Sayfa Yükleniyor...
Engelli bir birey olarak temsil adaletsizliği yaşayan tüm engelli bireylerin toplumumuzda sesi olmak için yazarlık serüvenine başladım. Hayata eşit şartlarda katılmalarının önüne duvarlar çekilen engelli vatandaşlarımızın engellenmeden kapısını çalabilecekleri, sorunlarına aracısız çözüm bulabilecekleri, kimsesizlerin kimsesi, sessizlerin çığlığı olmak niyetiyle yola çıktım. Benim yaşadığım sorunları benden sonraki engelli kardeşlerim yaşamasın, deneyimlerim onların yolunu aydınlatsın istiyorum.
Bu bir var olma, hak ve hürriyet mücadelesidir.
Hayatın zor şartları karşısında sağlıklı bir insandan daha fazla efor sarf etmek zorunda bırakılan bizler, her alanda var olma ve varlığını ispatlama çabası içerisinde olmuşuzdur. Sizden biriyim, ben de varım, ben de bir şeyler üretebilirim, en büyük engel yüreklerde diyerek her şart ve ortamda kendimi ve engelli bireyleri temsilen varlığımla mücadele verdim. Kolay olanı herkes yapar, zor olanda paylaşılınca kolay olur diyerek tüm engellemelere rağmen asla vazgeçmeden çıktığım her yolda başarı elde ettim. Eğitimle dimdik yarınlarda var olmayı hedef edinip, umutlarımı kendime yoldaş ve arkadaş edindim.
Özellikle bedensel engelli bir birey olarak ben de dahil hem eğitim hem de seçim zamanlarında büyük sıkıntı olan erişilebilir bina yapısını hayata geçirmemiş idareciler nedeniyle seçim sandıklarının binalarda üst katlarda yer alması durumunda çok büyük eziyetler çekmekteyiz. Gelecek seçim dönemine dek tüm bu olumsuz ve adil olmayan şartların giderilmesi gerektiğine inanıyorum. 2005 yılında Engelliler yasası meclisten geçirilmiş bu yasaya istinaden tüm kamu kurumlarında engelli çalıştırma zorunluluğu getirilmiştir. Bu vaat ve sözünün gereğinin yapılması adına TBMM'de 2015 yılı içerisinde en az % 4 engelli milletvekilinin seçilerek bizi temsil etmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Engellilerin de eşit şartlarda eğitim alabilmeleri ve devlet kurumlarında çalışabilmeleri hakkını elde etmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere Sivil Toplum Kuruluşu olan BEYAZAY Derneğinin İzmir Şubesi Kurucu Üyesi olmam ve siyasilerle birçok ortamda bir araya gelmem varlığımızı ispat çalışmalarımdan sadece bir tanesidir. Bu anlamda katıldığım bir toplantıda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile bir anımı paylaşmak istiyorum. 24.03.1999 Çarşamba akşamı görüştüğümde kendisi son derece yorgun ve mahzundu. Siirt'te okuduğu şiir dolayısıyla hapis cezasına çarptırılmış ve Belediye Başkanlığı görevine son verilmişti.
Konuşmasını bitirdikten sonra yanına gittim. Selamlaştık kendisiyle ve gözlerimin içine bakıp, elini omzuma koyarak bacım, benim için dua eder misin, duaya çok ihtiyacım var, senin duan kabul olur dedi. Ben de gözlerinin içine bakarak üzülmeyin, gevşemeyin, eğer inanıyorsanız üstünsünüz. Siz Medrese-i Yusufiyeye gidiyorsunuz, dualarım sizinle dedim. Sayın Erdoğanın konuşmasının bitimiyle beraber, kaldığımız öğrenci evinde, toplu olarak kendisi ve zulme uğrayan tüm Müslümanlar için günlerce dua ettik, istihareye yattık. Ben; üçüncü gün, çok güzel bir rüya gördüm. Sadece Hocamıza anlattım. Hocam bana ihlaslı olmayanlarla bu güzel rüyayı paylaşma, tekrar göremezsindedi. Ve rüyanın neticesi çok geçmeden gerçekleşti Elhamdülillah.
4 ay kaldığı cezaevinden çıktıktan sonra 2001'de arkadaşlarıyla AK Parti'yi kurdu, partinin genel başkanlığına seçildi. Halkın güveni ve desteği ile kuruluşunun birinci yılında, Türkiye'nin en geniş halk desteğine sahip siyasî partisi haline geldi. 2002 genel seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar oldu. Hakkındaki mahkeme kararı nedeniyle milletvekilliği adaylığı engellendi ancak önündeki yasal engelin kalkması üzerine, Siirt' ten milletvekili olarak meclise girdi. 2003 yılında Başbakanlık görevini üstlendi. Sürekli kalkınan ve aydınlık bir Türkiye hayal etti. Bu hayali gerçekleştirebilmek uğruna tabiri caizse kefen giydi. Halen hakkında bir sürü karalama kampanyası yapsalar da ve önüne engeller çıkarsalar da; ben yıllar önce söylediğimi yine kendisine üzülmeyin, gevşemeyin, inanıyorsanız üstünsünüzdiye söylüyorum. Çünkü Sayın Erdoğanın Medrese-i Yusufiyeden çıktığını, Mısır'a değil ama tüm dünya Müslümanlarının gönlüne taht kurduğunu ve gönüllerimizin sultanı olduğunu belirtmek istiyorum.
İman varsa imkan da vardır, diyerek sizleri selamlıyorum