1
Mürsel Acay
İlkses Gazetesi Yazarımız

Gazeteci / Yazar Mürsel Acay

Yazarın Köşe Yazıları

Suriye’deki belirsizliğin anahtarı Türkiye’nin elinde 

Bunu seçilmiş ABD Başkanı Donald Trump söylemişti. Trump, geçtiğimiz günlerde Suriye ile ilgili analiz yaparken dikkat çeken sözler sarfetmişti. Aynen sözleri şöyleydi “Suriye'de çok fazla belirsizlik var ve bunun anahtarı Türkiye'nin elinde”. Trump böyle söyledi ancak İran ve belki de Rusya Suriye üzerinden hala elini çekmiş değil.
İran’ın aslında, Suriye'yi domino edecek gücü yok. Boyundan büyük sözler eder, ancak bölgede etkinliği kalmadı. Lübnan'daki Hizbullah'a destek veremedi, Yemen'deki Husi’lere desteği yok. Husi'ler tek başına İsrail'e karşı savaşıyor. Şebbihaları da(Suriye Hükümetinin Esad’a bağlı paralı sadık askerleri) yalnız bıraktı. İran’ın Bölgede gücü yok, kalmadı, ancak emelleri bitmedi. Suriye'deki karışıklığı bu nedenle çıkarıyor.
İran, Suriye'de oyun kurucu rolünü kaybetti. Ancak oyun bozucu rolü var. İran’ın, Suriye'de süper güçler varken hiç bir şekilde alanda yer alacak durumu kalmadı. Suriye'deki Şii'ler de İran'a sırtını döndü. Bu nedenledir ki karışıklık yaratma peşinde. Bir de İran’ın Ekonomik ve kalkınma sorunu var. Kendi iç meseleleri var. Nüfusunun büyük bölümü değişim yanlılarının tarafında. Ülke yönetimi gelenekselci ve destekçilerinin oranı çok az. Bu durum İran’ın da çok rahat olmadığını gösteriyor. Yani kendi iç meseleleri yönetimi düşündürüyor.
Suriye’de Hama, Humus ve Lazkiye bölgesinde mezhepler üzerinden iç karışıklık çıkarma peşindeler. Kendi iç meselelerini çözemeyen İran, Suriye’yi kaybetmenin sıkıntısını yaşıyor ve öç almaya çalışıyor. İran, Şebbihalar ve bazı Esad yanlılarını mezhepler üzerinden kışkırtmanın peşinde. Ayrıca önceki gün Sednaya cezaevi sorumlularının yakalanması için başlatılan operasyonlar sonrası karışıklık çıkarılmak istenmişti. Türkiye, Suriye’de iç karışıklık olmaması için çaba gösteriyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye için diplomasi anlamında büyük bir çaba içinde. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini hep ifade ediyor. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan önce de şimdi de bunu belirtiyor. Ancak bazı ülkeler sürekli iç karışıklık, kaos olsun diye çabalıyor.
İçi boş, çürümüş dokunsan düşecek bir Esad rejimi varmış. Esad’ın Ülkede etkisi kalmadı ancak İran üzerinden mezhepsel karışıklık yaratılmak isteniyor. Aslında halk, Esad’ın ülkeyi ne duruma düşürdüğünü, ülkeyi finansal anlamda çökerttiğini ve 2 yıl boyunca 250 milyon doları uçakla Rusya’ya kaçırdığını gördü, öğrendi. Suriye halkı, kendi paralarının Esad tarafından ülke dışına çıkarılmasına çok tepkili. Esad’ın Londra da 79 milyon dolar dondurulmuş bir hesabı da bulunuyor. Maalesef ülkeden çıkan para geri dönmüyor. Ancak ülkenin kalkınması için milyarlarca dolar paraya ihtiyaç var. Uluslararası toplum ve Arap ülkeleri bu konuda Suriye’ye destek verecek mi göreceğiz. Bir de Suriye halkı, yeni dönemin arkasında duruyor. Suriye halkının bu kışkırtmalara paye vermeyeceğini düşünüyorum.


Mazlumun yanında olmak

Suriyeliler, Dera’da başlayan daha sonra bütün ülkeye yayılan iç karışıklık sonrası Türkiye’ye akın akın gelmeye başladı. Türkiye insani görev diyerek gelenlere kucak açtı. Tam 13 yıldır ilk gün olduğu gibi Suriyelilere sıcak davrandı, barındırdı. Gün geldi ülkelerinde huzura doğru gidilirken dönüşlerde başladı.


Şam’da yeni bir sayfa açılıyor

ABD ve koalisyon güçlerinin Irak’ı işgali döneminde Kerkük ve Musul düşerken oradaydım. Halk sokaklara çıkmış sevinç gösterilerinde bulunuyordu. Şam düştüğünde sanki aynı görüntüleri izledim. Sevinç gösterileri Irak’taki görüntülerle aynı. Irak askerleri geri çekilirken, halk meydanlara çıkıp Saddam’ın heykellerini yıkıyordu. Şam’da da halk sokaklara dökülüp baba Esad’ın heykellerini yıktı. Çocuklar rejim tanklarının üstüne çıkıp oyunlar oynadı. Irak’ta yine çocuklar Musul kenti düştüğünde tankların üstüne çıkmış oyunlar oynamıştı. Irak’ta kaos ve belirsizlik uzun yıllar sürmüştü. Suriye’nin aynı duruma düşmemesi için Türkiye’ye büyük görev düşüyor.

