Neşe Yavuz
İlkses Gazetesi Yazarımız

Neşe Yavuz

Yazarın Köşe Yazıları

Freelance

Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz kavramlardan birisi olan “freelance” serbest çalışmayı ifade etmektedir. Günümüzde birçok kişi herhangi bir kurum ya da kuruluşa bağlı kalmadan freelance çalışmayı kendisine ilke edinerek para kazanmayı başarmaktadır. İnsanların gün geçtikçe daha çok özgür olma talebi üzerine ciddi oranda ilgi gören freelance çalışmalar; kimi insanlar için kurtuluş noktası olarak bile kabul edilmektedir. Çalışanın zamanını kendisine göre planlaması, çalışma düzenini kendisinin hazırlaması, kişisel hayatına daha fazla zaman ayırabilme şansı freelance çalışmanın en önemli getirilerinden birisidir.
Peki nedir freelance çalışmanın avantajları bunlardan bahsedelim.

  • Freelance çalışmanın en önemli avantajı ev ortamında çalışabilme şansıdır. Kişiler kendilerine ofise nazaran daha rahat bir çalışma ortamı oluşturabilmektedir. En basitinden deniz kenarında iş yapmak bile mümkün olmaktadır.
  • Freelance çalışan kişiler, çalışma saatlerini de kendilerine göre ayarlayabilmektedir. Bu nedenle de kendilerini verimli hissettikleri anda çalışabilir hal böyle olunca da ortaya çıkan işler daha kaliteli olur. Freelance çalışanlar bu durumun işin baskısını azalttığını dile getirmektedir.
  • Bu yöntemle çalışanlar, diledikleri projelerin içerisinde yer alma şansını elde etmektedir.
  • DEZAVANTAJLARI NELERDİR?

Eylül ayında ne okuyalım?

Bugün sizlere sonbaharın başlangıcının doğasına ve havasına uyacak kitap önerileri sunacağım.  Umarım beğenirsiniz.
Ursula K. Le Guin / Karanlığın Sol Eli: Bilimkurgu yazarları arasında en sevdiklerimden birisi olan Ursula K. Le Guin’in ilk okuduğum kitabı Karanlığın Sol Eli’ydi. İki ödül kazanarak türünün klasikleri arasına giren Karanlığın Sol Eli, dünyaya çok benzeyen Kış adlı bir gezegende geçiyor. Bu gezegende, yılın en sıcak zamanlarında bile yarı-kutup iklimi yaşanıyor ve gezegenin tüm sakinleri de çift cinsiyetli. Bu gezegende cinsiyet, bir statü ya da güç aracı olarak kullanılmıyor. Bir gün Kış’a uzaydan bir erkek elçi geliyor ve roman da bundan sonrasını bize anlatıyor.
Stefan Zweig / Geçmişe Yolculuk: Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikayesi. Bu aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir.
Zülfü Livaneli / Son Ada: İlk başlarda çok güzel bir ada ve içerisinde huzurlu bir biçimde yaşayan insanlar vardı. Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde


Freeganizm Nedir?

Freeganizm, atılan her türlü gıdaların geri dönüşümünün yapıldığı, israfa-tüketime karşı duran bir akımdır. Freeganizm, İngilizce karşılığı bedava anlamına gelen ‘free’ ve hayvansal herhangi bir ürünü tüketmeye karşı olmak anlamına gelen ‘vegan’ sözcüklerinin birleşiminden türemiştir. Freeganizm, 1990’lı yıllarda, materyalizm ve tüketim çılgınlığına bir tepki olarak doğmuştur. Freegan yaşam biçimini benimsemiş bireyler, ellerinden geldiğince hiçbir şey satın almayarak hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Günlük tüketim ihtiyaçlarını, taze olduğu halde çöpe atılmış gıdalardan karşılamaktadırlar. Bunun dışında kıyafetlerini de yine aynı yolla temin etmektedirler.
Freegan bireyler, gerekmedikçe yapılan alışverişe karşı duruyor. Dünyada açlıkla savaşan birçok canlı varken henüz kullanabilir durumda olan gıda ve eşyaların atılmasını anlamsız bulan bu kişiler, insanların savurganlığına karşı durarak farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Başlangıç noktası ABD olan bu hareket ile gereksiz tüketim engellenirken ayrıca çevre temizliği bilincinin de kazanılması sağlanıyor. Freeganlar tüm bunların yanı sıra yakıtla çalışan araçlara da karşı durarak ulaşımlarını ‘çevre dostu ulaşım’ anlayışı eşliğinde bisiklet ile sağlıyor. Uzun mesafelerde ise ‘ortak araç’ kullanımını yaygınlaştırmaya çabalıyorlar. Freeganizm felsefesinde ‘çöp’ diye bir şey yoktur. Bu düşünce ile hiçbir şey atık olarak değerlendirilmiyor. Böylece “atıkların asgariye indirilmesi ve geri kazanımı” düşüncesi yerleştirilmeye çalışılıyor. Ülkemizde de yeni yeni başlayan özellikle ABD ve İngiltere’de rastlayabileceğiniz ve hiçbir


