımız Kim ?

Mehmet Özer