Utanç Değil Çözüm Zamanı: Bu Şiddet Kimimize Ne Söylüyor?
- Oluşturulma Tarihi : 04.11.2025 14:46
 - Güncelleme Tarihi : 04.11.2025 14:46
 
Televizyonu açıyorum, sosyal medyaya bakıyorum, inanmakta zorlanıyorum. Trafikte, sokakta, okul çevresinde; yaşlısı, genci, kadını, erkeği fark etmiyor: Basit bir tartışma, trafikte bir kavga, anlamsız bir gurur sonrası ya bıçak, ya silah, bazen motorlu testere. Ve her seferinde en acısı: Çocukların gözleri önünde yükselen bu vahşet. Utanç verici bir değil, onlarca utanç tablosu.
Bu, “kader” değil. Bu, yetiştirme, örnek alma ve cezasızlıkla beslenen bir kültürün sonucu. Sorun sadece şiddetin uygulayanlarında değil; olaylar arasında sessiz kalan biz büyüklerde, ailelerde, okullarda, medyada. Çocuklar kimlere bakıp rol model alacaklarını şaşırdıkça, toplumun geleceği erozyona uğruyor.
Neden böyleyiz? Kısa ve acı ama gerçekçi cevaplar
Şiddet meşrulaşıyor çünkü bazı yetişkinler “güçlü olmak” adına saldırgan davranışları övüyor veya görmezden geliyor.
Aile içi ihmaller, cezasızlık ve yanlış rol modeller çocukları yozlaştırıyor.
Eğitimsizlik, işsizlik ve gelecek kaygısı, çözümü kaba kuvvette aramaya itiyor.
Medya ve sosyal medya infialleri körüklüyor; vahşet haberi, normalleştirilmiş bir davranışa dönüşebiliyor.
Bunlar bahane değil, sadece tespit. Asıl soru şu: Ne yapacağız?
Şiddeti alkışlamak kahramanlık değil, cahilliktir
Sokakta, trafikte ya da okulda çocuğunun suçunu “oğlum gerçek bir erkek” diyerek övüp mazur gösteren ailelere sesleniyorum: Bu bir övünç değil, trajedidir. Çocuğunuzun eline verilen örnek, ona neyi öğretiyor? Cesaret mi, yoksa kaba kuvveti mi? Gurur duyduğunuz şey; aslında korkaklığın, sorumluluktan kaçmanın, insanlıktan uzaklaşmanın bir yansımasıdır.
Sorunları konuşarak çözmeyi öğrenmeliyiz, önce ailede
Her çözüm “cezaeviyle” başlamamalı. Ceza adil ve gerekli; ama tek başına rehabilitasyon sağlamaz. Toplumun onarımı ailede başlar. Aile eğitimleri, ebeveynlik kursları, iletişim ve öfke yönetimi programları öncelikli olmalı. Çünkü çocuklar, gördüklerini yapar.
Hızlı, uygulanabilir çözüm önerileri
1. Okullarda zorunlu duygu ve iletişim eğitimi: İlkokuldan itibaren öfke yönetimi, empati ve çatışma çözümü dersleri.
2. Ebeveyn destek programları: Ücretsiz, erişilebilir ebeveynlik ve şiddeti önleme kursları; belediyeler, sivil toplum ve okullar ortak çalışsın.
3. Gençlik merkezleri ve iş imkânları: Boş zamanları pozitife çeviren spor, sanat, mesleki eğitim ve istihdam projeleri. Suç, umutsuzluktan beslenir.
4. Medya sorumluluğu ve yaptırım: Şiddeti haberleştirirken normalleştirmeyi engelleyen etik kurallar ve platform denetimi.
5. Okul-aile iş birliği: Okulların ailelerle aktif iletişimi, risk gösteren çocuklar için erken müdahale ekipleri.
6. Restoratif adalet uygulamaları: Suç işleyen gençlerle mağdurlar arasında onarıcı süreçler; sadece cezalandırmak yerine topluma kazandırmak.
7. Erişilebilir ruh sağlığı hizmetleri: Okullarda ve mahalle merkezlerinde ücretsiz psikolojik destek ve danışmanlık.
8. Toplumsal farkındalık kampanyaları: “El kaldırmak kahramanlık değildir” mesajını toplumun her kesimine taşıyan geniş çaplı kampanyalar.
Kaçış yok — Değişim kararlılıkla olur
Her şeyden önce, biz büyükler dürüst olup hatalarımızı kabul etmeliyiz. Çocuğunuza “erkeklik” veya “güç” kisvesi altında şiddeti öğretiyorsanız, durun. Mahallede, trafikte, evde gördüğü her davranış onun repertuarına girer. Eğer toplumu kaybetmek istemiyorsak, önce kendimizi düzeltmeliyiz.
Son söz: Sessizlik suça ortaklıktır
Bu ülkenin misafirperverliği, paylaşmayı bilen insan ruhu, saygı ve merhametiyle övünüyoruz. O değerleri geri getirmek bizim elimizde. Şiddete sessiz kalmak, onu onaylamaktır. Her birimiz küçük bir adım atarak —çocuğumuzla konuşarak, komşumuzu uyarmadan, okula destek vererek, medyayı eleştirerek— büyük bir değişimin fitilini ateşleyebiliriz.
Artık mazaret yok. Utanç çekmeye değil, çözüm üretmeye vakit var. Bugün bir aile olarak, bir komşu olarak, bir seçmen olarak ne yapacağımızı seçmezsek, yarın çok geç olabilir.