Irak’ın 2003 yılında koalisyon güçleri tarafından işgal edilmesi sırasında da rejim kısa sürede devrilmişti. 20 gün gibi kısa sürede Irak askerleri savaşmayı bırakmış ve geri çekilmişti. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi. Kerkük’e girdiğimizde yağmanın başladığına şahit olduk. Kerkük düştüğünde ABD askerleri birden ortadan kayboldu. Kentte yağma başladı. Kerkük’teki yağmalamayı Türk televizyonları ekranlara taşıyıp canlı bağlantılarda anlatınca Türkiye Dışişleri devreye girdi. Kısa süre sonra ABD askerleri kent merkezinde tekrar ortaya çıkmaya başladı. Meğer, ABD askerleri sağlama almak için petrol sahaları ve rafineri bölgesine gitmiş.

Irak petrol zengini ancak güvenlik tam olarak sağlanmadığı için hala sıkıntılı. Suriye’de durum aynı olmasın. Oranın halkı çok çekti. Suriye’de güven içinde yeni bir yaşam olmalı. Türkiye bu


Özgürlüğün adı SURİYE

Suriye’de 61 yıllık BAAS, 54 yıllık Esad rejimi sona erdi. Şimdi Suriye’de yeni bir Anayasa ile hem Türkiye’nin hem de uluslararası toplumun desteğiyle yeniden inşa zamanı. Ancak İsrail’e dikkat etmek lazım. Önceki yazımda İsrail’in kendi güvenliğini öne sürerek bir tampon bölge oluşturmak isteyeceğini yazmıştım. Tam da şimdi İsrail fırsat bu fırsat diyerek tampon bölgeyi geçip Golan Tepeleri’nin ötesine yani Suriye topraklarına geçti. Netenyahu, orduya Golan Tepeleri’nin tümünü ele geçirme talimatı verdi. Bu Suriye açısından ayrı bir sıkıntı doğuracak.
Suriye’de amaç geçici bir hükümet ve sonrasında yeni bir anayasa. Türkiye böyle düşünüyor. Ancak İsrail, ABD, Rusya ne yapacak bilmiyoruz. Komşular sessiz. İsrail değil. İsrail planını devreye sokmak için harekete geçti. Yani Davut Koridoru’nu oluşturma peşinde. İsrail Hermon dağının Suriye tarafını dün gece ele geçirdi. Bu arada Muhalifler Akdeniz sahilinde bulunan Lazkiye’ye ilerliyor. Suriye’nin bütün bölgelerini kontrol altına almak amacında olan Muhalifler ile İsrail karşı karşıya gelir mi bilmiyorum. Ancak biri İsrail’i durdurmalı.
ABD, Suriye konusunda fikir ayrılığına girdi. ABD Başkanlığına yeni seçilen Donald Trump, Suriye dostumuz değil ve darmadağın. ABD’nin hiç bulaşmaması gerekir. Suriye bizim sorunumuz değil. Akışına bırakın, dahil olmayın” derken, Pentagon “Suriye’deki askeri varlığımız devam edecek” şeklinde ayrı fikir beyan etti.
Türkiye’nin çağrılarına kulak tıkayan Esad’a gelince. Yabancı haber ajansları dün bir uçağın kaybolduğunu, Esad’ın içinde olabileceğini servis etti. Sonra Esad’ın Tahran’da olduğu bilgisi konuşuldu. Ancak Kremlin’den dün akşam saatlerinde bir açıklama geldi. Esad ve ailesine sığınma hakkı tanındığı açıklandı. Allah’ın adaleti işte. Milyonlarca insanı mülteci durumuna düşüren Esad’ın kendisi de mülteci oldu.
Avrupa ülkeleri Esad’ın gidişini memnuniyetle karşıladıklarını açıklıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron “Barbar devlet çöktü sonunda” dedi. Peki Esad Barbar ise, orada insanlık dışı işler yapıyorduysa neden sessiz kaldınız şimdiye kadar. Bu adam bu kadar güçlü değildi. Muhalifler bir haftada bitirdi işini. Siz niye daha önce müdahil olup barbarlığı sona erdirmediniz. Neden bu kadar insanın ölmesine, yurdundan olmasına göz yumdunuz ?


