1
Murat Ervin
İlkses Gazetesi Yazarımız

Gazeteci Murat Ervin

Yazarın Köşe Yazıları

Reform, Faiz, Fon

Türkiye’de son 5 yılda 12 farklı Ekonomi Reform Paketi açıklandı fakat ne yazık ki hepsinde de dağ fare doğurdu. Zaten ekonomi uzmanları da açıklanan son reform paketinin aslında bir ‘ekonomiyi canlandırma’ girişimi olarak niteliyor.

Açıklanan pakette ekonomiye doğrudan katkı anlamında 850 bin esnafa vergi muafiyetinden başka bir şey yoktu. Fazladan çalıştırılacak her bir işçi başına (toplamda 5 işçiyi geçmeyecek şekilde) 100 bin liralık kredi verilecek. İyi de zaten ülkemizde krediler batık durumda; esnaf, sanayici hatta bireysel krediler bile geri ödenemezken bu kredinin tek katkısı mevcut borçları daha da arttırmak olacaktır.

Zaten açıklanan ekonomi reform paketini ne iş dünyası ne de yabancı yatırımcılar çok da önemli görmemiş olmalı ki saman alevi gibi 2 günde unutulup gitti. Ne yazık ki devletimiz ekonomiyi düzeltmenin yolunun ekonomi reform paketlerinden değil de hukuk ve demokrasi paketlerinden geçtiğini hala göremediler veya işlerine gelmediği için görmek istemiyorlar.

***

Bugün ‘ekonomiyle ne alakası var kardeşim’ dediğiniz Boğaziçi Üniversitesi olayları, HDP’nin kapatılma girişimi, milletvekillerinin vekilliklerinin düşürülüp hapse atılması, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara direnmek gibi konular ekonomiyi canlandıracak olan yatırımcının gözünü korkutup kaçmasına neden oluyor. Özellikle yabancı yatırımcı, ‘Anayasa kararlarının bile


Kademeli Gevşeme Derman Olmadı

Sonunda kademeli gevşemeye geçildi ve birçok şehirde hayat kısmen de olsa normale dönüyor. Zira bu gevşeme yaşanmasaydı canı burnuna gelen esnafın sivil itaatsizlik sergileyip cezayı bile göze alarak işletmelerini açacakları konuşulur olmuştu. Fakat açıklanan gevşeme programı, bir anlamda gün içinde veya mesai bitiminde karnını doyuracak vatandaşlara hitap ediyor. Örneğin akşam eşinizle yemeğe gitmeyi düşünürseniz gidiş saatiniz olan 19.00’da restoranlar kapanmış olacak.


İçerisi Ayrı, Dışarısı Ayrı Dert…

Rusya’dan 2.5 milyar dolara aldığımız S-400 hava savunma sistemi ne yazık ki düşmanları değil kendi ekonomimizi vuracak. ABD, NATO üyesi olduğumuz için bu sistemin devreye sokulamayacağını söylerken orta yol bulmak amacıyla Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın dile getirdiği ‘Girit Modeli’ ise Rusları kızdırdı. Çünkü söz edilen Girit Modeli’nde S-400 sisteminin tüm teknolojisi doğrudan NATO ve ABD’nin eline geçmiş olacak. Rusya’nın bu konuda sessizliğini koruması, daha önceki deneyimlerimizden de öğrendiğimiz gibi aslında bu modelin hayata geçmesi halinde çok büyük yaptırımları uygulayacağına işaret ediyor.


Terör Belası 500 Milyar Dolar Yuttu

Hain terör örgütü PKK’nın Gara’da alçakça şehit ettiği 13 vatandaşımızın canının değeri hiçbir şeyle ölçülemez. Öncelikle tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yitip giden bu canlar ocaklara ateş düşürürken, yine bu hain terör için harcanan paralar, fabrika açmaya korkan yatırımcılar ve üretemez hale gelen fabrikalar ekonomiye de büyük darbe vurmakta. Terörle mücadele sırasında oluşan hasarların giderilmesi için ödenen miktar bile 3 milyar doları geçti.


Buğday, Altını Bile Geçebilir

Tarımsal üretimin her geçen gün azaldığı, çiftçinin maliyetlerini bile karşılamaktan uzak üretim ekonomisi ne yazık ki bizleri hızla kaçınılmaz sona götürüyor. Özel tekne ve yatlarda kullanılan mazottan ve pırlantadan bile vergi alınmazken çiftçinin traktörüne koyacağı mazottan yüzde 18 vergi alınması; gübreyi hatta tohumu bile ithal etmemiz ne yazık ki bizleri bugünlere getirdi.


