Sayfa Yükleniyor...
İstanbul’da Nikolaidis’in çıkardığı fennî muhtevalı Servet gazetesinin ilâvesi şeklinde 27 Mart 1891’den itibaren Ahmed İhsan (Tokgöz) tarafından yayımlanmaya başlanmış, daha sonraki tarihlerde başta Edebiyât-ı Cedîde topluluğu olmak üzere Fecr-i Âtî ve Millî Edebiyat grupları ile Yedi Meşaleciler’in yayın organı olarak 25 Mayıs 1944’e kadar yayın faaliyetini sürdürmüştür. Gerek baskı tekniği gerekse muhtevası ve mizanpajı ile Türk basın tarihinde farklı bir yere sahip, edebiyat tarihine birçok yeni isim kazandırmış bir dergidir.
II. Abdülhamid’in maddî yardımıyla Ahmed İhsan’ın Avrupa’dan klişeci getirterek benzerlerinden farklı şekilde baskı tekniğini geliştirdiği dergi başlangıçta günlük olarak çıkarılır. Okuyuculara daha çok fennî meselelerle Avrupa’daki teknolojik gelişmeler nakledilirken zamanla haftalık yayımlanır ve dergide edebî çalışmalara da yer verilir. İlk altı ayda 12, daha sonra 14 sayfa olarak çıkarılan derginin ilk sayılarında Ahmed İhsan’ın yanı sıra Ahmed Râsim, Nâbizâde Nâzım, Mahmud Sâdık, Ali Ferruh, Emrullah Efendi, Besim Ömer gibi imzalar yer alır. 1893’ten sonra Halit Ziya’nın (Uşaklıgil) hikâyeleriyle birlikte Alexandre Dumas, Alphonse Daudet, François Coppée, T. de Banville, Jules Verne ve Paul Bourget gibi Batılı yazarların eserlerinden tercümelere de yer verildiği görülür.
Yayını 1895 yılına kadar aktüalite ve magazin karışık, fennî-yarı edebî bir çizgide sürdürülen dergi, basın hayatındaki gerçek yerini ve şöhretini kendi adıyla anılan edebî hareketin başlaması ile kazanır. Bu gelişmede Recâizâde Mahmud Ekrem’in büyük rolü olur. 1895 yılı sonlarında Musavver Ma’lûmât’ın sahibi ve başmuharriri Mehmed Tâhir ile Recâizâde Ekrem arasında kafiyenin göz için mi yoksa kulak için mi olduğu konusunda başlayan tartışma, bu derginin Recâizâde’nin “Şemsâ” adlı hikâyesini müellifinden izin almadan yayımlamaya başlamasıyla iyice alevlenir ve Recâizâde Ekrem tenkitlerini Galatasaray Sultânîsi’nden öğrencisi olan Ahmed İhsan’ın çıkarttığı Servet-i Fünûn’da yayımlamaya başlar. Bu vesileyle dergiyi yeni bir edebiyat anlayışı ortaya koymak isteyen gençlerin yayın organı haline getirmek niyetiyle diğer bir öğrencisi Tevfik Fikret’in Servet-i Fünûn’un yazı işlerinin başına getirtir. Böylece dergi 7 Şubat 1896 tarihli 256. sayısından itibaren sanat ve edebiyat yöneticiliğine Tevfik Fikret’in geçmesiyle kimlik değiştirerek edebî bir hüviyet kazanır. Menemenlizâde Mehmed Tâhir, “Kafiye” adlı makalesini burada yayımlayarak bu konudaki tartışmalara son noktayı koyar (nr. 258, Şubat 1895).
Recâizâde Ekrem ve Tevfik Fikret’in arkasından dergiye Halit Ziya ile Cenab Şahabeddin, Mehmed Rauf, A. Nâdir imzasıyla Ali Ekrem (Bolayır), İsmâil Safâ, Hüseyin Sîret, Hüseyin Cahit (Yalçın), Hüseyin Suad, Ahmed Şuayb, Menemenlizâde Mehmed Tâhir, H. Nâzım imzasıyla Ahmet Reşit (Rey), Süleyman Nesib (Süleyman Paşazâde Sâmi), Faik Âli (Ozansoy), Celâl Sâhir, Süleyman Nazif ve Müftüoğlu Ahmed Hikmet gibi isimlerin katılmasıyla Edebiyât-ı Cedîde topluluğu kısa zamanda teşekkül etmiş olur.
Halit Ziya, Kırk Yıl adlı hâtıratında topluluğu meydana getiren kişilerin belli bir görüş ve duyuş etrafında bir araya gelen bir grup olmaktan çok rastgele toplandıklarını ve emekleye emekleye yürümeye başladıklarını belirtir.