Suriyeli çocuğun bedduası tuttu

“Gidince sizi Allah’a şikayet edeceğim” diyen Suriyeli çocuğun bedduası tuttu. Suriye’deki bir bombardımanda yaralanan küçücük çocuk aynen böyle demişti ölmeden önce. Bence bu küçük çocuğun bedduası tuttu. Bir de Aylan bebek vardı hani minik bedeni sahile vuran. Hafızalarımıza kazınmıştı o görüntü. Unutmadık değil mi? 2015 yılında Muğla’nın Bodrum İlçesinden Yunanistan’ın İstanköy (Kos) Adası’na geçmeye çalışırken lastik botun batması sonucu aralarında 3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip Kurdi boğularak hayatını kaybetmişti. İşte tüm bunların ahı Esad’a kalmadı. Şatafatlı iktidarı son buldu. Lüks içinde yaşadığı konutuna muhalifler girdi, görüntü paylaştı.


Suriye’de bölünmeye doğru

Suriye’ye açılan sınır kapıları tek tek kapanıyor. Ürdün ve Lübnan sınır kapısını kapattı. Aslında Esad’a da bütün kapılar kapanıyor. Mısır ve Ürdün Esad’a yaptığı çağrıda, ülkeden ayrılmasını istedi. Esad’ın da Türkiye’den Muhalifleri durdurması istediği şeklinde yardım talebinde bulunduğu öne sürülüyor.
Suriye'de sadece yerel güçler değil, küresel güçler, bölgesel aktörler var. Yerel güçlerin dışında kalan küresel güçler ve bölgesel aktörler artık duruma çok müdahil olmuyor. İran’ın, Esad’a yardımlarını kesip Suriye’deki birliklerini çektiği öne sürülürken, Rusya’nın da Esad’a yardımların sınırlı olacağını duyurduğu bildirildi. Yani Suriye’de muhalif gruplar ve Esad birlikleri baş başa kaldı. Muhalif grupların karşısında sadece Esad güçleri var. Ancak var demek de çok doğru olmaz. Çünkü Esad güçleri gördüğümüz kadarıyla savaşmaktan kaçıyor.
Suriye'de 13 yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaş, Ortadoğu'daki karmaşıklığı anlatıyor. Suriye'nin destekçileri İran ve Rusya’nın istemesine rağmen Esad'in masaya oturmamış olması başına iş açtı. Ayrıca Türkiye’nin masa talebi de görmezden gelindi. Muhaliflerin ilerleyişi dünya gündeminde. Esad'ın bu durumda iktidarda kalması çok olası değil artık. Buna en çok üzülecek olan ülke bence İsrail. Çünkü Suriye'nin başında güçsüz bir yönetim, yani Esad'in olmasını daha çok ister. Güçlü ve Sünni bir yönetim olması İsrail'in işine gelmez. Bu harekatın Esad'in gidişi olacağını öngören İsrail'in Suriye sınırında bir tampon bölge oluşturma niyetinde olduğu konuşuluyor şimdi.


Ortadoğu’da Suriye çıkmazı

Suriye’de 2013 yılından bu yana rejime karşı en büyük harekat başladı. Muhalifler, Halep, Hama’dan sonra şimdi de Humus’a yöneliyor. Humus, Başkent Şam’ın yanı başında stratejik bir kent. Şam’ın kırsal kesimine kadar ilerlerse muhaliflerin bundan sonraki hedefi, Şam kent merkezi Şam’ın kırsal kesimini de ele geçirirlerse, rejimin etrafı sarılmış olacak. Rejimin Akdeniz sahilindeki kentleriyle bağlantısı kesilmiş olacak. İran sahada yok. İran milisleri olası Şam kent merkezine harekat olması durumunda konuşlandıkları Golan Tepeleri’nden karşı taarruza geçecek. Hizbullah’ta alanda yok. Ancak bulundukları Bekaa’dan Humus’a doğru ilerleyen muhaliflerin karşısına çıkabilecek. Bunların dışında ne İran ne de güdümündeki Hizbullah’ın müdahale edeceğini düşünmüyorum.
Önceki gün Suriye rejim askerlerinin alandan nasıl kaçtığını izledik hepimiz. Pikap araçla rejim askerlerinin bulunduğu tankı kovalıyor muhalifler. Görülmüş bir durum değil bu. Muhaliflerin karşısında rejime ait uçaklar sahnede çok yok. Yani çok stratejik bir durum olmazsa Esad’ın uçakları havalanıp müdahale etmiyor. Zırhlı birlikler, yani tank top yok. Tanklar kaçıyor, toplar yerinde terkediliyor. Rejim askerleri korku ve panik halinde kaçışıyor. Savaşmıyorlar. 2003 yılındaki ABD’nin Irak’a müdahalesi sırasında gördüğüm görüntülerin aynısı bu. Irak askerleri savaşmayı bırakıp alandan çekildiler çok kısa zamanda. Şehirler tek tek düştü. Kerkük ve Musul’un düştüğü anlarda o şehirlerde bulundum. Askerler köyüne, ilçesine, evine kaçıp sivil elbiselerini giyerek halka karışıyordu. Ayrıca kaçamayan, esir Irak askerlerini gördüm. Önceki gün esir düşen Suriye rejim askerlerinin görüntüsüyle aynıydı. Yorgun ve bitap düşen askerler vardı gözlerimin önünde. Suriye’de askerler savaşmayı bıraktı.
Suriye’deki bu durum nereye kadar gidecek? Masaya daha önce oturmayan Esad, Türkiye, Rusya ve İran’ın diplomatik görüşmeleri sonrasında masaya oturmaya mecbur kalacak. Burada Rusya Tartus ve Lazkiye konusunda diretecek. Çünkü orada üsleri var. İran, Esad’ın kalması için diretecek. Ancak burada en güçlü karar verici ülke Türkiye olacak. Türkiye, Ortadoğu’da hatta Uzakdoğu’da büyük rol üstlenebilecek bir konumda. ABD de, uzaydan dünyayı kontrol edebilecek güçte olmasına rağmen, hem Ortadoğu’da hem de Uzakdoğu’da Türkiye’ye muhtaç. ABD, Müttefikliği çok eskilere dayanan Türkiye olmadan bu bölgelerde eksik olduğunu çok iyi biliyor.
Suriye’de fiili olarak bulunan Rusya ve İran’da Türkiye’ye muhtaç. Zaten zor durumda olan İran Türkiye’nin oradaki kararlarına karşı duramaz. Sıcak denizlere inme hayali bulunan Rusya’da üs kurduğu Akdeniz sahilindeki Tartus ve Lazkiye şehirlerine kavuşmuşken sessiz kalmayı tercih ediyor


