Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
(Yaşamak Güzel Şey)
1915’te doğan Melih Cevdet Anday, ilk ve ortaokulu İstanbul’da liseyi ise Ankara Gazi lisesinde okumuştur. İşte tam bu sırada Oktay Rıfat ve Orhan Veli’yle tanışmıştır. 1938’de sosyoloji öğrenimi için Belçika’ya gitmiş, iki yıl sonra II. Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda dönmüştür. 1942’den başlayarak Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde danışmanlık, Ankara Kitaplığında memurluk, gazetecilik yapmıştır. İstanbul’a yerleştiğinde çok çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yayımlamıştır. “Akşam”, “Büyük Gazete”, “Tanin” ve “Cumhuriyet” gazetelerinde fıkra yazarlığı, sanat sayfası yöneticiliği yaptı, denemeler yazdı.
“Ukde” adlı ilk şiiri 1936’da Varlık dergisinde çıktı. İlk şiirlerinde hece ve dörtlüğe sahip çıkan Melih Cevdet daha sonra “Garip” hareketiyle tanışınca serbest yazmaya başlamıştır.
Orhan Veli ve Oktay Rifat’la ortak eserleri “Garip”teki şiirlerinde çocuksu şaşkınlığın bilince dönüştüğü, uyakların aşıldığı ve ölçünün kırıldığı görülür. Bu ilk dönem şiirlerinde yer yer Dadaizm’den etkiler hissedilir ama belirleyici değildir.
Başlangıçta çocukluktan beri arkadaş olduğu Orhan Veli ve Oktay Rıfat ‘la aynı şiir çizgisinde yürüdü. Ama Veli ve Rifat’tan “duygu” bakımından ayrıldı.
Şiirlerinde duygu, düşünceyle gelişir, hatta düşünceyi hazırlar. Düşünce ögesi duygularını hep ayrıntıdan kurtarır.
“Telgrafhane” ve “Yan Yana” kitaplarındaki şiirlerle bu kez, toplum ve insan değerlerini savunan, kavgacı bir şiire yöneldiği dikkat çekti.
Duyguya toplumu da eklediği bu dönem kitaplarından “Yan Yana” sakıncalı bulunup toplatıldı ama beraat etti.
Lirizme karşı çıkmasına rağmen, toplumsal güçlüklerin içe akışı olarak gördüğü bu unsuru şiirlerinde kullanmaktan geri durmadı.
1960 sonrası şiirinde bu kez mitolojik unsurlar görülmeye başlandı. “Kolları Bağlı Odysseus” ile başlayan bu süreçte, Anadolu’daki eski Yunan kültürü ile yaşadığımız tarihsel ve güncel koşullar arasında bir metafor kurmayı istedi.