Hayal mi? Gerçek mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 25.11.2017 08:22
  • Güncelleme Tarihi :
Hayal mi? Gerçek mi? yazının resmi

Modern çağın en önemli yazarlarından biri, benim de kişisel olarak büyük hayranlık beslediğim Haruki Murakami, romanlarındaki farklı anlatımı ve sürreal öğeleriyle bizi gerçeklikten kopararak hayal dünyamızın en derinlerine inmemizi sağlıyor. 20. yüzyılın en başarılı ve en önemli yazarlarından birisi olan Haruki Murakami, kitaplarını okuyan herkeste derin bir yer bırakıyor… Satır aralarında insanı vuran mesajlar veren, okuyucunun kitaplarında yer alan tüm karakterlerle kendisini özdeşleştirmesini sağlayan Murakami, bu zamana kadar yazdığı her romanla ses getirmeyi başardı. Kendisini okumaya başladığımdan beri ben de onun dünyasında yaşamaya alıştım. Karakterlerinde kendimden bir şeyler buldum, romanlarda yer alan mekanları gezdim. Tüm tasvirleri sanki bir film izliyormuşçasına gözümün önüne getirdim. Gerçek dünyanın sıkıcılığı ve hayatımızda canımızı sıkan noktalardan uzaklaşmak için ideal bir kaçış noktası olan Murakami kitapları, bizi yaşadığımız dünyadan uzaklaştırarak, daha eğlenceli/farklı ve bizden bir mekana doğru uğurluyor. Hayalleri mi daha çok seviyorsunuz, gerçekleri mi? Bunu Murakami okuduktan sonra bir daha düşünün.

YALNIZLIK: SPUTNİK SEVGİLİM

Bugünkü yazımda sizlere Haruki Murakami’nin en sevdiğim romanlarından birisi olan Sputnik Sevgilim’den bahsetmek istiyorum. Haruki Murakami’nin Sputnik Sevgilim adlı kitabının, aslında tam olarak ne hakkında olduğunu dile getiremesek bile, yalnızlığın etkilerinin bu kitapta fazlaca hissedildiğini söyleyebiliriz. İnsanların birbirleri üzerindeki etkisini görebileceğimiz kitapta, herkes kendi yaşamından birer parça bulabilecektir. Kitap ilk bakışta K, Sumire ve Miu karakterleri arasındaki aşk üçgenini anlatıyor gibi görünse de, işin aslı karakterlerin yalnız kaldıkları zaman nasıl oldukları ile alakalıdır. Karakterlerin kendisiyle, yaşadıkları ile olan mücadelesi kitabın en çok dikkat çeken ve beni içine alan detaylarından birisiydi. Bunun yanı sıra neredeyse her sayfada hissettiğimiz yalnızlık duygusu, içten içe yaşamlarımızdan birer parçayı kurgu romanda görmemizi de sağlayabiliyor.

Murakami’nin her romanında yaptığı gibi bu kitapta da ucu açık bırakılan ve yazar tarafından okuyucuya anlatılmayan detaylar bulunmakta. Hatta bu detaylar, kitabın en can alıcı noktasını oluşturuyor bile diyebiliriz. Açıklanamayan olaylar okuyucuya bir rüya anlatısı gibi gelse de aslında detaylara inildiği zaman gerçekçi kısımlarını da rahatlıkla görebiliyoruz. Örneğin karakterlerden Miu, kitabın bir bölümünde dönme dolaptan kendi evini dürbünle izlerken, bir anda kendisini evin içinde görüyor. “Ben buradaysam, oradaki kim?” şeklinde bir düşünceye kapılan Miu’nun bu halini, olağanüstü bir durumdan ziyade, yapmayı istemediği bir şeyi yaparken kendisine dışarıdan başka bir gözle bakması şeklinde yorumlayabiliriz. Ama kimi insanlar da bu kitabı okurken, olan her şeyi doğa üstü görebilir; eh buna da ne Murakami ne de başkaları karşı çıkamaz… Sputnik Sevgilim’de karakterler, inanılmaz bir biçimde gerçekçi ve iyi tanıtılıyor. Karakterlerin iyi olduğu yönlerden, karakter kusurlarına kadar birçok detay bizi kolaylıkla ele geçiriyor. Her karakter, başına gelen bir olaydan ötürü kendisini sorgulamaya başlıyor ve işin sonunda “Ben kimim” gibi garip bir hisse kapılıyor. Zaman zaman bizler de yaşadığımız olaylar karşısında kendimizi tanımıyor, değişimlerimizi sorgulayabiliyoruz. Murakami, bu kurgusuyla bizleri, içimizde aslında bu zamana kadar fark etmediğimiz noktalarımızı bulmaya ve onları sorgulamaya itiyor.

Murakami’nin yazım tarzı akıcı ve zahmetsiz. Bizi kitabın sonunda kendi başımıza bırakır, hayal etmemizi ister. Sumire’nin de dediği gibi, “İnsan hem ciddi bir şekilde düşünmemek, hem de çarpışmadan kaçınmak içi ne yapsa iyi olur? Yanıt, rüya görmek. Rüya görmeye devam etmek. Rüya alemine girip pradan çıkmamak. Sonsuza dek rüya aleminde yaşamak.”

KUTU KUTU

Sputnik, dünyanın ilk yapay uydusu olmasının yanı sıra ayrıca Rusya’da “yol arkadaşı” anlamına gelmektedir. Uzayın derinliklerinde yalnız başına bir uydu hayal edin… İşte Sputnik Sevgilim’in ifade ettiği şey benim için budur. Okumanız dileğiyle.

Günün Vegan Tarifi

Vegan Kapı Kebabı

Malzemeler

Yarım kilo mantar

2 adet orta boy havuç

2 adet orta boy patates

2 adet domates

1 su bardağı bezelye

1 yemek kaşığı domates salçası

Yarım çay bardağın kadar sıvı yağ

Bir kase arpacık soğan

1 çay kaşığı karabiber

1 tatlı kaşığı kekik

Tuz

Yapılışı

Sıvı yağı tencerede kızdırın, soyup temizlemiş olduğunuz soğanları salça ve 1 su bardağı sıcak suyu ekleyin. Bu arada patatesleri ve kabuğu soyulmuş domatesleri küp küp doğrayın, havuçları da minik küpler halinde doğrayın. Patates, domates ve havucu ekleyin. Sebzeler yumuşayana tencerenin kapağı kapalı bir şekilde pişirmeye devam edin. Patatesler yumuşadıktan sonra mantarları, bezelyeyi, karabiber, kekik ve tuzu ekleyip 3-4 dakika daha kaynatın. Yemeği ocaktan alın. Yaklaşık 30cmx30cm boyutundaki yağlı kağıtlara birer kişilik porsiyonlar koyarak, katlayın. Önce uzun kenarları üst üste getirin ardından kenarları katlayın. Kat yerleri alta gelecek şekilde tepsiye yerleştirin. 190 derecede ısıttığınız fırında 20-25 dakika kadar tutun.

 

 

Hayal mi? Gerçek mi?
Neşe Yavuz
Yazarımız Kim ?

Neşe Yavuz