Esad mülteci durumuna düştü!

Muhaliflerin 4 yıl aradan sonra tekrar alana çıkması ve bu kadar rahat ilerlemesi karşısında savaşacak Suriye askeri gücü olmaması, rejimin içi boş bir yönetim olduğunu bize gösterdi. İran ve Rusya’nın zoruyla ayakta kalınması sağlanan bir yönetim varmış meğer. Esad’ın barış masasına oturmaması da kendisinin sonunu hazırladı sanki. Ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı iddia ediliyor. “Ülkemdeyim” diye açıklama yaptı, ancak önceki gün muhalifler Esad’ın konutuna girdiklerini belirterek içeriden görüntüler yayınladı. Esad ülkesinde mi gitti mi bu tam bilinmiyor. Ancak zor durumda olduğu anlaşılıyor. Böyle giderse mülteci durumuna düşmediyse de düşecek. Bu ilerleyiş ve harekat karşısında duracak Esad’ın gücü kalmadı.
Suriye’deki son durum Rusya, İran ve Suriye’nin stratejik hatasının sonucu. Esad ülke içini ihmal etti. Son dönemlerde Arap ligine geri dönmesi, Avrupa ülkeleriyle temas ve benzeri görüşmeler onu ülkenin gerçekliğinden uzaklaştırdı. Yani bu durum ona güçlü olduğunu hissettirdi. Hayali bir güç olduğu bu durumla anlaşılmış oldu. İsrail de Suriye’nin bu durumunda boşa düştü sanki. MOSSAD oradaki gelişmeleri kestiremedi istihbaratta zayıf kaldı. Suriyeli muhaliflerin gücünü oradaki bütün aktörler küçümsedi. Esad bütün ısrarlara rağmen Rusya ve İran’ın desteğine güvenerek masaya oturmadı. ‘Güç bende’ yanılgısıyla masaya oturma çağrılarını görmezden geldi. Barış ve siyasi çözüm çağrılarına kulak tıkayınca durum böyle oldu.
Önümüzdeki dönemde Esad ülkesinde ise burada kalabilecek mi, gittiyse de dönebilecek mi? Dönerse ne olacak, dönmezse ülke de kaç yönetim olacak. Suriye bölünmeye evrilecek mi? Ancak Suriye’nin şekillenmesinde bir masa olacak ve bu masada Türkiye de olacak.
ABD’nin BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield Suriye’de artan gerilimin ardından açıklama yaptı. Greenfield, Suriye’de uzun süre müzakereleri desteklediklerini, BMGK’nın kararlarını yok sayan ve masaya oturmayan Esad rejimi olduğunu dile getirdi. Yani Esad rejimini suçladı. Esad, Türkiye’nin Suriye’nin bütünlüğü için çağrılarına da kulak asmadı.
Anlaşılan Suriye’de durum pek iç açıcı değil. Esad yönetimi kontrolü kaybetti. Bir dönemin güçlü denilen Suriye İstihbarat Örgütü El Muhaberat diye bir şey yok. Ordu zayıf ve ülkeye hakim olamıyor. Harekat başlatan SMO (Suriye Muhalif Ordusu), Şam’da bile etkili olmaya başladı. Ancak yakın gelecekte Suriye’deki bu askeri gelişmeler siyasi gelişmeleri beraberinde getirebilir.


Trump gerçekten savaşları bitirebilecek mi?

ABD seçimlerinde Kamala Harris’i geride bırakarak yeni başkan seçilen Donald Trump, zafer konuşmasında “Savaş istemiyorum, savaşı bitireceğim” açıklamasında bulundu. Trump, gerçekten savaşları bitirecek mi ? Bitirebilir mi ? Savaştan kastı sadece Rusya-Ukrayna savaşı mı yoksa İsrail’in Filistin’e, Gazze’ye, Lübnan’a yönelik hukuksuz ve insani olmayan saldırıları mıdır acaba
Trump zafer konuşmasında ‘Hispanikler de geldi, Müslümanlar da” derken, seçimlerde ABD vatandaşı olan bir kesim Müslüman’dan da oy aldığını belirtmek istedi. Ortadoğu’da ılımlı rüzgarlar esecek mi, yoksa, ‘Savaşları bitireceğiz” demekle sadece Ukrayna-Rusya’yı mı kastetti. Aslında ABD’de kim başkan seçilirse seçilsin, bir devlet politikası var orada. O politika değişmez. Başkanlar sadece uygulayıcıdır. Çok şaşma olmaz bu politikadan.
130 yıl aradan sonra ABD tarihinde bir ilk yaşandı. Bu sonuç bir tarihi dönüş aynı zamanda. 130 yıl aradan sonra, ilk kez bir başkan bir dönem ara verdikten sonra tekrar Beyaz Saray’a döndü. Aynı zamanda 78 yaşındaki Trump ABD tarihinin ilk yaşlı Başkanı.
Trump gerçekten savaşları bitirebilecek mi? Trump’ın seçilmesi, savaşlarda özellikle Ukrayna-Rusya savaşında farklı bir ateşkese evrilir mi ? Ilımlı açıklamalara karşı Rusya'dan da benzer bir açıklama gelirse Rusya-Ukrayna savaşı nasıl bir hal alır. Bunu bekleyip göreceğiz. Savaşı bitireceğiz derken ne demek istedi. İsrail-Filistin savaşı da dahil mi. Aslında ABD’deki Müslümanlarını oyunu da aldı. Bakışı nasıl olacak, nasıl hareket edecek hep birlikte göreceğiz
Trump, 4 yıl oturup ABD’deki eksiklikleri aksaklıkları, yönetimin hatalarını izledi ve deneyim aldı. ABD yönetiminin başlattığı ve bitiremediği savaşları izledi. ABD’lilerin büyük bölümü Trump’un ekonomist olduğunu, ülkeyi ekonomik anlamda ileriye taşıyacağını belirtiyor. Bu kanıdalar. Ancak, dünyanın içinde bulunduğu şartlar, küresel durumlar nereye gidiyor, ne olacak ? Amerikan ekonomisi nereye gidiyor, Çin ve Rusya faktörleri ne olacak? Tüm bunlar Trump’ın izleyeceği konular.


Memleket sevdalısı : Kenan Yavuz

Kenan Yavuz; Kenan Yavuz Kültür Vakfı Başkanı, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi Kurucusu bir iş adamı. Uzun bir dönem PETKİM Genel Müdürlüğü, daha sonra da uzun bir dönem Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi olan SOCAR’ın CEO’luğunu yaptı.
2015 Ağustos ayında Türkiye ve Azerbaycan stratejik ortaklığında, SOCAR bünyesinde gerçekleşen STAR Rafinerisi, TANAP Doğalgaz Boru Hattı, Petlim Limanı, Enerji ve Petrokimya Yatırımlarında gösterdiği başarılı çalışmalar ve “iki devlet bir millet” anlayışının hayata geçmesindeki üstün gayretleri nedeniyle, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından “TERAKKİ MADALYASI” ile ödüllendirildi.
Profesyonel üst yöneticiliği döneminde Petkim, Star Rafinerisi, Tanap, Petlim Liman, Socar Enerji ve Dağıtım projelerinde oluşan 20 Milyar Dolar tutarındaki reel sektör yatırımlarının hayata geçmesine liderlik etti.


There İs No God But Allah

Bu İngilizce sözcük birçok Müslüman’ın sosyal medyasında yayınlanır oldu son zamanlarda. ‘Allah’tan başka İlah yoktur’ anlamındaki bu cümle Gazze ve Lübnan saldırıları sonrasında daha çok paylaşılmaya başlandı.


İsrail gözünü Türkiye’ye dikti

İsrail’in İran’da nereyi vuracağı merak edilirken hem ABD Başkanı Joe Biden hem de batılı müttefikleri, vurulacak yerlerin petrol sahaları olmaması için anlaştı sanki. İsrail bu konuda ne yapar ne eder, ancak İsrail ve İran karşılıklı haberleşerek biri birine füze sallıyor sanki. İran’ın İsrail’e yaptığı saldırı da göstermelik. İsrail İran’ı bir numaralı tehdit olarak görmüyor. Türkiye onlar için güçlü bir rakip.


Ortadoğu'da tehlike çanları çalıyor  

İsrail, 7 Ekim'de Gazze’ye saldırmaya başladığından beri Ortadoğu’da bir belirsizlik ve korku hakim. Lübnan, Ürdün, Suriye, hatta Yemen... İsrail, planına göre ilerliyor; yani hayalindeki Ortadoğu Projesine göre adım adım gidiyor. Kendisine yapılan bir saldırıyı bir koz olarak kullandı ve harekete geçti. Önce Gazze, şimdi de Lübnan. Gazze’ye saldırılarını dünya kamuoyuna "Ben Hamas’la savaşıyorum" diye yutturuyor. Lübnan saldırılarına da "Hizbullah’la mücadele ediyorum" görüntüsü veriyor.


