Sayfa Yükleniyor...
13. yüzyıl da Divan şairleri arasında Ahmet Fakih’in ayrı bir yeri vardır. Anadolu’da Oğuz-Türkmen Türkçesi’nin ilk temsilcileri arasında adı geçen ve Konya’da yaşadığı bilinen Ahmed Fakih hakkındaki bilgiler genellikle Mevlevî ve Bektaşî kaynaklarına dayanmaktadır.
Bunlar arasında Ahmed Eflâkî’nin Menâḳıbü’l-ʿârifîn’i, Muhyiddin’in Hızırnâme’si, Seyyid Hârûn-ı Velî Menâkıbı ve Menâkıb-ı Hâce Fakih Ahmed Sultan ile Hacı Bektâş-ı Velî ve Hacım Sultan’ın Velâyetnâme’leri zikredilebilir. Bu kaynaklara Kirdeci Ali’nin Kitâb-ı Kesikbaş’ı gibi edebî eserleri de dahil etmek mümkündür.
Kaynaklar dikkatli bir şekilde incelenip değerlendirildiğinde, adı Hâce Ahmed Fakih ve Sultan Hâce Fakih şekillerinde geçen kişinin, a) Kutbü’d-din, Kutbü’ş-şark ve’l-garb, Kutbü’l-büdelâ, Seyyidü’l-meczûbîn, Kıdvetü’l-abdâl gibi farklı unvanlarla kaydedildiği; b) Konya’ya geldiği yerin Azerbaycan ve Horasan gibi değişik bölgeler olarak gösterildiği; c) Ölüm tarihi için 618 (1221) ve 650 (1252) gibi çeşitli yılların zikredildiği; d) Mezarlarının Tebriz’de Asbust (Esbust) köyü, Konya’da Akşehir ve Hoca Fakih yöresi gibi birbirinden uzak yerlerde bulunduğu hususları dikkat çekmekte ve sonuçta en az beş ayrı kişinin bu adı taşımış olduğu ve bunların birbirine karıştırıldığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Mevcut bilgileri karşılaştırarak Anadolu Selçukluları döneminde ve XIII. yüzyıl içerisinde Konya’da Ahmed Fakih adlı iki ayrı kişinin yaşamış olduğuna ilk defa Abdülbaki Gölpınarlı işaret etmiştir.
(Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 88, not 102). Abdülbaki Gölpınarlı’dan on bir yıl sonra İbrahim Hakkı Konyalı, daha önce bilinmeyen Ahmed Fakih adında bir ikinci kişinin ilk defa kendisi tarafından tanıtılmakta olduğu iddiası ile konuyu yeniden işlemiştir ki, Konyalı’nın ortaya çıkardığı ikinci şahsiyet “Arap/Esvedî” Fakih Ahmed’dir (Âbideleri ve Kitâbeleri ile Konya Tarihi, s. 395-396, 1095).
Konyalı’dan on yıl sonra ise Turhan Genceî Arap Ahmed Fakih’in de dışında bir başka kişi daha ortaya çıkarmış ve bu Azerbaycan asıllı Ahmed Fakih’e ve diğerine isnat edilen eserler üzerinde durmuştur.
Kişilikleri birbirine karıştırılmış olan farklı Ahmed Fakih’ler, yukarıda zikredilen çalışmalar ve mevcut diğer bilgilerin yardımıyla şu şekilde tesbit edilebilirler: Birinci Ahmed Fakih. Azerbaycanlıdır (?). Muhtemelen Tebriz’in Asbust köyündendir. Anadolu’da ahî teşkilâtının kurucusu Kırşehirli Ahî Evran Şeyh Nasîrüddin Mahmûd el-Hûyî’nin şeyhi ve kayınpederi olan Şeyh Evhadüddin Hâmid b. Ebü’l-Fahr el-Kirmânî’nin mürididir.
Şeyh Kirmânî’nin Konya’yı ziyareti sırasında 602’de (1206) Anadolu’ya gelmiş olmalıdır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve babası Bahâeddin Veled’in Konya’ya yerleşmelerinden yedi sekiz yıl kadar önce 1221 yılında ölmüştür.
Hâfız Hüseyin-i Kerbelâî, Ravżâtü’l-cinân ve cennâtü’l-cenân adlı eserinde Şeyh Kirmânî’nin müridlerinden olan Fakih Ahmed-i Asbustî adlı bir kişiden bahseder (II, s. 48-49, 388; Turhan Genceî, a.g.e., s. 103). Bu kişinin, mezarının Tebriz yakınlarındaki Asbust Köyü’nde bulunması sebebiyle, 618’de (1221) Konya’da ölen ve oraya defnedilen Ahmed Fakih’ten ayrı olması gerekir. Ancak Asbust’taki mezarın bir makam olması ihtimali düşünülürse, Asbustî nisbeli Ahmed Fakih’in Konya’da gömülü Ahmed Fakih’le aynı kişi olduğu söylenebilir.
Hızırnâme adlı menâkıbnâmesinde Ahmed Fakih’in Anadolu’nun ilk ahî erenlerinden olduğunu bildiren Muhyiddin, onu Kutbü’d-din unvanıyla zikreder ve bu unvan Yûnus Emre tarafından da tekrarlanır: “Fakih Ahmed Kutbüddin Sultan Seyyid Necmüddin / Mevlânâ Celâlüddin ol Kutb-ı cihân kanı” (Yunus Emre Divanı, I, 111).