Uzun bir aradan sonra memleketim Midyat’a geldiğimde, inanın şok oldum.
Çocukluğumun sokaklarında yürürken içimi hem hasret hem hüzün sardı. O büyülü atmosfer hâlâ yerli yerindeydi, ama bir şeyler değişmişti… Yanlış bir şeyler.
Turist kalabalıkları arasında kaybolmuş, ruhunu yitirmeye yüz tutmuş bir şehir buldum karşımda. İçimi acıtan bir hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü bu kadim şehir, bunu hak etmiyor!
Midyat; taşın sanata dönüştüğü, dillerin ve dinlerin yüzyıllardır yan yana yaşadığı, her sokağında tarih kokan, masalsı bir şehir. Telkarinin parıltısı, taş konakların zarafeti, Beyazsu’nun serinliği… Bu şehir, insanı içine çeken ve bir daha bırakmayan bir büyüye sahip.
Ama bu büyü bozuluyor!
Evet, her yıl binlerce yerli-yabancı turist geliyor. Diziler çekiliyor, sokaklar dolup taşıyor. Peki soruyorum size: Bu güzelim Midyat, bu ilgiyi gerçekten hak ettiği şekilde mi karşılıyor?
Cevap ne yazık ki koca bir hayır!
Son günlerde kulağımıza gelenler, yalnızca hayal kırıklığı değil, utanç vesilesi.
Turistler fahiş fiyatlardan şikayetçi. Otel ve restoranlar bazen neredeyse “fırsatçılık” yapar hale gelmiş. Bazı tur firmaları sadece belli işletmelere müşteri yönlendiriyor, komisyon alıyor. Peki bu şehri seven esnafa, el emeğiyle geçinen ustaya ne oluyor? O turist onun dükkanına neden uğrayamıyor?
Ve daha kötüsü: dışarıdan getirilen ucuz, kalitesiz gümüş ürünler, utanmadan 'Midyat Telkarisi' diye satılıyor. Bu sadece bir aldatmaca değil, bu şehrin onuruna ihanettir.
Midyat’ı seven herkesin artık uyanması gerekiyor.
Bu şehir sadece taş yapılardan, fotoğraflardan, dizilerden ibaret değil. Midyat, bir kültürdür, bir ruhtur. Eğer biz bu ruha sahip çıkmazsak, çok değil birkaç yıl içinde turizmden eser kalmaz. Turist gelir ama bir daha dönmez. Çünkü kandırıldığını, yönlendirildiğini, sömürüldüğünü hisseden insan bir daha o topraklara ayak basmaz.
Artık herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli:
İşletmeler, fiyat politikalarını gözden geçirmeli. Kazanç elbette olacak ama vicdanı elden bırakmadan!
Denetim mekanizmaları işlemeli. Belediye, Valilik, Oda ve Dernekler… Herkes elini taşın altına koymalı.
Gerçek telkari ustaları korunmalı, taklit ve sahtekârlar teşhir edilmelidir!
Midyat bacasız bir fabrika olabilir, evet. Ama bu fabrikanın çarkı, sadece para hırsıyla dönmez. Bu çarkın yakıtı dürüstlük, saygı, samimiyet ve en önemlisi şehre duyulan sevgidir.
Eğer bu gidişata dur demezsek, bugün göğsümüzü gere gere “medeniyetlerin beşiği” dediğimiz Midyat, yarın kandırılmış turistlerin dilinde “bir daha asla uğramam” diyerek anılır.
Ve işte o zaman, Midyat’ı biz bitirmiş oluruz.