Sayfa Yükleniyor...
Son yıllarda çoğu insan yaz tatili planlarının başındayken; -Bu yaz Yunan adalarına gidelim mi? -Aaa sen daha gitmedin mi? -Yunan adaları bir harika! gibi soru ve söylemlere maruz kalıyor. Bu yüzdendir ki her yaz içimizde mutlaka bir Yunan adalarına gitme dürtüsü baş göstermiş oluyor. Gitmek için araştırma yaparken 2012 yılında Yunanistan’nın başlattığı pilot projeyle vize alım kolaylığı için kapıda vize uygulamasının başladığını öğreniyoruz. Öğreniyoruz öğrenmesine de bu uygulamanın hepimizin en merak ettiği bol bol mavi çatılı evleri olan şirin Santorini ve Mykonos adalarında geçerli olmadığını, sadece Rodos, Samos, Kos, Sakız Adası ve Midilli gibi 5 Ege adasında geçerli olduğunu anlıyoruz. Bu durumda merak ettiğimiz adalara gitmek istesek vize işlemlerinin masrafı, artan döviz kuru kaynaklı yanımıza alacağımız paranın azalmasıyla, içimizde ki bu adalara gitme duygusu yavaşça körelip yerini yakında bir yere gidelim sözcüklerine bırakıyor. Böylelikle kendimizi Yunan adalarına gitmeme konusunda ikna etmiş oluyoruz. Eğer zamanında yapılan bazı anlaşmalar iyi değerlendirilebilseydi, vize derdi olmadan bizim olan güzelim adalara elimizi kolumuzu sallayarak rahatça girebilecektik.
Konu açılmışken şöyle eskilere biraz yolculuk yapalım. Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki Trablusgarp savaşı, İtalyanların hazır Osmanlı Devletinin de zayıfladığı ve buraya ordu, donanma ve teçhizat gönderemediği o sıralarda Trablusgarp’ı sömürge yapmak için çaba harcadığı ve Mustafa Kemal, Enver Paşa, Nuri Bey, Fuat Bey ve Fethi Bey gibi vatanseverlerden oluşan gönüllü subaylar gizlice Trablusgarp’a gidip ve yerli halkı örgütleyerek direnişe geçmeleri sonucu başarıya ulaşamamış olduğu savaş olarak tarihe geçmiştir. Tam bu olaylar olurken zaten yorulmuş olan Osmanlı devletinin başına birde Balkan Savaşı çıkmıştı. Bunun üzerine Trablusgarp’taki subaylar İstanbul’a çekildi. Trablusgarp’taki Osmanlı direnişi de bu sebeple sekteye uğrayıp çöktü. Sonrasında Trablusgarb’ı kafaya takan İtalyanlar 12 Ada, Rodos adasını ve Çanakkale Boğazını ablukaya alarak, bu hareketleriyle Osmanlıyı barışa ikna ya zorlamış oldular. Mecburen Trablusgarp’ta barışa ikna olmak zorunda kalan Osmanlı her barış bir antlaşma ürettiğinden, 18 Ekim 1912 yılında Uşi Antlaşması (Ouchy) imzalandı.
Bu anlaşmaya göre “Trablusgarp İtalyanlara bırakılacak. Rodos ve On İki Ada Balkan Savaşlarının sonucunda geri verilmek şartı ile geçici olarak İtalya’ya verilecek” gibi bazı maddeler yer almaktaydı. Bunlar yaşanırken 1. Dünya Savaşı patlak vermesiyle İtalya, Uşi Antlaşması’nın geçersiz olduğunu belirterek, On İki Ada’yı işgali bırakmayacağını söyledi. 2. Dünya Savaşı’nda anavatanları tehdit altında kalıp hem Libya’dan, hem de Adalar’dan çekilme kararı alıncaya kadar bu durum devam etti. Tam bu çekilme olmuşken Osmanlı Devleti fırsatları değerlendirebilseydi bazı adaların geri alınması veya adalar üzerinde bazı haklarımızın tanınması mümkün olabilecekti. Ama Osmanlı bizim başkasının yerlerinde! işimiz yok diyerek fırsatı kaçırdı. Adalara yerlerine Almanlar geldi onlarda, 1945 yılında savaşta yenileceklerini anlayınca işgal ettikleri adaları terk etme kararı aldılar ve yine bize adaları almamız için teklif verdiler. Sonuç yine başkasını topraklarında gözümüz yok diyerek reddetmek oldu. Sonrasında ne mi oldu? 1945 yılının baharında İngiliz donanması Almanların boşalttığı 12 Ada’yı işgale başladı. Yunanistan fırsatı kaçırmadan İngiltere’ye başvurup adaları istedi. Sonuç olarak 10 Şubat 1947 tarihinde Paris Konferansıyla 12 Ada Yunanlılara teslim edildi. İşte böylelikle güzelim 12 Adalar o dönemde Osmanlının lehine gelişmeler olmasına rağmen değerlendirilememesi sonucunda elimizden gidiverdi. Artık oralar vize almadan giremediğimiz Yunan Adaları..
Sağlıcakla…