Boğaziçi Olayları ve Ekonomi

Boğaziçi Üniversite rektörlüğüne Prof.Dr. Melih Bulu’nun atanmasının ardından üniversite öğrencileri ile akademisyenlerin tepkileri gün geçtikçe büyüyor. Özgür fikirlerin konuşulması gereken akademide siyasi bir atamanın dayatılması aslında sıkışan bir balonun patlaması gibi bir etki yaptı. Öğrenci ve akademisyenler de bu son damlaya karşı tepki gösteriyorlar.


“Kur mu Düşsün; Yatırım mı Artsın?” İkilemi

Özellikle koronavirüs salgını işletmelerin tek tek kapılarına kilit vurmasına neden oldu. Sadece geçtiğimiz Aralık ayında bile 7 bin 650 şirket kepenk indirdi. Bunun birkaç nedeni var. Örneğin salgının kontrol altına alınması amacıyla işletmelerin iş yapamaması, artan maliyetleri fiyatlara yansıtamaması, kapalı kalınan süreçte de kira, vergi, stopaj, SGK primlerinin ödenmesi sayılabilir.


Gizlenen Şampiyonlar ve ‘Milyarder’ Filmi

Geçtiğimiz gün Gelir İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı 2019 yılı Vergi Şampiyonları listesine bakınca aklıma Şener Şen, Adile Naşit ve Münir Özkul’un başrolünü oynadığı Milyarder isimli film geldi. Filmde milli piyangonun yılbaşı ikramiyesini kazanan bir tren istasyon şefi ve ailesinin kendilerine ikramiyenin çıktığını akrabalarından, çevrelerinden saklaması konu ediliyor.


Ekonominin Çarkları İçin İnşaat Şart

Şimdiden söyleyeyim, bugün burada yazacaklarımdan dolayı beni inşaat sektörünün savunucusu gibi görmeyin. Yazacaklarım tamamen konuya ekonomik bir bakışı içermekte. Yoksa ben de tarlaların, ormanların, ovaların vb. betona dönüşmesine sizler kadar karşıyım. Tarım bir zamanlar ülkemizin en önemli gelir kaynaklarından biriydi. Fakat uluslararası gıda firmalarının Türkiye’ye daha fazla ürün ithal etmesi için çiftçinin maliyetlerini arttırıcı unsurlara doğrudan ve dolaylı olarak yönelmesi ne yazık ki bugünkü sonuçlara neden oldu.


Dijital Paraya Hazır mıyız?

Son 1 yıldır dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgını sosyal, kültürel ve iş hayatımızda köklü değişikliklere neden oldu. Mesela artık el sıkışmıyor, birbirimize sarılmıyor ve öpüşüyoruz. Hepimizi buluşturan düğünlerin yerini sadece nikah şahitlerinin katıldığı küçük törenler aldı.


Ekonomiye ‘Hindi’ Bakışı

Dün gece itibariyle 2021 yılına girdik. Yaşanan salgına, depreme, ekonomik krize, işsizliğe, esnafın perişan haline, turizmin bitişine rağmen bir umutla yeni yılı kutladık. Bu kez evlerimizde ailelerimizle girdiğimiz yeni yılda bazı haneler, yılbaşı gecesinin geleneksel yemeği hindiyi de masalarında eksik etmedi.


2020’den Değil; Savaştan Çıkmış Gibiyiz

Bizler vatandaş olarak nasıl kendimizi bitmiş, sıfırı tüketmiş bir halde hissediyorsak, eminim ki Türkiye ekonomisi dile gelse bizimle aynı düşünceleri anlatırdı. Vatandaş olarak bizler pandemi nedeniyle işimizden olup tanıdıklardan borç bulmakta zorlandığımız gibi ülke ekonomisi de yükselen döviz kurunu sabitlemek için gereken düşük faizli dövizi bulmakta öyle zorlandı. Nasıl ki akşam yatağa yattığımızda, günü yaklaşan borçları düşünüp uykularımız kaçtıysa ülke ekonomisinin de dış borç ödemelerinin vadesin yaklaştıkça ekonomi bürokratlarının da uykuları kaçtı. Biz nasıl akşama eve ekmek götüreceğiz derken, ülke ekonomisi de Merkez Bankası’nın boş kasasıyla günü nasıl kurtaracağını düşündü.


