2

Boğaziçi Olayları ve Ekonomi


  • Oluşturulma Tarihi : 06.02.2021 08:45
  • Güncelleme Tarihi :

Boğaziçi Üniversite rektörlüğüne Prof.Dr. Melih Bulu’nun atanmasının ardından üniversite öğrencileri ile akademisyenlerin tepkileri gün geçtikçe büyüyor. Özgür fikirlerin konuşulması gereken akademide siyasi bir atamanın dayatılması aslında sıkışan bir balonun patlaması gibi bir etki yaptı. Öğrenci ve akademisyenler de bu son damlaya karşı tepki gösteriyorlar.

Bu olayların ekonomi ile ne ilgisi var demeyin. Yabancı yatırımcı bir ülkede yatırım yapmadan önce o ülkenin hukuk sistemini, demokrasi ve özgürlüklere inancını özellikle detaylı şekilde inceliyor ki yarın öbür gün başına bir şey gelirse adalete güvenip güvenemeyeceğini öğrenmek istiyor. Demokratik ülkelerde fikirler özgürce dile getirilip sorunlar konuşarak halledilirken bizde öğrencilerin basın açıklaması yapmalarına bile izin verilmemesi yabancı yatırımcı gözünde korkunç bir durum.

Artık Boğaziçi’nde yaşananlar dünyanın da gündeminde. Aslında kendimiz bize karşı koz olarak kullanmaları için bu hatayı yaptık ve öğrencilere sert müdahale ettik. Kendi ayağımıza kurşun sıkmamız sonucunda hem AB hem de ABD’den yaşananlara dair kınama açıklaması geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylara ilişkin açıklama yayınladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, “Öğrencilerin ve göstericilerin gözaltına alınmasından endişe duyuyoruz. Cinsel azınlıklara karşı nefret söylemini şiddetle kınıyoruz” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (BMCHR), Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Melih Bulu protestoları sırasında gözaltına alınan öğrencilerin serbest bırakılması için çağrı yaptı: Çağrıda, “Barışçıl gösterilere katıldığı için gözaltına alınan öğrencilerin ve protestocuların derhal serbest bırakılması ve polisin orantısız güç kullanımına son vermesi çağrısında bulunuyoruz. Yetkililerin nefreti ve LGBT bireylere karşı ayrımcılığı teşvik eden homofobik ve transfobik açıklamalarını kınıyoruz” açıklamasını yaptı.

Gerek dünya televizyonlarında gerekse ABD ve Avrupa Birliği’nin yaptığı bu açıklama Türkiye’de yatırım yapmayı planlayanların bir kez daha düşünmesine veya yatırımını başka ülkeye kaydırmasına neden olacak. O nedenle bizlerin bir eylemden önce o eylemin ne sonuçlar doğuracağını hesaplayarak adım atmamız gerekir. Dışişleri Bakanlığı’nın ‘Bizim içişlerimize karışmayın’ mesajı ise yabancı yatırımcıyı ikna edecek gibi gözükmüyor.

Bugün ele alacağımız diğer bir konu ise artan gıda fiyatları. Bugün için ne yazık ki çiftçinin traktörü, evi, toprağı yani tarımla ilgili kullandığı ne varsa hepsi bankalar veya Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından icralık. Çitçi üretemediği sürece de tüketiciler olarak artan gıda fiyatlarına alışmamız gerekiyor. Ne yazık ki devlet çiftçimizi destekleyip onlara sübvansiyonlar vereceğine yurtdışındaki çiftçiyi destekleyip ürünlerini o ülkelerden almayı tercih ediyor. Böyle olunca da artan maliyetlerle baş edemeyen, ürününü değerinde satamayan çiftçi bu işi bırakıyor.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ocak ayında yaşanan fiyat artışlarına dikkat çekti. Lahana 4 kat, maydanoz 3,9 kat, süt ve patates 3 kat, marul 3,1 kat fazlaya tüketiciye satıldı. Yani üreticide 68 kuruş olan lahana 2 lira 70 kuruşa, 50 kuruş olan maydanoz 1 lira 96 kuruşa, 2 lira 73 kuruş olan süt 8 lira 94 kuruşa, 67 kuruş olan patates 2 lira 17 kuruşa, 1 lira 68 kuruş olan marul ise 5 lira 19 kuruşa satıldı. Teknesi olanlara sağlanan mazot desteğinin bile çiftçimize sağlanmadığı ülkemizde gıda fiyatlarında kimse düşüş beklemesin.

Yüzde 17 faiz ile dünya ikincisi olurken, her gün 273 firma iflas edip çalışanlar işsiz kalırken, ülkemizin bütçe açığı 130 milyarı bulurken ve Türkiye uzun vadeli borç bulamazken buna karşın döviz kurunun düştüğünü ve TL’nin değer kazandığını söylemek Polyanacılıktır. Hepinize sağlıklı ve mutlu hafta sonları diliyorum.

Boğaziçi Olayları ve Ekonomi
Murat Ervin
Yazarımız Kim ?

Murat Ervin