Güneş görelim

Bir kısmımız, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedirginliği nedeniyle uzun bir süre eve kapandık. Bu karantinaya hala devam edenler de var. Fakat eve kapanırken düşünmemiz gereken önemli bir nokta bulunuyor. O da D vitamini.
Kalsiyum ve fosforun sindirim yollarında kullanımı ve emilimi sebebiyle oldukça önemli olan D vitamini, vücudumuz için hayati bir değere sahiptir. D vitamini, hücre büyümesi, kemik gelişimi, kalsiyum emilimi, güçlü bir bağışıklık sistemi ve iltihaplı hastalıklarla mücadelede önemli bir rolde bulunmaktadır. Diğer vitaminlere oranla besinlerde doğal olarak daha az bulunan D vitamini, yetersizlik durumunda vücuda zarar verebilmektedir. D vitamini yetersizliği zayıf bir bağışıklık sistemine, saçların sağlıksız olması ve daha geç uzamasına, kas ve kemik zayıflaması gibi problemlere yol açabilmektedir. D vitamini az sayıda gıdada yer alması nedeniyle, beslenme yoluyla alınması zor bir vitamindir. Vücut D vitamini ihtiyacının sadece yüzde 20’sini besin yoluyla alabilmektedir.
D VİTAMİNİ EN İŞE YARAR?
-Sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemi: D vitamini vücudun sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmasını sağlamaktadır. D vitamini vücut için oldukça önemli olan beyaz kan hücrelerinin çalışmasında mühim bir rol oynar. Böylece hastalıklara da direnç kazanmış oluruz.
-Gereken kalsiyum dengesi: D vitamini vücutta yer


Hangi ayda ne yemeliyiz?

Gıdalardan yeterli vitamini alabilmek için hangi aylarda hangi sebze ve meyveleri tüketmemiz gerekir? Bu sebze ve meyvelerin vücudumuz için faydaları nelerdir?
Eylül Ayı
Patlıcan: Sindirim sistemini rahatlatır, kolay dışkılamayı sağlar. Yüksek oranda lif içermesi sebebiyle kabızlığı önler. Bağırsakları yumuşatır. A, B1, B2, C vitaminlerince zengindir. Ayrıca kalsiyum, potasyum ve demir minerallerini bulundurur. Kolesterolün düzenlenmesine yardım eder. Tabii kızartma, oturtma gibi yemeklerini hazırlarken çok yağlı yapmamaya özen göstermelisiniz.


Hayatımızı Kolaylaştıran Uygulamalar

İnternet araması, çevrim içi bilgi dağıtımı, reklam teknolojileri ve arama motorları için yatırımlar yapan çok uluslu Amerikan bir şirket olan Google, hayatımıza kazandırdığı yenilikler sayesinde de işlerimizi kolaylaştırmaktadır.
Teknolojinin nimetlerinden en verimli şekilde yararlanmamızı sağlayan Google, sunduğu farklı hizmetler sayesinde de adından sık sık söz ettirmektedir. Ben de bugünkü yazımda sizlere Google’ın hayatımızı kolaylaştıran hizmetlerinden bazılarını tanıtacağım.
Google Keep: Google tarafından geliştirilen bir not alma uygulaması olan Google Keep, hem web uygulaması olarak hem de Android ve iOS işletim sistemlerinde kullanılabilmektedir. Google Keep renk kodlaması notları, görüntüleri ekleme, oluşturma listeleri, geofencing, paylaşılabilir notlar ve renge göre arama dahil olmak üzere çeşitli özelliklere sahiptir. Google Keep kullanan kullanıcılar zaman ya da notlar için lokasyon bazlı uyarıcılar da ayarlayabilir.
Google Now: Kişisel bir asistan olarak kullanılan Google Now, kullanıcısından topladığı bilgileri dış dünyadan derleyeceği ilgili ve güncel içerik ile bir araya getirmekte ve kullanıcının, gündelik hayatını planlamasına yardım etmektedir.
Google AdWords: Google’ın bizlere sunduğu ve sık sık kullandığımız reklam hizmeti olan Google AdWords ile reklam veren kullanıcıların reklamları, aranan kelimeyle ilişkilendirilerek; Google arama sayfasında arama sonuçlarının en üstünde, en altında ve sonuç sayfasının


