Sayfa Yükleniyor...
Oğuz Atay üniversite yıllarında bir kızdan hoşlanmaktadır.
Bu kız keman virtüözü Suna Kan’dır.
Oğuz Atay, üç gece üst üste rüyasında Suna’nın konserini dinlediğini görünce pijamalı oluşundan utanıp, dördüncü gece lacivert takım elbisesini giyerek uyur…
Aşk daha nasıl anlatılır? Nasıl yaşanır? Bunu kanıtlamıştır Oğuz Atay. Peki bu Oğuz Atay kimdir?
Romancı, öykü ve oyun yazarı. Ortaöğrenimini 1951’de Ankara Maarif Koleji’nde tamamladı. 1957’de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. 1960’ta İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümü’nde (Bugün Yıldız Üniversitesi) öğretim görevlisi oldu. 1975’te doçentliğe yükseldi. Evet yanlış okumadınız. İTÜ’de bir mimar olan Oğuz Atay edebiyata merak salmış ve unutulmaz eserler bırakmıştır.
1970’li yıllarda ard arda yayımlanan romanlarında bireyin kendisiyle hesaplaşma olgusunu, Türk edebiyatında alışılmadık bir roman tekniği kullanarak dile getirir. Yazarın ilk romanı Tutunamayanlar 1971 yılında yayımlanır. Bu yedi yüz yirmi beş sayfalık eseri altı ayda yazar. Büyük bilgi gerektiren bu eser tarihten psikolojiye, edebiyattan politikaya derin bilginin ürünüdür.
“Tutunamayanlar” ve “Tehlikeli Oyunlar” adlı eserlerini ise yine büyük bir aşk yaşadığı güzel ressam Sevin Seydi ile birlikteyken yazar. Tanıştıkları dönemde ikisi de evli. Sevin Seydi’nin eşi Atay’ın çok yakın arkadaşı.
Her iki evlilik de 1967’de bitince, Atay ve Seydi, Beyoğlu’nda bir evde beraber yaşamaya başlarlar. “Tutunamayanlar” birlikte yaşadıkları evde, Sevin Seydin’in yanında, onun desteğiyle yazılmıştır. . Sevin Seydi, romanın başarısından o kadar emindi ki eş zamanlı olarak İngilizce’ye çevirisini yapar ama gönderdiği hiçbir yayınevi bu çeviriyi basmak istemez.
Batı edebiyatı hakkındaki bilgisiyle Atay’ı besleyen Sevin Seydi, aslında bir ressamdır. Birlikte yaşadıkları evde, Atay ile beraberken yaptığı resimlerin altına “sszyr” imzasını bırakır, yani “seni sevdiğim zamanlarda yaptığım resimlerden”.
Fakat Seydi 1970 yılında İngiltere’ye yerleşir ve zorunlu ayrılık yaşanır. Bu ayrılık Oğuz Atay’ı derinden sarssa da Sevin Seydi’den sonra bir evlilik daha yapar. Bu evlilik sırasında Oğuz Atay romanındaki kahraman Selim gibi günlük tutmaya başlar. Bu günlük Oğuz Atay’ı sevgisinden koparacağı yerde ona daha çok yaklaştırır. Yalnız olmamasına rağmen kendini yalnızlığa iter ve tek dostu günlüğü olur. Zaten Oğuz Atay hakkında bilinmeyenleri bu günlükten öğreniyor.
Yalnızlığın keşmekeşliğinden ve aşk acısından beyninde bir tümör oluşur Oğuz Atay’ın. Bu tümör nedeniyle bir süre Londra’da tedavi görmüş ama sağlığına kavuşamamış olan Oğuz Atay, 13 Aralık 1977’de İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.
Ülkemizin acı gerçeğidir ki sağlığında kıymeti bilinmeyen yazarlar öldüklerinde kıymeti bilinir. Nitekim bu Oğuz Atay için de geçerli olacaktır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay’ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı.