Sayfa Yükleniyor...
Cumhuriyet döneminin ilk edebi topluluğudur. Yedi Meşale adını verdikleri kitabın etrafında toplanan şairler yeni bir ilke imza atmışlardır. 1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını burada toplamışlardır.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup Yedi Meşaleciler’dir. Şiirlerini Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi Bahşi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok, Ziya Osman Saba ve Kenan Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bunlar eserlerini “Meşale” adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.
Bu sanatçılara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamazdı. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.
Yedi Meşale’nin Mukaddimesi: “Bu eser size her türlü müşkülata rağmen yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir senelik edebi mahsulünü takdim ediyor.” diye başlar.
Mukaddimede gençler, kendilerinin de zamanla önemsiz kalacaklarını, buna rağmen taklitçi edebiyattan kurtulmak için vazifeye atıldıklarını belirtirler.
Yedi Meşaleciler hareketini başlatan gençlerin kimi lisede kimi üniversitede öğrencidir. Topluluğa ad olarak Yedi Kollu Şamdan, Yedi Dağın Çiçeği, Yedi Veren Yedi Ses, Yedi Yıldız gibi isimler düşündükten sonra Yedi Meşaleciler ismine karar verirler. Servet-i Finun Dergisi’nin 22 Mart 1928 tarihli sayısında Yedi Meşale isminde bir kitap çıkaracaklarını ilan ederler. Kitap Nisan ayında piyasaya çıkar ve büyük ilgi görür. Kitaba yazılan önsözde edebi alanda neler yapacaklarını anlatılır. Kitapta her ismin bir bölümü bulunmaktadır.
Tanzimat, Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî sanatçılarının yazmaya devam ettiği bu dönemde Beş Hececiler’in şiirini sığ bulduklarını söyleyen Yedi Meşaleciler, Beş Hececiler’e tepki olarak ortaya çıkmışlardır. Edebiyat dünyasında bir tıkanıklık olduğundan yakınarak, zamanın edebiyat anlayışını benimsemediklerini ifade eden Yedi Meşale topluluğuna göre, Türk edebiyatı bir çıkmazın içindedir. Genç nesil olarak Türk edebiyatına yeni bir yön verme arayışıyla kendi şiir anlayışlarını kendi çıkardıkları Yedi Meşale adlı kitabın önsözünde açıklayan topluluk, Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti çizgisindedir. Yedi Meşaleciler, edebiyattaki ilkelerini ”samimilik, canlılık ve devamlı yenilik” olarak açıklamış, Türk şiirine yeni ufuklar açmayı hedeflediklerini belirtmişlerdir. Fransız Şair Paul Marie Verlaine (1844-1896), ve sembolizm akımının öncüsü olan Stephane Mallerme’den (1842-1898) etkilenen Yedi Meşaleciler, Fransız edebiyatını örnek aldıklarını söylemişlerdir.
Yedi Meşale topluluğu, “sanat sanat içindir” ilkesinden hareketle gerçekçi edebiyata karşı çıkarak bireyin iç dünyasına, eşyaya bir ressam gibi bakmışlar, sürekli yenilik için “buluş” adını verdikleri yeni söyleyişlerin arayışı içine girip şiirlerde duygu ve hayalden çok tasviri kullanmışlardır.
Grubun üyelerinden Vasfi Mahir Kocatürk, grup için şunları söylemiştir:
Yedi Meşaleye birçokları bir edebi okul gözüyle baktıkları için birtakım vasıflar aradılar ve türlü türlü kusurlar buldular. Gerçi Yedi Meşale şairlerinde müşterek gibi görünen ve kendilerinden evvelki nesilden ayrılan bazı küçük yeni duyuşlar vardı. Fakat bunun yepyeni bir edebiyat telâkkisi ile de hiçbir alâkası olamazdı. Esasen Yedi Meşale muayyen bir edebiyat okulunun beyannamesi değil, muhtelif seciyeleri ve telâkkileri olan yedi gencin bir araya toplanmış eserleri idi. Ahmet Haşim’in dediği gibi, Yedi Meşalecilerin en büyük muvaffakiyeti kendilerinden bahsettirebilmek olmuştur. Yedi Meşale ne muayyen bir sanat telâkkisinin ifadesi, ne bir okul, ne de fevkalade bir kıymettir. Bu grubu teşkil eden şairlerin aralarında bir bağ vardı: Arkadaşlık…”
Hedeflerini gerçekleştirmeden ve Türk şiirine hiçbir yenilik getiremeden beş ay gibi kısa bir sürede dağılmışlardır. Eleştirdikleri Beş Hececiler’in devamı olmaktan öteye gidememişler, sanatçılar topluluk dağıldıktan sonra bağımsız birer isim olarak çalışmalarını sürdürmüşlerdir.