Deneysiz Ürünler

Günümüzde birçok insan kozmetik ürünleri seçerken, doğal olmasına dikkat etmeye çalışıyor. Ama bana kalırsa bununla beraber dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta daha var: Hayvan deneyleri. Kendi adıma kozmetik ürünlerini incelerken cruelty free (yani deneysiz) ve vegan olmasına dikkat ediyorum. Eğer vegan değilseniz en azından ürünlerin cruelty free olmasına dikkat edebilirsiniz. Artık günümüzde birçok marka ve firma hayvanlar üzerinde deney yapmayan ürünlerin satışına ağırlık verdi. Zaten ülkemizde hali hazırda hayvanlar üzerinde deney yapmak yasak. Türk firmalarının ürünlerinden satın alırsanız, hayvan deneyinden de uzaklaşmış olursunuz. Ayrıca ülkemize de katkıda bulunmanız açısından Türkiye menşeli ürünleri satın almak bence önemli. Diyelim ki yabancı firmaların ürünlerinden almak istediniz. Bunun için de eğer hayvanları önemsiyorsanız lütfen deney yapmayan firmaları tercih edin.
Hayvan hakları konusuna yabancı değilseniz, “cruel” yani “zalim” kelimesinin çok fazla kullanıldığını fark etmiş olabilirsiniz. Özellikle yabancı firmaların ürünlerinde bu kapsamda “Cruelty Free” ibaresi bulunmaktadır. Bunun anlamı “zulüm içermeyen” demektir. Yani ürünlerin yapım aşamasında, öncesinde ya da sonrasında hayvanlar üzerinde deney yapılmaması anlamına gelmektedir. Hayvanların lüks tüketime giren kozmetik ve kişisel bakım ürünleri için acı çekmesi, işkence görmesi ve köle haline getirilmesi çoğu insan için kabul edilebilir değildir. Biliyorsunuz bu tip deney ve testler yüzünden kedi, köpek, tavşan, fare


Balkabağının Faydaları

Bol lifli bir meyve olarak kabul edilen balkabağı, muhteşem lezzetinin yanı sıra harika bir vitamin ve mineral kaynağı olarak da kabul edilmektedir. Vücudumuz için sayısız fayda barındıran bu şifalı meyve, yemeklerden tatlılara kadar sofralarımızda yer bulmaktadır.
Kış aylarının en çok tercih edilen meyvelerinden birisi olan balkabağı özellikle çorbası ve tatlısı ile bilinmektedir. Sağlık açısından son derece faydalı olan balkabağının antioksidan özellikleri vardır. Kalbi ve cildi koruyan bu şifa deposu meyve aynı zamanda güneşten alınan ultraviyole ışınların etkileri sebebiyle ortaya çıkan serbest radikallerle de savaşmaktadır.
Peki nedir balkabağının faydaları?
Göz Sağlığı: C ve E vitamini ve beta karoten içeren balkabağı bu özellikleriyle göz sağlığını desteklemektedir. Gözde oluşabilecek tüm dejeneratif hasarları önlemeye yardımcı olan balkabağı ayrıca içerdiği A vitamini yardımıyla da loş ışıkta gözün görme kalitesini de hatırı sayılır bir miktarda arttırmaktadır.
Uyku: Balkabağının çekirdekleri insan vücudunun rahatlamasına ve gevşemesine yardımcı olmaktadır. Uykusuzluk sıkıntısı çekenler için birebir olan bu çekirdekler aynı zamanda seratonin hormonu da salgılamaktadır. Mutluluk hormonu olarak da adlandırılan seratonin sayesinde depresyondan da kurtulmak mümkün oluyor.
Doğurganlık: Balkabağı demir açıcından oldukça zengindir bu nedenle de doğurganlığın artmasına


