Sayfa Yükleniyor...
Hoca Dehhani Anadolu’da iken Selçuklu sultanı Üçüncü Alâaddîn Keykubâd’ın takdirini kazanmıştır. Sultanın isteği üzerine, Farsça olarak bir Selçuklu Şehnamesi yazmıştır. Eser bütün araştırmalara rağmen hâlâ bulunamamıştır. İlhanlıların Anadolu’ya hâkim olmaları ve Horasan yollarını emniyet altına almaları üzerine Dehhani, Horasan’a dönmek istedi. Bu isteğini Sultan Alâaddîn’e bildirdiği şu şiirinden anlaşılmaktadır:
Bihamdillâh ki. medhini bu gün bir meclis içinde.
Dehânından dür-i mânâ döker söziyle Dehhânî.
Yüz urub tapuna geldi icazet ver ana Şaha.
Ki yine devletinde ben görem mülk-i Horasan’ı.
Onun şiirlerinde kullandığı bu Dehhan kelimesinin sözlük manası; nakışçıdır. Şairin bu mahlası kumaş üzerine nakış işleyen nakkaş olarak kendisini kabul ettiği için mi söylediği kesin olarak anlaşılamamıştır. Mısralarını her bakımdan süsleyici kelimeleri bir araya toplayıp, zengin bir tenasüb sanatının incelikleri içinde tertiplemiştir. Divan edebiyatının ilk temsilcilerindendir. Gazellerinde mazmunları açık şekilde kullanır. Divanı bulunmamasına rağmen, gazelleri nazire mecmualarında yer alan usta bir şairdir.
Gül budağı gibi gülşende salınsan nâz ile,
Karşuna başın salub serv-i revân hayran olur.
Şiirlerinde bunun gibi mısraları, Oğuz Türkçesinin en sade ve en zarif söyleyişleri arasındadır. Hoca Dehhani’nin Türkçesi temiz ve güzel, üslûbu sanatlıdır. Yaşadığı çevrede tasavvuf şiirinin hâkimiyetine rağmen, Dehhani’nin ele geçen şiirlerinde tasavvufun etkisi görülmemektedir. Dehhani, Türk divan şiirine devrinin ve çevresinin sosyal hayatını, ahlâk, iman ve güzellik anlayışını aksettiren ilk şairdir. Farsça ve Türkçe olarak şiirler yazan Dehhani, bütün şiirlerini mahlasının gayesine uygun sanat anlayışı içinde söylemiştir. Hoca Dehhani’nin şiirlerinden biri şöyledir:
Sabr eyle gönül, derdine derman ire umma.
Can atma oda bîhûde, canan ire umma.
Feryâd u figân etme bülbül dahi ağzın,
Yum gonca gibi yine gülistanı ire umma.
Bu resme Dehani döner sem gibi zar.
Dehhani’nin bugüne kadar ele geçen şiirleri bir kaside ve altı gazelden ibaret olup toplam yetmiş dört beyittir. İki gazeliyle kasidesinin bazı parçaları ilk defa Köprülü tarafından yayımlanmış, bunlara daha sonra Ömer b. Mezîd’in nazire mecmuasında bulunan dört gazel daha ilâve edilmiştir. Mecdut Mansuroğlu, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki bir nazireler mecmuasında rastlanan üç gazeli, son beyitlerindeki “dehânı” kelimesinin “Dehhani” mahlasının vezin gereği değiştirilmiş şekli olabileceği düşüncesiyle Dehhani’nin şiirleri arasına katmıştır (TM, VII-VIII [1942], s. 101-104). Bunun isabetsizliği Köprülü tarafından ortaya konmuşsa da Mansuroğlu bu üç gazeli Dehhani’nin diğer şiirleriyle birlikte ayrıca neşretmiştir. Daha sonra bu gazellerden birinin XV. yüzyıl şairi Resmî’ye, diğer ikisinin de Kemalpaşazâde’ye ait olduğu tespit edilmiş ve Dehhani’ye ait olduğu bilinen bütün şiirler bazı filolojik düzeltmeler, bir indeks-sözlük ve orijinal nüshanın fotokopisiyle birlikte yayımlanmıştır.