Sayfa Yükleniyor...
İslam dünyası yaşadığı coğrafyada ilim, sanat ve fikir hayatına yön veren sayısız ilim adamı yetiştirmiştir. Zamanın sert ve demirden levhasını kırarak evrensel olabilmeyi başarabilen ilim ve gönül adamlarımızdan birisi de Asya bozkırlarında yetişen Hoca Ahmed Yesevi’dir. Onun hikmetleri Orta Asya’dan ve Anadolu’dan tutun yetmiş iki dilin konuşulduğu coğrafyalara yayılmış ve gönüllere girip o gönüllerde maneviyatı yükseltmiştir.
Tam adı Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevî’dir. ... Ahmet Yesevi ise öğretisini hocası Arslan Baba’dan aldığı “ehl-i beyt” sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerine kurdu. Bir Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük “Türk tarikatı”, önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresi ile batı Türkistan’da etkili olmuştur. Osmanlı kuruluş döneminde “Ahilik” teşkilatının fikir babasıdır. Ahilik teşkilatının nizamı, dürüstlüğü ve kuralları tamamen Ahmet Yesevi’nin düsturlarından oluşmaktadır. Ahmet Yesevi Türklerin manevi hayatına asırlarca hükmeden, Türk halk sufilik geleneğinin kurucusu; Arslan Baba’dan teslim aldığı emaneti insanlara “Hikmet”leri aracılığıyla nakış nakış işleten; kutsal emaneti Horasan Erenleriyle dünyanın dört bir bucağına ulaştıran; Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük katkısı olan “Pir-i Türkistan”, büyük sufi ve öncü bir şairdir.
Ahmet Yesevi’nin hocası Arslan Baba ise sahabilerden sayılır. Bir gün sahabiler bir gaza sırasında veya Arslan Baba’nın evindeki bir toplantıda acıkırlar. Bu arada Hz. Peygamber’in duasıyla Cebrail (A.S) cennetten bir tabak hurma getirir. Hurmalardan biri yere düşünce Cebrail (A.S) o hurmanın ileride doğacak Ahmed Yesevi’nin kısmeti olduğunu söyler. O zaman Hz. Peygamber ashabına, “Bu hurmayı Yesevi’ye kim ulaştıracak?” diye sorar. Göreve Arslan Baba talip olur ve Hz. Peygamber hurmayı onun ağzına koyar. Arslan Baba nice yüzyıl sonra Türkistan’ın Sayram şehrinde henüz yetim kalan yedi yaşındaki Ahmed Yesevi’yi bulup emaneti ona teslim eder. Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber’in verdiği bir hırkayı da ona giydirir. Ayrıca Yesevi’ye “binbir zikir” telkin eder ve biraz sonra öleceğini bildirerek cenaze namazını kıldırmasını emreder. Hûriler Yesevi’ye yardımcı olmak için gelip Arslan Baba’ya ipekten kefen biçerler ve onu cennete götürürler. Ahmed Yesevi de Arslan Baba’nın son işaretine uyarak Buhara’ya gidip Şeyh Yusuf el-Hemedani’nin yanında süluküne devam eder.
Ahmet Yesevi’nin en önemli eserlerinden bir de “Divan-ı Hikmet”tir. On ikinci yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle yazılmış dini, tasavvufi ve öğretici bir eserdir.
Dörtlüklerin her birine “Hikmet” adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu’da yayılarak halkı derinden etkilemiştir. Yesevilik tarikatının da kurcusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu’da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur.
Genel olarak dervişlik hakkında övgülerden bu dünyadan şikâyetten cennet ve cehennem tasvirlerinden, peygamberin hayatından ve mucizelerinden bahsedilir. Dini ve ahlaki öğütler veren şiirlere de yer vermiştir. Hece ölçüsü olarak 4+3 ve 4+4+4 kullanılmıştır. 144 hikmet ve 1 münacaat’tan oluşur. Eser Karahanlı Türkçesinin Hakaniye Lehçesiyle yazılmıştır.
Yazımı Ahmet Yesevi’nin hikmetli dörtlüğüyle bitirmek istiyorum.
Aşıklışı uluş işdür bilseng munı
Mihnet birle sınar irmiş Mevlam sini
Renc ü mihnet birle bolsang tüni küni
Ma’şukungdan köngül özge kılmang dostlar
Aşıklık yüce bir duygudur, bunu iyi bilin. Allah sıkıntılı bir yaşam ile seni sınar. Gece gündüz eziyet ve sıkıntıyla dolu olsanız, Allahtan başkasına gönül vermeyin dostlar.