Hayatınızı Kolaylaştırın

Kimi zaman ufak ve genellikle umursamadığımız basit hareketler, aslında hayatımıza da sağlığımıza da yön veren önemli detaylar. Örneğin yediklerimizi yavaş yavaş çiğneme alışkanlığı hem kilo kontrolüne hem de sindirim sisteminin daha sağlıklı çalışmasına sebep oluyor. Bu nedenle aslında bu hareketleri küçümsemeyip hayatımıza entegre edersek, sağlıklı alışkanlıklarla sağlıklı bir hayat yaşarız. Peki nedir bu alışkanlıklar? Bugünkü yazımda sizlere bunlardan söz edeceğim.
Çok çiğnemek: Sağlıklı bir yaşam sürmek istiyorsak ne yediğimizle beraber nasıl yediğimize de dikkat etmemiz gerekiyor. Her ne kadar sağlıklı beslenirsek beslenelim eğer yemeği iyi bir biçimde çiğnemiyorsak bu bize hazımsızlık ve şişkinlik olarak geri dönecektir. Aynı zamanda iyi çiğnememek besin emiliminin de azalmasına neden olabilir. Her bir ısırığı 15-20 defa çiğnemek ideal olacaktır.
Mola vermek: Eğer ofis başında oturarak çalışıyorsanız, arada sırada hareket etmek için mola vermelisiniz. Kısa egzersiz molaları gününüzü daha sağlıklı bir biçimde geçirmenizi sağlayacaktır.
Limonlu su içmek: Sabah uyandığınız zaman ılık suyun içerisine bir iki damla limon sıkarak tüketmeniz sindirim sisteminize iyi gelecektir. Bununla beraber limonlu su karaciğeri harekete geçirir ve toksinlerin de temizlenmesini sağlar.
Nefes almak: Nefesiniz stresli durumlarda daha farklı bir hale bölünür. Bu hafif


Veganlık ve sağlık

Veganlık ya da veganizm etik nedenlerden ötürü hayvan kökenli gıda ve diğer hayvansal ürünleri kullanmayı reddetmektir. Belirli bir beslenme düzeninden ziyade kişinin kendisi için seçtiği bir felsefe, bir yaşayış biçimi olan veganlık, sanılanın aksine çok sağlıklı bir beslenme biçimidir.
Et ve süt ürünleri içerdikleri yüksek kolesterol nedeniyle kalp sağlığı açısından zararlı olmaktadır. Vegan beslenme ile bu tehlikelerin önüne kolayca geçilebilir. Kolesterol sadece hayvansal ürünlerde bulunduğundan vegan beslenme biçimi bu soruna engel olur.
Veganlar ortalama bir insandan çok daha fazla lif tüketir. Yüksek lif alımı, kalp hastalığı, diyabet, kanser ve sindirim sistemi sorunları risklerini azaltır. Vegan beslenme biçimini seçen bireylerde, düşük kan basıncı, daha düşük kalp-damar hastalığı ve inme oranları, daha düşük kan kolesterol düzeyleri görülür ve kolon ve prostat kanseri risklerinde de azalma yer alır. Vegan beslenme şekli genellikle kalp hastalığı, yüksek kolesterol, diyabet, inme, kanser, obezite, artrit, alerji, astım, çevresel hastalık, hipertansiyon, gut, safra taşı, böbrek taşları, ülser, kolit, sindirim bozuklukları, premenstrüel sendrom, anksiyete ve depresyon için tedavi olarak da önerilir. Sebze ve meyveler ne kadar çok tüketiliyorsa, insan ömrünü o kadar uzatır ve içerdikleri vitaminler, antioksidanlar ve fitokimyasallarla


Ne Okuyalım?

Bu ayki kitap önerilerim biraz gecikti ama okumak için vakit bulabileceğinizi düşünüyorum. Ağustos ayı için size yine sevdiğim yazarların, sevdiğim kitaplarını önereceğim. Umarım beğenirsiniz.
Ursula K. Le Guin / Karanlığın Sol Eli: Bilimkurgu yazarları arasında en sevdiklerimden birisi olan Ursula K. Le Guin’in ilk okuduğum kitabı Karanlığın Sol Eli’ydi. İki ödül kazanarak türünün klasikleri arasına giren Karanlığın Sol Eli, dünyaya çok benzeyen Kış adlı bir gezegende geçiyor. Bu gezegende, yılın en sıcak zamanlarında bile yarı-kutup iklimi yaşanıyor ve gezegenin tüm sakinleri de çift cinsiyetli. Bu gezegende cinsiyet, bir statü ya da güç aracı olarak kullanılmıyor. Bir gün Kış’a uzaydan bir erkek elçi geliyor ve roman da bundan sonrasını bize anlatıyor.
William Shakespeare / Macbeth: Yazar Macbeth’le yükselme arzusu ve politik hırsın kişiyi neye dönüştürebileceğini dünü, bugünü ve yarını kapsayacak bir derinlikle öngörmektedir. Shakespeare'in bu ölümsüz oyunu genellikle evrensel ahlaki değerler açısından ele alınır, Macbeth'in bilinçli bir şekilde kötülüğü seçmesi ve bu seçimin bireysel ve toplumsal sonuçları üzerinde durulur. Ancak Macbeth Shakespeare'in diğer kötü adamlarına benzemez çünkü yaptığı kötülüklerden zevk almaz.
Şinasi / Şair Evlenmesi: Şair Evlenmesi oyunu, alafranga davranışları ve kıyafetiyle mahallelinin pek de hoşuna


Kantaronun faydaları

Dünyanın birçok yerinde bulunan kantaron bitkisi, vücudumuz için sayısız fayda barındırmaktadır. İki senelik otsu bir bitki olan kantaron, birçok ağrıyı hafiflettiği gibi ayrıca bazı rahatsızlıklara da iyi gelmektedir. Uzun ömürlü bir bitki olan sarı kantaronun parlak, yıldız şeklinde sarı çiçekleri vardır. Bitkinin en popüler özelliği ise depresyon tedavilerinde alternatif olarak kullanılmasıdır.
Kantaronun bilinen üç adet çeşidi vardır bunlar: Sarı, mavi ve kırmızı kantarondur.
SARI KANTARONUN FAYDALARI
Sarı kantaron, içeriğindeki depresyon önleyici hipersin bulunmaktadır. Kişinin tek başına atlatabileceği durumlarda, sakinleştirici, olumlu ve enerji verici etkisi bulunmaktadır.
Sarı kantaronun en önemli özellikleri ise şöyle listelenebilmektedir:
-Orta ve hafif dereceli depresyon tedavisinde kullanılır. Bilinen en önemli ve en popüler özelliği budur. Kişi eğer hafif ya da orta dereceli depresyon geçiriyorsa, sarı kantaron bitkisinin bu özelliğinden yararlanması tavsiye edilmektedir.
-Sarı kantaron, yaralanmalar sonucu meydana gelen ağrıları hafifletme özelliği ile de bilinmektedir. Kantaron, genel anlamda bütün kas ve ağrılar için kullanılabilir. Siyatik romatizma ağrılarına, bel ağrısına ve regl ağrılarına faydalıdır.
- Sarı kantaronun, alkol, sigara, nikotin ve kafein gibi maddelerle oluşan bağımlılıkların tedavisinde yararlı olabileceğini gösteren deneysel kanıtlar bulunmaktadır.


Uğraş Terapisi

Ergoterapi, Hacettepe Üniversitesinde yer alan bir makaleye göre, “Anlamlı ve amaçlı aktivitelerle sağlığı ve refahı geliştiren kişi merkezli bir sağlık mesleği”dir. Ergoterapinin temel amacı kişilerin günlük yaşam aktivitelerine katılımını sağlamaktır. Ergoterapistler kişi ve toplulukların istedikleri, ihtiyaç duydukları veya kendilerinden beklenen aktiviteleri yapabilme becerilerini geliştirerek veya aktiviteyi ya da çevreyi kişilerin katılımını daha iyi sağlayabilecek şekilde düzenleyerek bu amaca ulaşırlar. Ergoterapi için kısaca “İş ve uğraş” terapisi demek de mümkündür. “Ergo” kelime olarak Yunanca’da iş anlamına gelmektedir. Burada kullanılan iş bilinen anlamdan farklı olarak kişinin günlük yaşamdaki rollerini ifade etmektedir. Örnek olarak öğretmenin işe gitmesi, öğrencinin ders çalışması vb. Ergoterapistlerde bu rollerde eksiklik varsa çeşitli aktiviteler ile o rolü maksimum düzeyde yükseltmeye çalışır.
ALANI OLDUKÇA GENİŞ
Ergoterapi bir sağlık birimidir. Bu birimde amaç; herhangi bir doğumsal sakatlık, gelişimsel gecikme, hastalık, kaza veya yaşlanma sonucunda ortaya çıkan mental, bilişsel, duyusal, duygusal, sosyal ve/veya fiziksel becerilerde oluşan bozuklukları iyileştirmek, geliştirmek ve kişinin bu yeteneklerini günlük hayatında kullanabilmesini sağlamaktır. Ergoterapistler pediatri, çocuk/yetişkin psikiyatri, nöroloji, romatoloji, fizik tedavi gibi birçok alanda çalışmaktadır. Ergoterapistler bire bir kişilerle, gruplarla veya topluluklarla iş birliği içinde


