Sayfa Yükleniyor...
İşittim ki, benim için ağlıyormuşsun,
Hala adım düşmüyormuş dudaklarından!
Geçenlerde bir yolcudan beni sormuşsun,
Metruk, ıssız bir manastır gibiymiş odan!
Çamlıklarda tek başına geziyormuşsun,
Gözyaşların anıyormuş eski günleri...
Ümidini siyah ufuklarda yormuşsun,
Sanmışsın ki, giden günler gelecek geri!
Artık ela gözlerinin altı çürümüş,
Bahçemdeki kuşlar gibi susmuş kahkahan!
Kalbin bir dal mevsimin hüznü bürümüş...
(Giden Gelmez şiirinden)
Beş Hececiler’den sonuncusu olan Yusuf Ziya Ortaç, İstanbul Beylerbeyi’nde doğdu. Babası Mühendis Süleyman Sâmi Bey, annesi ise İzzet Bey’in kızı Hûriye Hanım’dır. İlköğrenimini İstavroz Abdullah Ağa Mahalle okulunda bitirir. Ayrıca kısa bir süre özel hocalardan Türkçe, Arapça, Fransızca dersleri alır. Birkaç yıl Kuzguncuk’taki Alliance Israélite Mektebi’ne devam ederek Fransızcasını geliştirir. Daha sonra Vefâ lisesine geçer, ancak babasının ölümü nedeniyle son sınıfı bitiremeden okuldan ayrılır. Lise eğitimini, Hadîka-i Meşveret Lisesi’nde son sınıfında okuyarak tamamlayan şair, İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi’nde sınava girerek edebiyat öğretmeni olmaya hak kazanır. 1916’da İzmit Sultânîsi’nde edebiyat öğretmenliğine atanır; daha sonra Mercan Sultânîsi ve Galatasaray Sultânîsi’nde de öğretmenlik yapar. 1935 yılında İstanbul Sular İdaresinde meclis üyeliği; 1946-1951 yılları arasında iki dönem Ordu milletvekilliği yapar. İlk evliliğini yengesinin kızıyla yapar; ancak 1918’de eşinden boşanır. 1924’te ikinci ve son evliliğini Güzide Ortaç ile yapar. Bu evliliğinden Asuman (1927), Ergin (1932) ve Gülden (1942) adında üç çocuğu olur.
1914 senesinde Kehkeşan dergisinin düzenlediği şiir yarışmasında birincilik kazanır ve edebiyat dünyasına adım atar. İlk şiirlerinde aruz veznini kullansa da Rıza Tevfik aracılığıyla Ziya Gökalp’le tanıştıktan sonra hece vezniyle şiirler yazmaya başlar. Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy ve Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte “Beş Hececiler (Hecenin Beş Şairi)” olarak anılırlar. Hece ile yazdığı ilk şiiri “Gecenin Hamamı”dır; Türk Yurdu dergisinde yayımlanan bu şiirle bir altın lira ödül kazanır. İlk şiir kitabı Akından Akına 1916’da yayımlanır. I. Dünya Savaşı’na katılan askerlerin maneviyatını yükseltmek için Harbiye Nâzırı Enver Paşa tarafından ısmarlanan bu kitabında yirmi iki şiir bulunur. 1918’de Şâir mecmuası ile yayıncılık hayatına başlar. Aynı yıl, Diken dergisinde “Çimdik” adıyla şiir ve yazılar yayımlar. 20 Mart 1919’da maddi imkânsızlıklar sebebiyle Şâir Mecmuası kapanır. 1922’de bacanağı Orhan Seyfi’yle Akbaba mizah dergisini çıkarırlar. “Çimdik” dışında “İzci” lakabını bu dergide kullanır.
*****
1915-1920’li yılları arasında yoğunluk kazanan şiirlerinde merkezî temalar, tabiat, kadın motifi, romantik tarih anlayışı ve bohem hayatıdır. Ortaç, koşma, türkü, semai, sone, şarkı gibi nazım biçimlerini kullanmış, daha çok beyit ve kıtalarla yazmıştır.
Yusuf Ziya’nın edebiyat tarihimizdeki etkisi uzun yıllar çıkardığı Akbaba (1923) mizah dergisiyle olur. Bu dergi etrafındaki hatıralarını Portreler (1960) ve Bizim Yokuş (1966) kitaplarında birleştirir. Bizim Yokuş’ta adı geçen Babıali Yokuşu’dur, Yusuf Ziya bu yokuşa on altı yaşında ilk adımını atar; yazı hayatına adımını attığı 1912’den kitabı yazdığı 1965’e kadar olan anılarını bu kitapta toplar. Şiirden ziyade nesir türünde özellikle mizah, hatıra ve anılarıyla daha fazla başarı gösterir. Yusuf Ziya 11 Mart 1967’te 71 yaşında iken İstanbul’da vefat eder ve Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilir.