Sayfa Yükleniyor...
Siyaset, halkın refahı ve ülkenin geleceği için bir araç olmalıdır. Ancak günümüzde muhalefetin tutumu, yapıcı eleştiriden uzaklaşarak tamamen kaos ve çıkar çatışmalarına dönüşmüş durumda. Eskiden muhalefet, hükümetle sağlıklı bir seviyede eleştiri ve uzlaşma içinde olmayı başarabiliyordu. Bugün ise bu ahlaki duruşun yerini sert üsluplar, ötekileştirme ve siyasi ikbal hesapları almış durumda.
Günümüz muhalefeti, iktidara alternatif politikalar geliştirmek yerine, doğrudan hükümeti ve liderini hedef alan nefret söylemleriyle siyaset yapıyor. Eleştiri, demokrasinin temel taşıdır; ancak eleştirinin de bir seviyesi, bir adabı olmalıdır. Örneğin, bir muhalefet milletvekilinin, "Hükümet Ülkemiz için iyi ne iş ve icraat yaparsa yapsın biz karşı çıkacağız" şeklindeki beyanı, muhalefetin eleştiri anlayışının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Bu yaklaşım, yalnızca siyasi bir strateji değil, aynı zamanda halkın çıkarlarını göz ardı eden bir tutumdur. Muhalefet, eleştiri yapmak yerine düşmanlık ve kutuplaştırma siyaseti izliyor. Oysa siyaset, kin ve nefretle değil, vizyon ve projelerle yapılmalıdır.
Gerçek Liderlik Nerede?
Türkiye’de bir zamanlar muhalefet dendiğinde akla, Ecevit’in halk odaklı siyaseti, Demirel’in pragmatik liderliği, Erbakan’ın fikirleri, Deniz Baykal’ın dirayeti ve Erdal İnönü’nün uzlaşmacı politikaları gelirdi. Bu isimler, muhalefette olsalar bile ülkenin menfaatlerini her şeyin önüne koyarlardı. Bugün ise CHP'nin içinde bile kaç kişinin partiyi yönettiği belli değil. Özgür Özel mi, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı, yoksa hala Kemal Kılıçdaroğlu mu? Parti içindeki belirsizlik, sağlıklı bir muhalefet politikası üretmenin önüne geçiyor ve halka güven vermiyor.
Yerel yönetimlerde de benzer bir durum söz konusu. İstanbul ve Ankara’nın belediye başkanları, asli görevleri olan şehir yönetimine odaklanmak yerine, henüz bir seçim ortada yokken cumhurbaşkanlığı yarışı içinde kendilerini öne çıkarmaya çalışıyor. İstanbul’un trafik keşmekeşi, depreme hazırlık eksikliği, temizlik ve altyapı sorunları ortadayken, önceliğin bunlar olması gerekmez mi? Halk, hizmet beklerken, bu yöneticiler siyasi kariyerlerini şekillendirme derdine düşmüş durumda.
Siyasi Muhalefet mi, Düşmanlık mı?
Mevcut muhalefetin en büyük problemi, hükümete ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı siyasi rekabet değil, düşmanca bir tavır sergilemesi. Onun politikalarını beğenmeyebilirsiniz ama halkın 20 yılı aşkın süredir ona destek vermesini göz ardı edemezsiniz. Dünya çapında kabul gören bir lideri eleştirmek, ancak daha iyi bir siyaset üretmekle anlamlı olur. Bugünkü muhalefet ise ne alternatif projeler ne de güçlü bir vizyon sunabiliyor. Muhalefetin varlığını Erdoğan karşıtlığı üzerine inşa etmesi, siyasi bir vizyonun eksik olduğunu gösteriyor. Siyaset, “Erdoğan karşıtlığı” üzerinden şekillenemez. Güçlü bir muhalefet, alternatifler sunarak halkın güvenini kazanmalıdır.
Belediyelerde Hizmet Yerine Rant Çekişmesi
Muhalefetin yönettiği belediyelerde hizmet odaklı bir yaklaşım yerine, şaibeli genel kongreler, rant kavgaları, liyakatsiz atamalar ve haksız işten çıkarmalar gündeme geliyor. Belediyelerin asli görevleri yerine siyasi hesaplar ve iç çekişmeler ön planda tutuluyor. Belediye başkanları, şehirlerindeki temel sorunları çözmek yerine, siyasi kariyer planları yaparak kamuoyunu meşgul ediyor. Oysa halk, günlük hayatında karşılaştığı sorunların çözümünü bekliyor. Şehirler depreme hazırlıklı mı? Altyapı sorunları gideriliyor mu? Trafik, çevre, temizlik konularında gelişmeler sağlanıyor mu? Maalesef, bu soruların yanıtları hala belirsiz.
Ayrıca, belediyelerin terörle bağlantılı kişilerle iş birliği yapması, kamu kaynaklarının rant kavgalarına kurban edilmesi gibi iddialar, muhalefetin sicilini daha da bozuyor. CHP’nin temel ilkelerinden uzaklaşan bu zihniyet, partiye ve onun mirasına ihanet etmektedir. Atatürk’ün adını kullanarak siyaset yapanlar, onun ideallerine uygun hareket etmeli, parti içindeki çıkar çatışmalarını ve şaibeleri sona erdirmelidir. Aksi takdirde, halkın güvenini kaybetmeye devam edeceklerdir.
Gerçek Muhalefet Nasıl Olmalı?
Ülkenin öncelikleri, içki fiyatları ya da popülist tartışmalar değil; ekonomi, güvenlik, depreme hazırlık, trafik, çevre düzenlemeleri gibi somut meselelerdir. Muhalefetin, hükümeti eleştirirken kendi projelerini de ortaya koyması gerekir. Halk, hizmet bekler; siyasetin kişisel çekişmelere ve kısır döngülere kurban edilmesini değil.
Muhalefet, kavga ve ayrıştırma yerine, güçlü bir vizyon ve somut projelerle halka güven vermelidir. Atatürk’ün mirasını koruyarak, yapıcı bir siyaset anlayışıyla ilerlemelidir. Türkiye’nin ihtiyacı olan muhalefet, budur. Toplumun güvenini kazanacak bir muhalefet, ideolojik kavgalarla değil, akılcı ve çözüm odaklı politikalarla mümkün olacaktır.
Bugünün muhalefeti, ülke yönetimine talip olabilmek için gerçekçi politikalar üretmeli, halkın sorunlarına eğilmeli ve çözüm üretmelidir. Sürekli kriz ortamı yaratmak, korku politikası gütmek, Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset yapmak, bir ülkeye katkı sağlamaz. Halk, nefrete ve kutuplaşmaya değil, refahı artıracak gerçek çözümlere ihtiyaç duymaktadır.
Gelin, ülkenin geleceği için kin ve nefret siyasetini bir kenara bırakalım. Gerçek muhalefet, milletin sesini duyan, sorunlara çözüm üreten, projeleriyle, vizyonuyla ve ahlakıyla örnek olan bir yapı olmalıdır. Ancak o zaman halkın desteğini alabilir ve ülke yönetimine talip olabilirler. Muhalefetin kendini yeniden inşa etmesi, siyaseti daha kaliteli ve verimli bir hale getirecektir. Türkiye, bunu hak ediyor.