Bitkisel Çözümler

Gelişen teknoloji ile birlikte kimyasal içerik bulunan birçok cilt bakım ürünü satışa devam ediyor. Fakat uzun vadede bu bakım ürünlerinin cildimiz için problem çıkarma olasılığı da oldukça yüksek. Bu nedenle uzmanlar, bitkisel bakım ürünleri kullanılmasını tavsiye ediyor. Cildimize sağlık ve parlaklık kazandıracak ve problemlerin giderilmesini sağlayacak birçok bitkisel yağ, kozmetik ürünlere çok daha iyi bir alternatif olarak bizleri bekliyor.
Peki hangi bitkisel yağ hangi cilt sorunlarına iyi gelmekte, bu yazımda sizlere bunu anlatacağım.
Badem Yağı: Cilt bakımı için en sık kullanılan bitkisel ürünlerden birisi olan badem yağı, cilt tarafından hızlı ve kolay bir biçimde emilmesiyle bilinmektedir. Badem yağı cilde parlaklık kazandırır, özellikle kuru, hassas ve tahriş olmuş ciltlerin sağlığına kavuşmasını sağlar.
Hindistan Cevizi Yağı: Bu yağ hem cildimizi hem de saçlarımızı eski sağlığına kavuşturur. Cildi canlandıran ve yumuşatan Hindistan cevizi yağı, özellikle kış aylarında ortaya çıkan cilt kurumalarından sizleri korur.
Argan Yağı: Son yıllarda oldukça popülerleşen ve sayısız faydalar barındıran argan yağı, cildi temizleyerek iltihabı giderir. Doğal cilt bakımı yaparken mutlaka kullanılması tavsiye edilen argan yağı, çabuk emilmesi sayesinde ciltte hiçbir yağ kalıntısı bırakmaz.
Zeytinyağı: Zeytinyağı cildi gençleştirir, lekelerden arındırır, yumuşatır ve besler.


11. yaşımız kutlu olsun

İLKSES Gazetesi olarak, bundan tam 11 yıl önce yayın hayatımıza başladık. O zamandan bu zamana İzmir’de halkın sesi olduk, yerel sorunlara çözüm bulabilmek için tüm çalışanlarımızla beraber canımızı dişimize taktık. Kendi adıma başarılı olduğumuzu da düşünüyorum. Haber merkezi ekibi olsun, yönetim ekibi olsun, muhabirler olsun hep beraber yıllardır uyum içerisinde çalışarak bugünlere kadar kalitemizi bozmadan, her zaman kendimizi daha da geliştirerek gelmeyi başardık.
İLKSES’te yaklaşık 6 yıldır çalışıyorum. Buraya girdiğim ilk günden bu yana kendimi ciddi anlamda geliştirdim. Bunda hem gazetemizin kalitesi hem de iş arkadaşlarımla olan harika iletişimimin faydası oldu.
6 senedir çalışanlar olarak birçok noktada birbirimizin yanında olduk, sadece iş arkadaşı değil aynı zamanda gerçek dostlar olduk. İLKSES bana birçok şey kattı, fayda sağladı. İstediğim şeyleri yapma imkanı sundu. “Neşe’den Haber Var” köşemi uzun zamandır devam ettiriyorum. Köşemde her daim sizlerle İzmir’de yaşadıklarımı paylaşıyorum, sorunlara çözüm önerisi bulmaya çalışıyorum. Bunun yanı sıra beğenilerimi sizlere öneriyorum. Benim için önemli olan veganlıkla alakalı rahatlıkla yazıp çizebiliyor, sizlere tavsiyeler verebiliyorum. İLKSES bana bu imkanı sağladığı için minnettarım.
DOĞRU, TARAFSIZ, HIZLI
Günümüz dünyasında,


Doğa Dostu Olalım

Küresel ısınma ve su kaynaklarının aşırı tüketimi nedeniyle dünyamız, artan bir hızla türlerini ve yaşam alanlarını gün geçtikçe kaybetmeye devam ediyor.
Birçok yaşam sisteminin, iklim değişikliği gibi tehditlere karşı koyma gücü de azalıyor. Bu yüzyılın en büyük tehdidi olarak kabul edilen “küresel iklim değişikliği”, dünya üzerindeki yaşamın sürmesi için herkesin acil önlem alması gereken bir gerçek olarak kabul ediliyor. Bu nedenle bizler de tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeye dikkat ederek, hem dünyamızı hem de geleceğimizi koruyabiliriz.
YAŞAYAN BİR DÜNYA İÇİN DEĞİŞELİM!
Geri dönüşümlü ve doğa dostu olma özelliği ile bilinen birçok ürün, Türkiye’de de kolaylıkla ulaşabileceğimiz dükkan ve mağazaların raflarında yerini alıyor. Ürün satın alımı yaparken mutlaka incelememiz gereken bu harika ürünler sayesinde, hem sürdürülebilirliğe katkıda bulunacak, hem de doğaya zarar veren maddelerden oluşan ürünleri tüketmeyeceğiz.
Alışveriş yaparken doğayı da düşünmemiz hem bizler hem de diğer canlılar için faydalı bir tutum olacaktır. Doğaya önem veren, çevre dostu firmaların, geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak ürettiği bu ürünler aynı zamanda kişiye özel set halinde de satılıyor. Bunun yanı sıra yeni icatlardan birisi olan tohumlu kalemler de, kalem iyice ufaldıktan sonra dikildiği


