Sayfa Yükleniyor...
Üsküdar’da başladığı öğrenimine Çanakkale ve Edremit’te devam etti. Kesintilere rağmen oldukça başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi. İlk öğrenimden sonra İstanbul’daki büyük dayısı Sait Bey’in yanına gitti. Orada bir yıl kalıp 1922-1923 ders yılı başında Balıkesir Muallim Mektebi’ne kaydoldu, ardından İstanbul Muallim Mektebi’ne geçti. Okulu bitirdiği yıl babası vefat edince (1927) bu defa Ankara’daki dayısı Rifat Ali’nin (Ertüzün) yanına gitti ve Yozgat’ta Merkez Cumhuriyet İlkokulu’na öğretmen olarak tayin edildi.
Türkiye’deki yabancı dil öğretmen açığının giderilmesi için 1928’de Almanya’ya gitti ve Potsdam şehrindeki özel bir okulun kurslarına devam etti. I. Dünya Savaşı’nda Türkiye’de bulunmuş eski bir subaydan ders aldı. Berlin’de bir okula yatılı olarak girdi. İki yıl sonra da yurda döndü. Bursa Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliği, Aydın Ortaokulu’nda Almanca öğretmenliği görevinde bulundu. Bu sırada komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle Mayıs-Eylül 1931’de Aydın Hapishanesi’nde tutuklu kaldı. 30 Eylül’de Konya Ortaokulu Almanca öğretmenliğine tayin edildi. Bir toplantıda okuduğu hicviyesinde memleket büyüklerini îmâ yoluyla tahkir ettiği iddiasıyla tutuklandı (22 Aralık 1932) ve Sinop Hapishanesi’ne gönderildi. Cumhuriyet’in 10. yılında çıkan af kapsamında tahliye edildi, ancak “eski zihniyet ve ruhî hâletini değiştirdiği sabit olmadıkça” kendisine yeni bir görev verilmeyeceği bildirildi. Bir yıla yakın kaldığı Ankara’da dayısının evinde ve çevresinde esprileri ve dinamik kişiliğiyle ilgi çekti. Burada sürekli kitap okudu ve kitaplarıyla meşgul oldu. Devlet memurluğuna dönebilmesi için kendisine devlet büyüklerine bağlılığını belirten bir kaside yazması söylendi. İçinde, “Sensin Ülkü adıyla beynimde dimdik duran / Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran” gibi mısraların da yer aldığı “Benim Aşkım” adlı bir şiir yazıp yayımladı.
Sabahattin Ali, Devlet Konservatuvarı’nda Almanya’dan gelen rejisör Karl Ebert’in asistanlığı görevlerinde bulundu. Aralarında Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Niyazi Berkes, Niyazi Ağırnaslı gibi dostlarının da yer aldığı bir arkadaş çevresinde edebî yönden verimli bir dönem geçirdi. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine 1939 yılı Kasım sonlarında seferberlik çağrısıyla gittiği Sarıkamış’taki dört aylık ikinci askerlik döneminde Kürk Mantolu Madonna adlı eserini kaleme aldı. Çeviriler de yaptığı 1941-1943 yıllarında öğretmenlik yanında Tercüme Bürosu ve Türk Dil Kurumu’nda görev aldı.
Sabahattin Ali’nin savaş yıllarının yokluk, kargaşa ve yıkım atmosferi içinde geçen çocukluğu, psikolojisi üzerinde derin izler bırakmış, Anadolu insanını anlattığı öykülerinde bu mutsuz yılların izlenimlerinden ve kendi ailesi içinde yaşadıklarından büyük oranda yararlanmıştır. Muallim Mektebi’nde geçirdiği beş yıllık süre içerisinde tiyatroya ve sinemaya gitmiş, bolca roman okumuştur. Yozgat’ta yalnızlık içinde yazdığı şiirleri ve hikâyeleri dolayısıyla kendisini anlayacak birilerini bulmakta oldukça zorlanmıştır. Burada geçirdiği bir yıllık süre “Bir Cinayetin Sebebi”, “Bir Siyah Fanila İçin” gibi hikâyelerle aynı temalı şiirlerin yazılmasına zemin hazırlamış, yine bu süre zarfında yazar Anadolu insanını daha yakından ve başka bir cepheden görme imkânı bulmuştur. Almanya’da kaldığı sırada Almancasından Turgenyev, Gorki, Poe, Maupassant, Kleist, Hamsun, E. T. A. Hoffmann, Thomas Mann gibi yazarların eserlerini okumuş ve bunlardan etkilenmiştir. Çeşitli tarihlerde cezaevine giren yazar, Konya ve Sinop cezaevlerinde oldukça sıkıntılı ve telâşlı bir ruh atmosferi içinde yaşamış, buralardaki gözlem ve izlenimlerini Dostoyevski gibi kullanarak Bir Şaka, Kanal, Kazlar, Bir Firar, Çaydanlık, Katil Osman, Duvar gibi eserlerinde öykü haline getirmiştir.