Yedi Meşaleciler içerisinde şiir yazmayan ve sadece hikâye yazarı olan Kenan Hulusi Koray’ı unutturmamaya kararlıyım. Böyle eşsiz bir insan unutulmamalı ve hak ettiği değeri görmelidir kanımca. Zaman geçti, okuyucu ve yazar kitlesi değişti. Birçok yazar peyda oldu ve buna paralel olarak da birçok eser ortaya çıktı. Bunun neticesinde hiç olmaması gereken şeyler oldu. Bunların başında Tanzimat döneminde yetişen Kenan Hulusi Koray bilerek veya bilmeyerek unutulmaya yüz tuttu.
***
İstanbul’da doğdu. Lise öğrenimini İstanbul Erkek Lisesinde tamamladıktan sonra üniversite öğrenimi için İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kaydolduysa da bu okulu bitirmeyip gazetecilik ile ilgilenmeye başladı. 1934’te girdiği Vakit gazetesinde yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Geniş kesime ulaşan hikâyelerinin birçoğunu bu gazetedeyken yayımladı. Adapazarı’nda yedek subayken tifüse yakalanarak vefat etti. Kabri Adapazarı’ndadır.
***
Kenan Hulusi Koray, üniversite yıllarında (1927-1928) Servet-i Fünun dergisinde ilk hikâyelerini yayımladı ve ilgi topladı. 1928’de Yedi Meşaleciler olarak tanınan edebî topluluğun yayın organı Meşale’de yazmaya başladı. Behçet Necatigil, onun “Yedi Meşale topluluğunun tek nasiri” olmasına dikkat çeker. Gerçekten de topluluğun diğer bütün üyeleri şairdir ancak Koray’a bu topluluk içinde “hikâye şairi” denilmektedir.
***
Kendisine hikâye şairi denilmesinin asıl nedeni döneminin arkadaşları ve içinde bulunduğu grubun şair olmasıdır. Bu nedenle hikayelerini şiirsel bir titizlik ve ahenkle yazdı. Koray’ın hikâyeciliği 1930’lara kadar hayli egzotik konulara dayalı süslü bir üsluba sahipken bu tarihten itibaren gazeteciliğe başlamasıyla değişikliğe uğrar.
***
Bekir Sıtkı Kunt’a göre, 1930’a kadar “hep renkli, ahenkli, Japon fenerleri gibi süslü, krizantemlerle bezeli, şiirli nesirler” yazan Koray, gazeteci olduktan sonra “halkı, köylüyü, işçiyi anlatan, realist hikâyeler yazmaya başlar” Yani, Gazetecilik mesleği onu gerçekçi anlayışa götürmüş, toplum meseleleriyle temas ettirmiştir.”Halk, işçi, köylü” hikâyelerinde yer almıştır. Bazı öykülerinde Anadolu insanının yaşama koşullarını gerçekçi biçimde ele almıştır. Eserlerinde konu ve kurgu sağlamdır.
***
Hikâyeleri olay ağırlıklıdır. Psikolojik yönü olan hikâyeleri de vardır. Edgar Allan Poe’nun da etkisiyle gerçekçi hikâye arayışına, korku teması da katar. Kenan Hulusi, Cumhuriyet Dönemi’nde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecimizdir. Erken yaşta gelen ölümü nedeniyle daha yetkin ürünler verememiştir. Kenan Hulusi’yi edebiyat camiası içinde beğenen hatta onu usta belleyen önemli bir yazar Sait Faik’tir. O, bir röportajında Koray’ın harikulade récit (nesir) ve hikâyeler yazdığına dikkat çeker.
***
Behçet Necatigil de Koray’ın olgunluk eserlerini vermeye başlamışken aramızdan ayrıldığını belirterek bu sebeple onun erken ölümüne üzülenlerdendir. Yazarın günümüzde farklı yayınevlerince bir arada yayımlanan eserleri ciddi bir gözle değerlendirilmeye muhtaçtır.
***
Kabaca söyleyecek olursak, Tanzimat döneminden günümüze edebiyatımızın birçok kalemi, halen az okunuyor. Bilerek ya da bilmeyerek “unutulan” yazarlar ve şairlerle, hem de birçoğu her daim hatırlanması gereken müelliflerle dopdolu edebiyatımız, maalesef halen üzerini kaplamış olan tozundan silkinebilmiş değil.
***
Yalnızca akademik çevrelerin ya da meraklı okur-yazarların nazar-ı dikkatinde kalmış bu yazarların ve eserlerinin okur nezdinde üzerindeki tozlardan arınması için de en büyük görev, sanırım yayınevleri ve biz eğitimcilere düşüyor…