Kurban Resmi

"Gurbetten Sıla'ya Uzanan Yolculuk ve Kırılan Kalpler"


  • Oluşturulma Tarihi : 07.05.2025 13:49
  • Güncelleme Tarihi : 07.05.2025 13:49

Yine bir yaz mevsimi kapımızda... Güneş yüzünü gösterdikçe, kilometrelerce uzaktaki topraklardan bir özlemin ayak sesleri duyulmaya başlıyor. Avrupa'nın dört bir yanından yola çıkmaya hazırlanan gurbetçilerimiz, valizlerine sadece eşyalarını değil, memleket hasretini, çocukluk anılarını, anne kokusunu, baba nasihatlerini de koyuyor. Onlar yola çıkarken arkalarında bir düzeni, bir hayatı değil, adeta yüreklerini bırakıyorlar.

Ama ne acıdır ki; o büyük özlemle gelinen bu topraklarda, onları bekleyen sadece sıla sevinci değil. Bazı kendini bilmezler, sosyal medya mecralarında patavatsızca, sevgisizce, kinle ve nefretle dolu cümleler kurarak, bu insanları rencide ediyor, kırıyor. Oysa bilmiyorlar… Bu yollar kolay aşılmıyor.

Gurbetçimiz direksiyon başında uykusuz, yorgun ama bir o kadar heyecanlı… Binlerce kilometreyi göze alıyor, onlarca tehlikeyi hiçe sayıyor. Yol boyunca geçtiği ülkelerde bir kuruş harcamamaya çalışıyor, yanına aldığı yiyeceklerle yetinerek, “Bir kuruşum dahi Türkiye'de kalsın” diye ülkesine ulaşıyor. Bu fedakârlığı anlamayanlar, ne yazık ki onları birer “fırsat” olarak görüyor. Restoranlar, tamirciler, marketler… Bir kısmı onların sıla sevincini, kazanç fırsatına çevirmeye çalışıyor. Araçlarını uzağa park ediyorlar ki “Yurt dışından geldik” diye anlaşılmasın. Kimse fiyat artırmasın, kimse onları kazıklamasın diye…

Ve bu insanlar, geldiklerinde karşılaştıkları sorularla daha da yıpranıyor:
“Ne getirdin?”
“Biraz borç versene…”
“Gel ortak iş yapalım…”
Bu sözler sevgi yerine, sitem yerine geçiyor artık. Hâlbuki onların tek istediği bir “Hoş geldin”, bir sarılma, belki bir bardak çay.

Avrupa'da yaşamak sanıldığı gibi kolay değil. Sabahın üçünde başlayan mesailer, güneşsiz geçen aylar, sosyal hayattan uzak, sadece hayatta kalma çabasıyla geçen yıllar… Her şeyin sonunda “memleket” denilen o sihirli kelimeyle motive oluyorlar. Tatil deyince akla Türkiye geliyor. Deniz, güneş, dost sohbetleri… O kısa yaz mevsimi onlar için sadece bir tatil değil, bir nefes, bir yeniden doğuş.

Ama gurbette yaşamanın ağırlığı kadar, kendi vatanında “yabancı” muamelesi görmek en büyük kırgınlık…
'Avrupa’da yabancıyız, Türkiye’de Almancı… İki arada bir derede, bir kimliksizliğin içinde...'
İşte tam da bu duygunun adıdır kırgınlık. Hem orada hem burada sığıntı gibi hissettirilmek...

Elbette bizler de biliyoruz, her gurbetçi örnek davranmıyor. Gösteriş yapan, insanları küçük gören, kibirli bazı azınlıklar var. Ama lütfen onları genelleştirmeyin. Onlar sadece bir azınlık. Biz, Türkiye’yi kalbinde taşıyan, çocuklarına Türkçe öğretmeye çalışan, milli bayramları Avrupa'da kutlayan, ezan sesi duyduğunda gözleri dolan milyonlarca insanız.

Son olarak şunu bilmenizi isterim:
Bizler bedenimizle Avrupa’dayız belki ama ruhumuz, aklımız, kalbimiz Türkiye’de…
Lütfen bizi vatanımızdan koparmayın.
Kırmayın… Üzmeyin…
Çünkü biz, her dönüşümüzde arkamıza dönüp ağlayanlarız.
Çünkü biz, bu topraklara sevdalıyız…

Mehmet Özer 
İlkses İsveç Temsilcisi

"Gurbetten Sıla'ya Uzanan Yolculuk ve Kırılan Kalpler"
Mehmet Özer
Yazarımız Kim ?

Mehmet Özer