Sirkadiyen Saati

Biyolojik saat olarak da bildiğimiz sirkadiyen saati, ritim, uyku-uyanma döngüsünü düzenleyen ve yaklaşık 24 saatte bir tekrarlayan doğal, içsel bir süreçtir. Yaklaşık 24 saatlik içsel, sürüklenebilir bir salınım sergileyen herhangi bir biyolojik süreci ifade edebilir. Bu 24 saatlik ritimler bir sirkadiyen saat tarafından yönlendirilir ve bitkiler, hayvanlar, mantarlar ve siyanobakterilerde yaygın olarak gözlemlenmiştir.
Wikipedia’dan edindiğimiz bilgilere göre Sirkadiyen terimi, "etrafında" (veya "yaklaşık olarak") anlamına gelen Latince circa'dan ve "gün" anlamına gelen diēm'den gelir. Günlük, gelgit, haftalık, mevsimsel ve yıllık ritimler gibi biyolojik zamansal ritimlerin resmi çalışmasına kronobiyoloji denir. 24 saatlik salınımlı süreçlere daha genel olarak günlük ritimler denir; kesinlikle, endojen yapıları doğrulanmadıkça sirkadiyen ritimler olarak adlandırılmamalıdır.
Sirkadiyen ritimler endojen ("yerleşik", kendi kendine devam eden) olmalarına rağmen, ışık, sıcaklık ve redoks döngülerini içeren zeitgebers (Almanca'dan "zaman veren") adı verilen dış işaretlerle yerel ortama uyarlanır (sürüklenir).  Tıp biliminde, insanlarda anormal bir sirkadiyen ritim, sirkadiyen ritim bozukluğu olarak bilinir.
Bir sirkadiyen saat veya sirkadiyen osilatör, kararlı bir fazla dönen ve güneş zamanı ile senkronize olan biyokimyasal bir osilatördür. Böyle bir saatin in vivo periyodu zorunlu olarak neredeyse tam olarak 24


Sağlıklı mı? Değil mi?

Yıllardır sağlıklı olduğu söylenilen ve bizim de buna uygun olarak tükettiğimiz bazı besinler, aslında vücudumuza zarar veriyor olabilir. Sağlıklı denilen bazı besinler ya hiç vitamin barındırmaz ya da vücutta olumsuz tepkilere sebep olur. Ben de bugünkü köşemde sizlere bir derleme yaparak, bu konuda bilgiler sundum.
Peki bu besinler nelerdir?
Kahvaltılık Gevrekler: Hazır satılan tahıl, granola, mısır ya da pirinçten üretilen kahvaltılık gevrekler,  genellikle işlemden geçirilir ve içlerine şeker ve sodyum ilave edilir. Bu işlemler sırasında lifli yapıları bozulur ve besin değerlerinin çoğunu kaybederler. Satın almadan önce içerisinde bulunan şeker, sodyum ve lif oranlarını bu sebeple mutlaka kontrol etmeniz gerekmektedir.  Bunları satın almak yerine doğal yollarla hazırlanmış müsli ve yulaf ezmesini taze meyveler kullanarak tüketmeyi deneyebilirsiniz.
Kafeinsiz (Decaf) Kahve: Son zamanlarda oldukça moda olmaya başlayan kafeinsiz kahveler, aslında vücuda zarar vermektedir. Kahvenin kafeinden arındırılması için bir takım kimyasal işlemler yapılmaktadır.  Bu sebeple decaf veya kafeinsiz kahve asidik hale gelir. Kalp, solunum yolu, mide ve bağırsak iltihaplanmaları, ülser ve osteoporoz gibi etkileri vardır. Kandaki kötü kolesterolü ve zararlı