İsrail Saldırıyor ABD Desteğini Sürdürüyor

İsrail savaşı yaymak için her gün yeni bir yol deniyor. İsrail, Ortadoğu üzerindeki planlarını engelleyebilecek bütün tehditleri yok etmek istiyor. Mısır’ı da tehdit olarak görüyor. Lübnan’daki Hizbullah’ı da. Mısır’ın Türkiye’ye yaklaşması da İsrail’in işine gelmiyor. Çünkü Türkiye ve Mısır, Libya, Suriye, sıkıntılı olan birçok Afrika ülkesi ve Filistin meselesi ile Gazze’nin işgali konusunda beraber hareket edecek. Mısır bölgede birçok ülke üzerinde denge sağlayabilecek durumda.
Türkiye de askeri güç ve bölgeye hakimiyet konusunda çok iyi. Bu iki ülkenin güç birliği yapması, siyaseten birlikte hareket etmesi oldukça önemli. İsrail, bölgede kaos yaratarak büyük bir savaş çıkarma peşinde. Hizbullah’a düzenlediği siber saldırılardan sonra tepkiyi ölçmek için bekliyor. İran veya Hizbullah’ın karşı saldırısı olursa Lübnan’a kara harekatı başlatacak. Sonra savaşı büyütmek için adım adım gidecek. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, konuk olarak katıldığı Anadolu Ajansı’nın editör masasında konuştu ve savaşın hangi ülkelere yayılabileceğini ifade etti. Mısır, Lübnan ve Ürdün…
Dışişleri Bakanı Fidan, İsrail’in amacının sürekli yeni hedefler ile çatışmaları yaymak olduğunu ifade ediyor ve şöyle diyor: “Yani bu savaşı siyasal bir çözüme götürmek için ve kalıcı bir barış için mi istiyor. Yoksa bu savaşı klasik savaş yöntemlerini kullanarak, tırnak içinde tehdit olarak gördüğü her şeyi elimine ederek, askeri, siyasi ekonomik diğer yeteneklerini kullanarak yine


Ortadoğu’da Savaşın Yeni Aşaması

Ortadoğu’da gerilimler yeniden yükseliyor. İsrail’in Lübnan sınırına kaydırdığı askeri güçler ve Hizbullah’a yönelik siber saldırılar, bölgedeki savaşın yeni bir aşamaya girdiğine işaret ediyor. Hizbullah’ın üst düzey yetkilisi Hashem Safadini, örgütün yeni bir aşama ile karşı karşıya olduğunu ve İsrail’in saldırılarının karşılıksız kalmayacağını açıkladı.


Gazze elden giderse Sina Yarımadası da gider

Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Said Hüseyin Halil es- Sisi’nin Türkiye ziyareti dünyanın gündemindeydi. Dünyanın gündeminde olan Gazze’nin yanı başındaki ülkenin liderinin Türkiye’ye gelmesi nedeniyle süper güçler bu ziyarete odaklandı. Birkaç nedeni var dünyanın bu ilgisinin. Tabi ki özel olarak Gazze ancak durum sadece bundan ibaret değil.


İnsana dokunan siyasetçiye bu yapılan reva değil

Milletvekili genel seçimlerinde olduğu gibi 31 Mart 2024 Mahalli Seçimleri’nde de seçim bölgesinde canla başla çalışan bir siyasetçi. Sabahın 6’sında kalkıp 7’sinde yollara düşen bir kişi.  Seçim bölgesinde nasıl didindiğini nasıl çalıştığını gördük. İnsanlara, gönüllere dokundu. Mahalle mahalle, sokak sokak nasıl gezdiğine şahit olduk. Kendisi adaymış gibi çalıştı.

Mütevazi kişiliğiyle biliriz Şebnem Bursalı’yı. Tepeden bakmayan, kimseye kibir yapmadan muhataplığını da görürüz. Hem gazetecilik döneminde hem de siyaset döneminde mütevaziliğini yitirip hiç kibre kapılmadı. İyi niyetiyle dostluklar edindi, hiç karşılık beklemeden değer verdi insana. Kaldı ki samimi kişiliği de bilinir. Özü sözü birdir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın izinden gider. O da lideri gibi halka dokunur ve gönlü zengindir.

Seçim çalışmaları sonrası bir nebze dinlenmek için yeğenlerine gitmiş. Bilirim yeğenlerini çok sever. Ve onlarla zaman geçirmekten keyif alır. Yaz tatillerini de ailesiyle geçirir, yeğenlerine zaman ayırır. Bundan iyisi var mı? Aileye değer vermek ve onlarla zaman geçirmek. Düşünmeden yaptığı bu paylaşım olmamalıydı. Ancak beşeriz. Beşer şaşar.

