Sayfa Yükleniyor...
Sonunda kademeli gevşemeye geçildi ve birçok şehirde hayat kısmen de olsa normale dönüyor. Zira bu gevşeme yaşanmasaydı canı burnuna gelen esnafın sivil itaatsizlik sergileyip cezayı bile göze alarak işletmelerini açacakları konuşulur olmuştu. Fakat açıklanan gevşeme programı, bir anlamda gün içinde veya mesai bitiminde karnını doyuracak vatandaşlara hitap ediyor. Örneğin akşam eşinizle yemeğe gitmeyi düşünürseniz gidiş saatiniz olan 19.00’da restoranlar kapanmış olacak.
Erken kapanma hem yeme içme hem de bu mekanlardaki eğlence sektörünü olumsuz etkiledi. Onlar için bu esneme hiçbir anlam ifade etmiyor. Salgın nedeniyle yaklaşık 7 ay kapalı kalan yeme içme sektörünün kaybı 33 milyar lirayı aşarken bu sayının yıl sonuna kadar 50 milyar TL’yi bulabileceği tahmin ediliyor. Pandemi öncesinde 135 milyar TL’lik büyüklüğe ulaşan yeme içme sektörünün durumu öncelikli olarak çözüme kavuşmalıdır.
Esnemenin hiçbir anlam ifade etmediği diğer bir sektör ise kahvehaneler. Açıklanan esneme programında kıraathane ve kahvehanelerde çay, kahve gibi ürünleri tüketmek serbest fakat iskambil, okey gibi masa oyunları oynamak yasak. İzmir Kahveciler Odası Başkanı İsmail Hakkı Kırdı’nın “Vatandaşın kahvehaneye asıl geliş amacı arkadaşlarıyla oyun oynamak. Oyun oynatılmadığı sürece bizlerin açık kalmasının bir anlamı yok” demesinden anlaşılacağı üzere aslında kahvehanelerdeki sorun halen devam ediyor.
Bitti sanılan fakat halen devam eden bu sorunlar, işletmelerin sermaye yapısına büyük yara açtı. Bunun için işletmelere kredi ötelemeleri, prim desteği sağlanmalı ve kısa çalışma ödeneğinin (KÇÖ) uzatılması, faizsiz kredi ile hibe desteği verilmesi gibi destekler sunulmalıdır. Aksi taktirde örtülü iflaslar ile kepenk açamayan işletme sayısı gelecek haftalarda hızla tırmanışa geçecektir.
Biraz önce yukarıda saydığımız çözüm önerileri arasında yer alan faizsiz kredi olanağı ise Merkez Bankası’nın adımıyla ‘Hayal’ oldu. Çünkü Merkez Bankası aldığı yeni kararla krediler için bankalara ödenen ücretin maliyetini de yüzde 1.1 olarak belirledi. Buna göre 100 bin liralık kredi çeken biri bu işlem için bankaya ayrıca 1100 lira ödeyecek. Böylece ucuz krediler yoluyla tüketiciyi borçlandırarak ekonomiyi canlandırma politikasından bir adım daha uzaklaşıldı.
Aylardır kapalı olan dükkanın bile on binlerce liralık kira borcu birikirken, kendisinin ve çalışanlarının sigorta primlerini yatıramayıp maaşlarını ödeyemezken, her ay gelen faturalar üst üste ödenmeyi beklerken, stopaj, KDV, muhtasar vergileri sıraya geçmişken esnafın psikolojisi de bozuldu. Sadece sabit esnaflar değil seyyar satıcılık veya sokak müzisyenliği yapan kesimin de parasızlık canına tak etti. Uşak’tan Erzincan’a, Antalya’dan Erzurum ve İzmir’e kadar yurdumuzun dört bir yanında intihar eden esnaflar yüreklere ateş düşürürken, son olarak dün Ankara’da Kızılay Meydanı’nda üzerine benzin dökerek intihar etmeye kalkışan bir seyyar esnaf son anda kurtarıldı.
İzmir’de de Şubat ayında 2 müzisyenimiz evlerine ekmek götüremedikleri için canlarına kıydı. Ülke genelinde ise son 1 yılda 100 müzisyen ve sokak sanatçısı yaşadıkları ekonomik sıkıntı nedeniyle intihar etti. Pandemi sürecindeki zorlu şartlara ilave olarak zabıtayla karşı karşıya kalması ve yüksek meblağlı cezaların yazılması da seyyar satıcı ve sokak sanatçılarının intiharlarını körüklüyor.
yazık ki pandemi döneminde işinden olan, dükkanını kapatan, iş bulamayıp zor durumda kalan vatandaşların tek seçeneği seyyar satıcılık yapmak. İzmir Seyyar Esnaf Meclisi Başkanı Evren Laçin’in de söylediği gibi seyyar esnafların ülke ekonomisine katkısı yılda 300 milyar TL’yi buluyor. Her 4 emekliden 1’i ve her 10 öğrenciden 1’i bugün seyyar satıcılık yaparak yaşama tutunmaya çalışıyor. Umarız bu kötü günleri bir an önce atlatırız ve sabit esnafın zarar görmeyeceği şekilde yerel yönetimler de kurallarını bir nebze olsun seyyar satıcılar lehine esnetir. Hepimize sağlıklı ve mutlu hafta sonları diliyorum.