Turizmde, Yenilenme Zamanı

Türkiye’nin önde gelen turizm kuruluşu TÜRSAB, Kovid-19’un turizme etkilerine yönelik raporunu tamamladı. İzmir Turizminin Geleceği’nin ele alındığı raporda Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) tarafından haziran ayı verileri çerçevesinde yapılan değerlendirmeye göre; Kovid-19’un turizm sektörüne verdiği zarar 2009 yılındaki küresel ekonomik krizin 3 katına çıktı bile. Yine 2020’nin ilk 6 ayında uluslararası seyahat sayısı 440 milyon azalırken, uluslararası turizm gelirlerindeki kayıp da 460 milyar dolar seviyesine ulaştı. Kıyaslama yapmanız için Türkiye’nin toplam borcunun 421 milyar dolar olduğunu hatırlatmak isterim.


Ekonomi Kötü Yola mı Düştü?

Öncelikle ekonominin kötü yola düşüp düşmediğini makaleli okuduktan sonra sizin yorumunuza bırakıyorum. Malumunuz, ekonomide zorlu bir haftayı daha geride bırakmak üzereyiz. Avrupa Birliği ve Amerika’nın Türkiye’ye karşı yaptırım kozunu oynaması ile salgın nedeniyle uluslararası fuarlar ile turizm etkinliklerinin iptal edilmesi ülkemizdeki döviz sıkıntısını daha da arttıracak. İçeride ise yine salgın nedeniyle iş yapamayan esnaf ardı ardına kepenk indiriyor. Bir de konut satışlarının neredeyse yarı yarıya düşmesi içimizi daralttı.

***

Ne yurtdışında ne de yurtiçinde olumlu bir gelişmesinin yaşanmadığı ekonomimiz, Türkiye’nin burnunu sürtmek isteyenlere de büyük avantaj sağlıyor. Doğu Akdeniz’deki araştırmalar ve Osman Kavala’nın tutukluluğu nedeniyle mart ayından itibaren güçlü yaptırım sinyalleri veren AB ile Ocak ayında Biden’ın göreve gelmesini bekleyen ABD, S-400 hava savunma sistemini Rusya’dan aldığımız için bize ceza kesmeye hazırlanıyor.

***

Yaptırımla, kimilerinin ifadesine göre ‘hafif’ maddelerden oluşacak olsa da bunun ‘ağır’ etkisi, yabancı yatırımcının ürkmesidir. Yabancılar, yatırımları için hukuk sisteminin bağımsız ve hızlı olduğu, adil ve dürüst ülkeleri tercih eder. Yaptırımlar ise Türkiye’de adalet sisteminin iyi işlemediği, komşularına karşı tehditkar tutum sergilediği, yüzünün Batı’dan ziyade Doğu’ya dönük olduğu düşüncesini daha da pekiştirecek.


700 milyonluk fuar zararı

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Bu şehirde fuarlar kurun’ dediği İzmir, koronavirüs salgını nedeniyle fuarları da yapamaz oldu. Geçtiğimiz yıl ulusal ve uluslararası 35 fuar planlanırken mart ayındaki pandemi salgını sonrası hepsi sanal ortama taşındı.


15 Milyon Liralık Sokak, Müdürsüz Kaldı

Neredeyse son bir yıldır pandemi nedeniyle esnaf kan ağlarken, sokağa çıkma yasakları ülke genelindeki yaklaşık 6 milyon seyyar satıcıyı da olumsuz etkiledi. Günlük 2 milyar liralık bir hacme sahip sokak satıcıları şimdilerde ise 50-100 lirayı bile kazanmakta zorlanıyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ise Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Sokak Ekonomisi Müdürlüğü’nü kurmuştu. Başkan Soyer, sokağın da bir ekonomisi olduğunu biliyordu. Taksicisi, boyozcusu, gevrekçisi, kumrucusu, mısırcısı, midyecisi, bozacısı, kestanecisi, söğüşçüsü, çiçekçisi, çiğdemcisi hepsi sokak ekonomisini oluşturur. Sadece onlar da değil; hurdacısı, kağıt toplayıcısı da içinde olmak üzere koca bir dünyadır o sokak ekonomisi.