Bir de kadın yönüyle bakmak lazım. Bir kadın siyasetçiyi bu kadar yermek doğru değil. Biraz da yaptığı olumlu şeylere odaklanmak lazım. İzmir’de sevilen bir şahsiyeti acımasızca yargılamak seçmenini sevenlerini de üzer. Bu duruma biraz da böyle bakmak lazım. Seçim bölgesinde kadınlar tarafından değer gören bir


Bugün bayram erken kalkın çocuklar

Bugün bayramın coşkusu erken saatlerde yaşanıyor çocuklar için. Müslümanlar için mübarek gün olan bayram, tutulan oruçların ardından gelen bir armağan gibi. Ancak, bu sevinci yaşamak için özlem duyanlar var. Dünya'nın birçok yerinde, özellikle de Gazze'de, bayramın tadını çıkarmak mümkün değil.İslam aleminin mutlu ve kutsal günlerinden biri olan bayramlar, uzun süredir huzur içinde kutlanamıyor.


Acıya alışmak

Gazze’ye insafsızca ve adil olmayan bir güçle saldırılar devam ediyor. Vicdandan yoksun, merhamet duyguları körelmiş güçler orada sanki sadece çocuklarla savaşıyor.

***

Saldırılarda yaralanarak hastanelere götürülen çocukları görüyoruz televizyonlardaki haberlerde. Çocuklar ağlamıyor. Yani aldığı yaranın verdiği acıdan ağlamıyor. Sanki acıya alışmışlar. Gülüp, oynayıp eğlenmeleri gereken çocuklar ağır travma yaşıyor. Bu çocuklar aldıkları ağır yaralara rağmen acıya aldırmıyor. Sessiz sedasız, bir sağlık görevlisinin gelip yaralarını tedavi etmelerini bekliyorlar.

***

Acıya alışmak sözü işte tam da burada geçerli. Acıya alışmak mümkün mü? Acıya dayanmak, alışmak nasıl mümkün olsun. Küçük yaştaki çocuklar bir aşı yapılmak için sağlık kuruluşuna giderken bile korkuyor. Bir iğne yaptıracaklar diye kıyameti koparıyorlar. Ancak Gazze’de öyle değil işte. Çocuklar, yetişkin bir insan gibi davranıyor. Bakışlarında, duruşlarında acının belirtisi bile yok. Acılarını hafifletmek için yapılan enjeksiyon da acıtmıyor onları.

***

Çocukların büyük bölümü korkmadıklarını söylüyor kameralara. Kendilerinden eminler.  Olgun yaştaki bir insan gibi sözler sarf ediyorlar. Nasıl bir tahammüldür bu. Acılara katlanarak, maneviyat yüklü sözler sarf eden bu çocuklar, Allah’a olan inançları ile de taktir görüyorlar. Ancak kimse onlar için bir şey yapamıyor. Yani çocuklar her gün acı çekiyor, her gün ölüyorlar.

***

Türkiye’deki yardım kuruluşları Refah


Gazzeliler aç biz tok yatıyoruz

Gazze’de insanlar hem açlıktan hem insanlık dışı saldırılardan dolayı hayatını kaybediyor. Bundan en çok çocuklar ve bebekler etkileniyor. Ekmek bile bulmak zor. Önceki gün televizyonların haber bültenlerinde gördüm. Gazzeli kızın neden ağlıyorsun sorusuna verdiği cevap ‘açım, her zaman açım’ demesi yürekleri dağladı. Ya çocukların, bebeklerin geceleri açlıktan ağlayarak uyanması. İnsanlık bu duruma neden sessiz. Akşamları sofralarımız lezzetli yemeklerle donatılıyor. Efendimiz ne demiş? “Komşusu açken tok yatan bizden değil.” Hem komşu, hem çocuk, hem aynı dindeniz. Ama biz tok yatıyoruz. Ya israfımız. Ona ne demeli. Her gün 5 milyon ekmek çöpe gidiyor. O çocuklar ise ekmeğe bile ulaşamıyor.

Siyonistler hem bombalıyor, hem Gazze’ye yardımları engelliyor. Amaçları belli değil mi. Amaç, top yekûn bitirmek. Orada soykırım yaşanıyor. Amaç Hamas’ı bitirmek değil, amaç Gazze’yi tamamen insansızlaştırıp, oraya İsraillileri yerleştirmek. İsrail bir süre sonra Gazze’de imar bahanesiyle İsraillilere yeni yerleşim yerleri kuracak. Geri gelenler orada evini bulamayacak. Evlerinin yerine İsrailliler için yapılmış yeni evler olacak. Zaten bunlar Filistin’in diğer bölgelerinde de geçmişte yaşanmadı mı? İsrail’in nihai hedefi Refah’a da operasyon yapıp Gazze’yi tamamen kontrol altına almak ve gerçek Gazzelileri orada azınlık olarak yaşamak zorunda bırakmak. Bunları Filistin’in diğer bölgelerinde adım adım yaptı. Yalnız Gazze’de olanlar biraz hızlı vuku buldu. Burada daha hızlı hareket


Siyasiler Bakan Olmalı

AK Parti’nin yerel seçimlerde aldığı sonuçlar masaya yatırılacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarının müsebbibi olarak görülen A takımına bunun hesabını soracak. Kibir ve halktan uzak bir durum var ortada. Cumhurbaşkanı ne kadar mütevazi ne kadar halka yakınsa, A takımı bir o kadar uzak. Yanlış aday seçimi, sokağın nabzını görememe ya da görmezden gelme. Bunlar ve emeklilerin durumu bu sonucu doğurdu.

