Sayfa Yükleniyor...
Önce gazetecilerin güvenliğini düşünüp oradan uzaklaşmalarını sağladıklarını düşündük. Ancak otele gelen bomba düşüncelerinin bu olmadığını gösteriyor.
2003 yılında ABD’nin Irak işgali döneminde de Gazetecilerin bulunduğu Bağdat’taki Filistin Otel müttefik güçlerin bombalı saldırısına uğramış 3 gazeteci yaralanmıştı. Bu otelin basın mensupları tarafından kullanıldığı biliniyordu.
Oradan yapılan yayınların kesintiye uğraması için çok kez basın mensupları hedef alınmıştı. Katar’ın televizyonu El Cezire’nin bir Muhabiri de Bağdat bürolarına düşen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetmişti.
Televizyon kuruluşu yaptığı açıklamada bunun kasıtlı yapılan bir saldırı olduğunu duyurmuştu. İsrail’in de bu hareketi gazetecilerin oradan yayın yapmaması ve dünyaya duyurmaması olarak yorumlanabilir.
Yapılacak bir hukuksuzluğun kayıt altına alınmamasını sağlamaya çalışıyorlar. İsrail’in orada ne yaptığı bilinen bir gerçek. Hukuksuz saldırılar düzenlediği ve savaş suçu işlediği biliniyor. Hala uluslararası toplumdan ses çıkmadı.
Kara harekatı başladı başlayacak. İsrail bunu çok göstermek istemiyor. Gazetecilerin orada bulunması işine gelmiyor. 2003 Irak işgali döneminde Sabah Gazetesi adına kuzey cephesini izlediğim zaman ABD askerleri de bizden rahatsızdı.
ABD askerlerinin Türkiye üzerinden Irak’a geçmesinin 1 Mart tezkeresi ile reddedilmesi başka bir planı devreye soktu. ABD kendi askerlerini hafif silahlarla Kuzey Irak’taki Harir Havaalanı’na paraşütle indirdi. Sanırım deniz piyadeleri ağırlıklı bir birlik iki gün boyunca bu alana indi. Haber aldığımızda o bölgeye hareket ettik.
Fotoğraflarını çekince kısa süreli gözaltına alındık. Daha sonra serbest kaldık. ABD askerlerinin Irak’ı işgali döneminde gazetecilerden rahatsız olduklarını her yerde gördük. Gazeteciler birçok yere alınmıyordu.
Kerkük’ün düştüğü tarih olan 10 Nisan’da kentte işyerleri yağmalanmaya başladı. ABD askerleri ortalıkta yoktu. Türkiye’den giden biz gazeteciler izlenimlerimizi haber merkezlerine aktarırken Türkiye Dışişleri Bakanlığı devreye girdi.
Bir süre sonra ABD askerleri şehir merkezinde ortaya çıkmaya başladı. Kent düşmek üzereyken ABD ve koalisyon askerleri Kerkük Petrol kuyuları ve rafinerisinin çevresini güvenlik altına aldığını öğrendik.
ABD askerlerinin bir bölümü kente inerken, diğer bölümü ise petrol kuyularının etrafından güvenlik çemberi oluşturmayı sürdürüyordu. Bu kez basın mensuplarının ABD askerlerini çekerken tepki gösterilmemesi dikkatimizi çekti.
Tepki gösterilmemesinin nedeni ise biz oradan yayın yaparken, ABD askerlerinin kentte olmadığını belirtmemizdi. Yani bakın biz buradayız diye boy gösterdiler. Demem o ki; nasıl ABD ve koalisyon askerleri Ortadoğu’da yer altı kaynakları ile ilgili planlarını devreye koyduysa, İsrail’de aynı planı uygulamanın peşinde.
İsrail, komşu Arap ülkelerine de bir bahane ile saldırılar düzenleyebilir. İşte tüm bunlar görülmesin kayıt altına alınmasın diye gazetecilere sınırlama getiriliyor. İsrail, yıllardır yaptığını yapıyor. Hatta her geçen gün daha ileri gidiyor. İnsan canı hiçe sayılıyor. Her şeyi mübah sayıyor. Orada İnsan hakları hak getire.