Sayfa Yükleniyor...
Salgın sürecinde vaka sayısındaki artış nedeniyle okullarda yüz yüze eğiteme ara verilmek zorunda kalınmıştı. Bu süreci uzaktan eğitimle ve EBA desteğiyle sürdüren öğretmen ve öğrenciler artık yüz yüze eğitimin başlamasını istiyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan toplantının ardından 15 Şubat’ta köy okulları, 1 Mart’ta ise ilköğretimin tüm kademeleri ve sınav grupları yüz yüze eğitime başlayacak. Lâkin şöyle bir ibare dikkatimi çekti. “Salgının durumuna göre tekrar kapatılabilir.” Bu ibare ben de başta olma üzere herkesi tedirgin etti. Özel okullarda çalışan öğretmenlerin birçoğu işsiz veya maaş alamıyor durumdalar. Atanamayan öğretmenler özel kurslarda, özel okullarda çalışarak geçimini sağlamaya çalışırken, bu kurumların aylardır kapalı olması ekonomik bakımdan herkesin dar boğaz kıskacına girmesine neden oldu. Sorun sadece öğretmenlerin işsiz kalması mı? Tabii ki değil. Sorunlar bunlarla sınırlı değil. Özel kurum sahipleri öğretmen maaşını ödeyebilmek için bu süreci kredilerle atlamaya çalışıyor. Bir yandan öğretmen maaşı, bir yandan zorunlu aylık giderler bütün kurumları zora soktu.
Ayakta kalabilen kaldı; lakin kalamayan ise kapılarına kilit vurdu. O kapanan kurumlardan geçimini sağlayan insanlar, başta öğretmenler, işsiz kaldı. Peki bu süreçten kötü etkilenen sadece kurum sahipleri ve öğretmenler mi? Ya kurumlara örgün eğitim için para yatıran veliler ve öğrenciler? Çocuklarının daha iyi bir yere gelmesini isteyen veliler uzaktan eğitime karşı çıksa da pek yapabilecekleri bir şey yok maalesef. Herkes bu durumdan mustarip. “Aslında okullar en güvenli yerdir.” Çünkü özel eğitim kurumlarında bütün önlemler hat safhada alınmış durumdaydı. “Sosyal mesafeye uygun sınıflar, ateş ölçer ve dezenfektan, öğrenciye ücretsiz maske vs.” Bu şekilde tüm özel kurum ve kuruluşlar salgın sürecini sorunsuz atlatmayı düşünürken tekrar kapatılması hem kurumlar için hem öğrenci için felaket olur. Okula gitmeyen öğrencinin çarşı, pazar, alışveriş merkezleri gibi insan sayısının ve bulaş riskinin fazla olduğu yerlere gitmesi muhtemeldir. Bu şekilde toplum daha da tehlikeye girer. Okulda olan öğrenci kurallara daha çok riayet eder. Böylelikle bulaş riski en asgari düzeye indirilir.
Yıllarca okula öğrenci kazandırmak için birçok proje yapıldı. “Baba beni okula gönder”, Kardelen Ayşe”, “Haydi Kızlar Okula” gibi kampanyalar vardı. Mesela “Kardelen Ayşe” 2000 yılında başlatılan Kardelenler projesi ile Türkiye genelinde, okuma azmi ve kararlılığı gösteren binlerce kız öğrenciye eğitim bursu verildi. Proje kapsamında, ailelerinin maddi yetersizliği nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyen kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği sağlanması ve kızlarımızın meslek sahibi, ufku açık “birey” ler haline gelmeleri amaçlandı. Diğer bir proje olan “Haydi Kızlar Okula” kampanyasında 113 bin kız öğrenci okulla buluşturulması sağlanmıştı. Okulların uzun bir süre kapalı kalması ve öğrencilerin okuldan uzak kalması özellikle kız çocuklarını okula kazandırma projelerinin yerle yeksan olmasına sebep olacaktır. Bu nedenle hem maddi hem de manevi sebepler göz önünde bulundurularak okulların tekrardan kapatılmaması elzemdir.