* * *

Başkan Tunç Soyer, işte bu koca dünyanın başına çok değerli iki akademisyeni, Doç.Dr. Osman Sirkeci ile Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu’nu getirmişti. Prof. Elbeyoğlu, Doç. Sirkeci ve Malta’dan Dr. Simon Gsima’nın birlikte kaleme aldıkları “Global Street Economy And Micro Entrepreneurship” adlı sokak ekonomisine ayna tutan kitap kısa zaman önce Londra’da Emerald’dan yayınlandı. İzmir’de hummalı bir çalışmaya giren Kamuran ve Osman Hocalar, sokak ekonomisi mevzuatı ve altyapısı için çalışma yürütüyordu. Ardından sıra sokak satıcılarına araç ve kıyafete tasarımlarına gelecek, hijyen kontrolleri yapılacaktı. Fakat kulağıma gelen bilgiye göre İzmir Büyükşehir Belediyesi, 300


Evleri De Hastaneye Çevirdik

Tüm dünyanın ‘görünmeyen düşmanı’ koronavirüs ülkemizi etkisi altına alalı 8 ay oldu. Her geçen gün artan vaka haberlerini yanı sıra çok yakınımızdaki insanların da koronavirüse yakalandığını okudukça ürperiyor, sıranın bize biraz daha yaklaştığını hissediyoruz. Bir yandan hastanelerin hasta bile kabul edemez hale geldiği iddia edilirken diğer yandan her akşam tüm haber kanallarında yarım saat boyunca koronavirüsün anlatılması çoluk, çocuk hepimizin psikolojimizi de bozdu. Haberlerde ‘bugün acaba ne söyleyecek?’ diyerek ağzının içine baktığımız Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hastanelerin doluluk oranlarını da veriyor. Son açıklanan verilere göre İzmir’de yoğun bakım doluluk oranı yüzde 76.6. Solunum cihazı doluluk oranı ise yüzde 58,3. Servis doluluk oranı ise yüzde 58,3.

* * *

Bu rakamlar çoğumuz için çok bir şey ifade etmiyor. Kısaca anlatmak gerekirse yoğun bakım denilen bölüm ya yaşayacağınız ya da öleceğiniz yer. Yani hem hastanenin hem de hastanın en kritik konumda olduğu bölüm. Yüzde 23.4’lük kısım boş gözüküyor. Boş durumdaki yoğun bakım yatakları da çok büyük ihtimalle metropol dışındaki hastanelerde bulunuyor. Açıklanan verilerde belki de göz ardı ettiğimiz ikinci önemli nokta ise solunum cihazı doluluk oranı. Türkiye’de yetişkin yoğun bakım yatak sayısı 25 bin; mevcut solunum cihazı sayısının da


'Param Yok ki Faize Yatırayım' Diyenlere

Bu haftaki yazıma bir fıkra ile başlamak istiyorum. Temel benzin almak için benzinliğe gelmiş. O sırada benzine gelen zamla ilgili televizyonlar haber yapıyormuş. Temeli’in yanına gelip, “Benzine gelen zamla ilgili ne düşünüyorsunuz?” diye sormuşlar. Temel hiç düşünmeden, “Benim için fark etmez çünkü hep 50 liralık alıyorum” demiş.
***
Tıpkı bu fıkradaki gibi birçoğumuz için Merkez Bankası’nın faiz arttırmasının bir önemi yok. Zira faizi sadece paramıza bankaların verdiği karşılık olarak görmekteyiz. Bu, işin sadece görünen yüzü. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz gün politika faizini 475 baz puan artıran Merkez Bankası, faizleri yüzde 10.25’ten yüzde 15 seviyesine yükseltti. Bunu yapmasının en önemli sebebi enflasyonu durdurmak ve Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında değerini yükseltmek. Şunu unutmadan söyleyeyim; bankalar genelde Merkez Bankası faizinin bir kaç puan üstünde reel faiz verir. Yani bankalar da önümüzdeki günlerde faizlerini en az yüzde 17 seviyesine çıkarabilir.
***
Faiz artırım haberini ilk duyduğunuzda belki de, “Param yok ki bankaya yatırıp faiz elde edeyim; bana ne” demiş olabilirsiniz. Fakat kazın ayağı öyle değil. Malumunuz ekonomimiz bir


