2

Ahmet Fakih 2. Bölüm


  • Oluşturulma Tarihi : 08.02.2024 08:51
  • Güncelleme Tarihi : 08.02.2024 08:51

Ahmet Fakih’in en önemli eseri olan Çarh-nâme, Eğirdirli Hâcı Kemâl’in Câmi’ü’n-Nezâ’ir’in adlı nazire mecmuasında “Ahmed Fakîh der bî-vefâî-i rûzgâr” başlığıyla yer alan kaside nazım şekliyle ve aruzun hezec bahrinin “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılan manzume 83 beyittir. Köprülü (1926: 289-295), Câmi’ü’n-Nezâ’ir’in sonundaki cetvele göre metnin 100 beyit uzunluğunda gösterildiğini, dolayısıyla 17 beyitlik kısmın kayıp olduğuna değinmiştir. Didaktik bir dille yazılan eserde, dünyanın faniliğinden ve geçici zevklerine kapılmamak gerektiğinden, feleğin acımasızlığından ve ahiret yurdu için hazırlanmanın lüzumundan bahisle sabır, ibâdet ve tevâzu gibi konularda öğütler verilmiştir (Mazıoğlu 1974: 11-12). Eski Anadolu Türkçesinin en eski örneklerinden biri kabul edilen manzumede nazım tekniği bakımından kimi kusurlar mevcuttur. Kasidenin XIII. yüzyılın ilk yarısında yazılmış olduğu bilim dünyasında hâkim ise de Tezcan (1994: 86-87), metinde yer alan birçok insanın vebadan öldüğü şeklindeki bilgiye dikkat çekmiştir. Şairin, 1346-1353 yılları arasında yayılan “Kara Veba” salgınından söz ettiğini, dolayısıyla da eserin en erken 1350’lerde veya daha sonra yazılmış olması gerektiğini belirtmiştir. Çarh-nâme, Mecdut Mansuroğlu tarafından yayımlanmıştır (1956).

2. Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe: Tek nüshası British Museum’da olan bu mesnevîyi, Hasibe Mazıoğlu 1963 yılında bir bildiriyle tanıtmış (1964), sonra da neşretmiştir (1974). Aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılmış 339 beyit uzunluğundaki manzumede hece vezniyle yazılmış dörtlükler de mevcuttur. Seyahat-nâme niteliğindeki eserin dili gayet açık ve sadedir. Arapça ve Farsça kelimelerin yanında içerdiği zengin Türkçe kelime hazinesi bakımından önemli bir metindir. Şair, gerçekçi bir anlatımla dünyanın geçiciliği, iyilerle arkadaş olunması ve sabrın elden bırakılmaması gibi konularda öğütler de verdiği mesnevîyi, hac ziyareti esnasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke, Medine gibi kutsal mekânların anlatmak amacıyla kaleme almıştır. Peygamberin Medine’ye hicretini, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in kabirlerini ziyaretini, Kâbe’yi tavaf edişini, Hacerü’l-Esved ve Harem’in özelliklerini anlatan Ahmed Fakîh; Kubeys Dağı, Hira Mağarası, Kudüs, Mescid-i Aksa, Kubbetü’s-Sahra ve Makam-ı İbrahim hakkında da bilgiler vermiş ve Şam şehrinden övgüyle söz etmiştir ( Mazıoğlu 1974: 12-13; Yavuz 2011: 118-119).

3. Fakîh (Ahmed)’in Şiirleri: Fakîh mahlaslı 69 beyitlik beş manzume, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Seminer Kitaplığı 4453’te kayıtlı 87 varaklık bir yazmanın 83b-87b varakları arasındadır. Bu şiirlerin dördü, Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’nin 340-390. beyitleri arasındaki dört manzumenin 11 beyit fazlasıyla ikinci nüshasıdır. 7 beyitlik beşinci manzume ise Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’de yer almamaktadır (Sertkaya 1996: 136).

Tezcan (1994: 87); Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe yazarı Ahmed Fakîh, Çarh-nâme yazarı Ahmed Fakîh ve Yûsuf u Züleyhâ yazarı Sula Fakîh’in aynı kişi olabileceğini belirtmiştir. Ayrıca, dil ve üslub bakımından benzerlikler gösteren, Cimcime Sultân, Ahvâl-i Fâtıma, Dâsitân-ı Geyik ve Kesik Baş gibi bir dizi manzum hikayeleri de XIV. yüzyılın ortalarında yaşadığını tahmin ettiği Ahmed Fakîh’in yazmış olabileceğini öne sürmüştür. Ahmed Fakîh, tasavvufî hareketlerin Anadolu’da hızlı bir şekilde yayıldığı dönemde yaşamıştır. Bu nedenle sanatını, edebî kaygıdan uzak bir şekilde yazdığı dinî-didaktik şiirlerle halka bilgi vermek maksadıyla kullanmıştır. Sertkaya (1996: 136)’ya göre o, tasavvufî konularda yazan Fars edebiyatına vâkıf bir şairdir.

Ahmet Fakih 2. Bölüm
Mehmet Tayyar Tanış
Yazarımız Kim ?

Mehmet Tayyar Tanış