Sayfa Yükleniyor...
Özellikle koronavirüs salgını işletmelerin tek tek kapılarına kilit vurmasına neden oldu. Sadece geçtiğimiz Aralık ayında bile 7 bin 650 şirket kepenk indirdi. Bunun birkaç nedeni var. Örneğin salgının kontrol altına alınması amacıyla işletmelerin iş yapamaması, artan maliyetleri fiyatlara yansıtamaması, kapalı kalınan süreçte de kira, vergi, stopaj, SGK primlerinin ödenmesi sayılabilir.
Aslında saydığımız bu nedenlerin önemli bir kısmı dolaylı zararlar. Esnafa bu dolaylı yollardan zarar verdiren şey ise 2 ay öncesine kadar her gün artan döviz kuru idi. Gerek doğrudan gerekse ham madde olarak yurtdışından Dolar ödeyerek getirdiğimiz mallara, Dolar’ın da değerinin her geçen gün artması nedeniyle ister istemez daha fazla para ödedik; bu da maliyetleri yükseltti. Örneğin ineklerin süt verimini arttırmak için yurtdışından gelen yemin fiyatının artması dolaylı olarak süt, peynir, yoğurt, tereyağ, kaymak gibi ürünlerin de fiyatına yansıdı.
* * *
Dolar’daki artışı frenlemek isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası yönetimini değiştirdi. Göreve gelen Naci Ağbal ilk iş olarak banka faizlerini yükselterek vatandaşın parasını Dolar’a değil bankaya yatırmasını sağladı. Plan işe yaramıştı; Dolar her geçen gün düşüyordu. Burada bir parantez açmak istiyorum, Dolar düşmesine rağmen yurtdışından Dolar ile getirilen ürünlere önceden yapılan zamlar düşmüyordu. Çünkü yüksek kar oranı bazı sanayici ve tüccarların hoşuna gidiyordu. Bu açıdan vatandaşın gıda alışverişi için Dolar’ın düşmesi bir şey ifade etmedi.
Tekrar geri dönersek; Dolar’ı düşürmek için banka faizlerini arttırmak bu kez de başka bir sorun çıkardı. Fabrika açmak, istihdam sağlamak veya mevcut durumunu korumak isteyen işletmeler bu kez de bankaların kredi faizlerini arttırması nedeniyle sıkıntıya düştü. Yani bir tarafta yüksek Dolar diğer tarafta işyerini koruyamamak arasında sıkışılıp kalındı. Sadece bu da değil. Dolar’ın düşmesiyle elindeki dövizi Türk Lirası’na çevirip, eksik kalan kısmı için de bankadan ihtiyaç kredisi alarak konut veya araba almak isteyenler de yaya kaldı. Bankaya konut veya ihtiyaç kredisi başvurusuna giden vatandaş bir de ne görsün daha geçtiğimiz haftalarda 0,75’lerde olan faiz oranları 2 katını bile geçmişti.
* * *
Dolar’ı düşürdük ama bu kez de artan banka faizleri yeni fabrikaların açılmasını; işletmelerin borçlarını döndürebilmesini, 250 alt sektörü destekleyen inşaat sektörünün çalışmasını durdurdu. Bu da topluma ‘işsizlik’ olarak yansıdı. ‘İyi güzel de çözüm ne?’ dediğinizi duyuyorum. Öncelikle pandemi sürecindeki yasakların esnetilmesi, esnafın dükkanını açarak iş yapması sağlanmalı. Bu sayede reel piyasada sıcak para yani nakit para dönmeye başlayacak.
İkinci olarak, yabancı turistleri ülkemize çekecek her türlü kolaylıklar ve cazip olanaklar sunulmalı. Bu sayede ülkemize girecek döviz, göreceli olarak bolluğa ve dolayısıyla döviz kurunun düşmesini sağlayacak. Ayrıca hukuk reformu ve demokraside iyileştirmeler yapılarak yabancıların Türkiye’de yatırım yapma konusundaki endişeleri giderilmeli. Yabancı yatırımcının ikna olmasıyla turizm haricinde ikinci bir döviz kaynağı da bulunmuş olur. Döviz bollaştıkça faizler de kademeli olarak iner. İndirilen kredi faizleri de yerli yatırımcıların yeni yatırımlar yapmasının önünü açar. Yeni yatırımlar, yeni fabrikalar istihdamın artmasına yani işsizliğin azalmasına yardımcı olur. Düşen faizler, hem inşaat hem de otomobil piyasasını canlandırır. Bu da yeni yatırım ve istihdam olarak geri döner.
* * *
Gereken en önemli adımı ise sona sakladım. Mutlaka ama mutlaka çiftçiye de en az yat sahiplerine sağlanan kolaylık kadar imkanlar sağlanmalı. Çiftçinin traktörüne aldığı mazot, vergiden muaf olmalı. Ayrıca çiftçinin tarlasında kullandığı gübre, kimyasal ilaç gibi ürünler de Türkiye’de daha fazla üretilmeli bu alandaki ithalat biran önce bitirilmeli. Çiftçilerin SGK primleri düşürülmeli ve ailesinin de sigortalı yapılarak güvenceli çalışan sayısı arttırılmalı. Tarımsal ürünler aracısız olarak ve maliyetinin en az yüzde 25 fazlasına çiftçiden alınmalı. Tarım yapan çiftçiye faizsiz ekipman ve kredi desteği sağlanmalı. İşte bunları yapabilirsek Türkiye’yi kimse tutamaz. Hepinize sağlıklı, mutlu hafta sonları diliyorum.