Dikkat! 'Hobi'niz Mahkemelik Olmasın

Tarım arazilerinin bölünmesini önlemek isteyen hükümet 4 Kasım 2020 tarihli Resmi Gazete’de bazı düzenlemeler yaptı. “Torba Yasa” olarak adlandırılan 7255 Sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun’un odağında ise hobi bahçeleri var. Yasanın çıkarılması konusunda büyük çaba gösteren Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Kars Milletvekili Prof. Dr. Yunus Kılıç, tarım arazilerine kurulmuş hobi bahçelerinin kesinlikle yıkılacağını söyledi.
Tarım arazilerini hobi bahçelerine çevirenlere de 2 aylık süre verilerek bu alanları eski haline, yani bölünmemiş tarım arazisi haline getirmeleri istendi. Bunu yapmayanların hobi bahçeleri ise yıkılacak. Düzenlemeye karşı açılacak davaların sonuç vermeyeceği ise aşikar. Buraya kadar her şey güzel. Zira yapılaşmanın yasak olduğu tarım arazilerinin hobi bahçesi haline dönüştürülmesiyle her bir bahçeye kulübeler yapılmaya başlandı; üretimde birliktelik bozuldu. Fakat yapılan bu düzenlemeye karşın fırsatçılar, ellerindeki bu hobi bahçelerini biran önce satmanın peşinde. Bugün satılık ilanlarının yer aldığı herhangi bir internet sitesine bile girdiğinizde İzmir’de yüzlerce satılık hobi bahçesi ilanı görmeniz mümkün.
Yasağın Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği 4 Kasım’dan bugüne kadar yani 9 günde sadece İzmir’de 67 adet satılık yeni hobi bahçesi ilanı yayınlandı.


Ya Hastaneler de Yıkılırsa

Bu bir varsayım değil, bilimsel bir rapordan çıkan sonuç. 1999 yılında İstanbul’da yaşanan büyük depremin ardından tüm kentler, ilçelere ve kamu binalarına yönelik araştırmalara başladı. İzmir’de de başlayan çalışmalar sonucu Radius Projesi ortaya çıktı. 2009 yılında dönemin İzmir Valisi Cahit Kıraç tarafından hazırlatılan rapor, yayınlandığında büyük ses getirmişti. Hastanelerin durumuna ilişkin detaylı bilgilerin de verildiği raporda sağlık tesisleriyle ilgili de şu bilgiler yer alıyordu:
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi: Kat sayısı fazla olan bloklarda kesme ve eğilme yetersizlikleri mevcut. 48 bloğun yüksek, 8 blok ise orta veya düşük önemde güçlendirilmeli.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi: Bir kısım donatılarda korozyon (aşınma) var. Eski bloklardaki betonun dayanımı düşük. Birçok blok yüksek ve orta önemde güçlendirilmeli.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk EAH: Betonarme taşıyıcı elemanlarla, korozyon ve betonlarda lokal boşluklar vardır. Tüm bloklar yüksek öncelikle güçlendirilmeli.
Ege Doğum Hastanesi: Enine donatı aralıkları 26 santim değerine ulaşabilmektedir. Binalar yüksek öncelikle güçlendirilmeli.
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Özellikle 4-8 katlı olan bloklarda kesme ve eğilme dayanımı yetersiz. Yüksek önemde güçlendirilmeli.


Yetişin, Çarşı Ölüyor

Pandemi süreci ve neden olduğu ekonomik zorluklar dünyanın ‘en büyük’ tarihi açık hava alış veriş merkezi Kemeraltı’nı adeta yıkıp geçti. Tarihi çarşıda, Haziran ayından bu yana 38 dükkan toplam 80 milyon liraya satılığa çıktı. İzmir’in ünlü markası olan ve 40 yıldır Hisarönü’nde hizmet veren giyim firması Albey de bu süreçte kapatma kararı aldı. Yine Kemeraltı’ndan çıkıp ülke genelinde marka olan 50 yıllık Özsüt ile Sakıpağa Et ve Süt Ürünleri firması kapılarına kilit vurdu. Türkiye’nin ilk yürüyen merdivenli alış veriş merkezi Salepçioğlu İşhanı da eski günlerini mumla arıyor. Kemeralltı’ndaki köklü firmaların bu dönemde iyice zorlandığını söyleyen çarşı esnafı ise, pandemi nedeniyle uzun süre dışarı çıkamayan vatandaşların yanı sıra Yunanistan, Almanya gibi ülkelerden turistlerin gelmemesinin de ekonomik anlamda esnafı zorladığını kaydetti.



Yeni kiracı da gelmiyor
Koronavirüsle birlikte önce uçuşların durduğunu ardından işletmelerin sıkıntıya düştüğünü aktaran çarşı esnafı, “Çalışanlarda para kalmadı, okulların da uzun süre kapalı kalması nedeniyle öğrenciler yaşadıkları kentlere döndü. Düğünler, nişanlar, sünnetler uzun süre yapılamadı. Parası olan ise geleceği göremediği için harcamaktan kaçındı. Nereden bakarsan bak durumlar iç