Bakanlar arasında da görev affı istenecekler olacağı konuşuluyor. Bazı bakanların halktan uzak ve partililerle teması konusunda ciddi eleştiriler var. Kabine de de değişiklikler olması bekleniyor. Bir revizyon şart gibi görünüyor.

Kabine demişken, eski siyasiler, yani eski milletvekillerine bakanlık yaraşır bence. Halkta karşılığı olan, geçmişte halkla bütünleşen, insanlara dokunan siyasetçiler bakan olmalı bence. Hem siyaseti hem sokağı biliyorlar çünkü. Kendi seçim bölgelerinde insana dokunmuş, Türkiye’ye mal olmuş sevilen çok siyasetçi var. Durumlarına göre bakanlık verilebilecek hem seçmenin sevdiği hem parti tabanının olumlu bakacağı siyasetçilerde bakan olarak düşünülebilir.

Eski bürokratlar da unutulmamalı. Valiler de düşünülmeli. Vali olarak görev yapmış, görev yaptığı yerde gönüllere dokunmuş çok vali var. O valiler geçmişte görev yapmış oldukları yerlere gittiklerinde kalabalık topluluk karşılar onları. Eski günlerin hatırı, insanlara dokunmuş olmaları, halkla iç içe olmuş olmaları unutulmuyor. Başım gözüm üstüne denip tekrar yüzlerce kişi havaalanından


Siyasiler bakan olmalı

AK Parti’nin yerel seçimlerde aldığı sonuçlar masaya yatırılacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarının müsebbibi olarak görülen A takımına bunun hesabını soracak. Kibir ve halktan uzak bir durum var ortada. Cumhurbaşkanı ne kadar mütevazi ne kadar halka yakınsa,  A takımı bir o kadar uzak. Yanlış aday seçimi, sokağın nabzını görememe ya da görmezden gelme. Bunlar ve emeklilerin durumu bu sonucu doğurdu.


Yardım Yaparken Bile Ölüme Yol Açıyorlar

İsrail’in Gazze’deki insanlık dışı saldırıları devam ederken, gıdaya ulaşamayan sivil halk uçaktan atılan yardımları alabilmek için de canından oluyor. Bu yardımların ulaşmasının şekli de insanı değil. Güya yapılan insani yardım.

Canından olan oluyor zaten. Gıdaya ulaşamayanlar da can derdinde. Çocuklar aç ve susuz. Temiz su hiç yok. Altyapı İsrail tarafından bile bile tahrip ediliyor. Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte bulaşıcı ve salgın hastalıkların baş gösterebilme durumu da endişelendiriyor. Sıcaklıkların artmasıyla, alt yapı da bozuk olunca hastalıklar baş göstermeye başlayabilir.

Atılan bombalar, gıdaya ulaşamama ve hastalık korkusu. Tüm bunlar insanlık dışı muameleler. Dünya bunu görüyor, ancak hepsi üç maymunu oynuyor. Kimse kılını kıpırdatmıyor. Bırak kılını kıpırdatmayı tek söz bile söylemiyor.

ABD’nin havadan insanı yardımı ise tam bir insanlık dramı yaşattı. Atılan gıdalar denize düştü. İnsanlar gıdaya ulaşabilmek için denizde boğularak yaşamını yitirdi. Bu tam bir utanç. Yardımı göndereceksen insanca gönder. Küresel güç ABD, Gazze’nin merkezine karayoluyla bu yardımları ulaştırmalı bence. Niye bu kadar insanca olmayan bir yöntemle gıda ulaştırmaya çalışıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu durumu trajedi olarak yorumladı. Trajediyi siz yaratıyorsunuz, siz utanç duymalısınız. Sözcü açıklamasında bir de “Kimse ailesine gıda, su ve ilaç götürebilmek için hayatını riske atmak zorunda kalmamalı” diyor. Bu durumu siz ve destekçisi olduğunuz İsrail yaratıyor.


Ukrayna’ya Var Gazze’ye Yok

Avrupa Birliği (AB) Ukrayna’ya 88 milyar Euro yardım gönderecek. Gazze’ye ise yok. Niye yok. Çünkü Gazze meselesi onları ilgilendirmiyor. Ukrayna onların karın ağrısı. Rusya’yı tehdit olarak görüyorlar. Rusya Ukrayna’yı ele geçirirse Avrupa’ya komşu olacak. Ucu kendilerine dokunduğu için Ukrayna’ya sürekli destek veriyorlar.