Bitkisel Gübre

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile birlikte insanlar kendi gıda ürünlerini kendileri üretme konusunda daha hassas hale geldi. Bu nedenle de evde, balkonda ya da bahçede daha çok ufak tefek sebze meyve üretilmeye başlandığını gördük. Ben de size bu yazımda bitkisel gübrelerden, evde nasıl bitkisel gübre yapabileceğimizden kısaca bahsedeceğim.
Gübre, bitkinin beslenmesinde gerekli olan elementleri sağlamak için toprağa ilave edilen maddedir. Bitkiler, büyüme ve yaşamaları için azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt, demir, mangan, bakır, çinko, bor ve bazı hallerde de molibden gibi elementlere muhtaçtır.
Bunlar arasında azot, fosfat ve potasyum en önemlileridir. Gübreler, bitkilerin büyümesi için gerekli gıdayı ihtiva eden maddelerdir. Gübreler, evsel atıkların kullanılması ile elde edilebilir. Oldukça pratik ve uygun bir şekilde üretilen bu gübre aynı zamanda organik olması sebebiyle de bitkilere faydalıdır. Bu işlem ile bitkilerin sağlıklı büyümesi ve toprağın mineraller açısından zenginleşmesi sağlanmaktadır. Gıda artıklarından yapılan organik gübreleri oluşturmak için birkaç farklı yol bulunmaktadır. Bu yolların her birini uygulamak oldukça kolaydır.
Bu gübreleme çeşidine kompost (doğal) gübreleme adı verilir. Kompost gübreleme, bitkisel mutfak atıklarının, otların, dal ve yaprak parçalarının bir yere yığılarak çürütülmesinden meydana gelmektedir.
Kompost gübre içine koyacak malzemeler


Sabunlar

Çeşitli bitkilerin kullanılması ile hazırlanan sabunlar, ciltte yer alan birçok probleme de faydalı olması ile biliniyor. Bugünkü yazımda sizlere bu sabunların ne işe yaradığından bahsedeceğim.
Kozmetik ve sağlık ürünlerinin gittikçe kimyasallaşması ile birlikte, bireyler artık doğal ürünlere yönelmeye başladı. Bakım ürünleri arasında oldukça tutulan sabunların da birçok cilt rahatsızlığına faydası olduğu ifade ediliyor.
Zeytinyağlı Sabun:
Zeytinin eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan tüm faydalarını içeren zeytinyağlı sabun, birçok cilt sorunu ve güzellik için kullanılmaktadır. Hafif ve oldukça ferahlatıcı bir kokusu olan sabun aynı zamanda E vitamini içermektedir. Bu özelliği ile saçlara doğal bir yumuşaklık verirken, dökülmelerini önler ve hızlı uzamasını sağlar. Bunun yanı sıra, her cilt tipinin günlük bakımında kullanılması ile güzellik de sağlar.
Lavanta Sabunu:
Ferah kokusu ile kötü kokuların önlenmesine yardımcı olan lavanta sabunu, cilde tazelik verir. Aynı zamanda düzenli kullanımı ile sivilce sorununun da önüne geçilmesine yardımcı olur. Lavanta sabunu aynı zamanda kepekli saçlarda da etkilidir. Sürekli kullanımında, cildi tahriş etmeden temizlerken, antiseptik özelliği sayesinde de doğal bir koruma sağlar.
Gül Sabunu:
Gül yaprağından elde edilen sabun, hassas ciltlerin makyaj temizlemesinde kullanılır. Etkili bir


Korona Tatile Çıktı

Kurban Bayramı maalesef Türkiye’de hoş görüntülere sahne olmadı. Yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele ettiğimiz şu günlerde, ülkemizin güzide tatil beldelerinden sosyal mesafenin hiçe sayıldığını gösteren fotoğraflar elimize ulaştı.
Özellikle Muğla’nın günübirlik tatil beldesi Akyaka’daki kalabalık şaşkınlık yarattı. Giriş çıkışlarda dahi tıkanıklar oldu. Karayollarında uzun kuyruklar oluşurken, Akyaka merkezinde aşırı trafik nedeniyle jandarma ekipleri bir süreliğine Akyaka’ya girişi durdurdu. İşin üzücü kısmı ise kalabalık o kadar fazlaydı ki insanlar yüzmek için yer bulamayıp yüzmenin yasak olduğu Kadın Azmağı’nı tıka basa doldurdu.  Hem deniz kıyısında hem de Kadın Azmağı’nda binlerce vatandaş sosyal mesafe ve maskeyi umursamadan hem güneşlendi, hem de denize girdi.
SALGIN BİTMİŞÇESİNE
Muğla Akyaka’da Ula Belediyesi tarafından tüm şezlonglar sosyal mesafe kuralına uygun olarak yerleştirilse de bir şezlongda 6-7 kişi güneşlenince, sosyal mesafe kuralı da ortadan kalkmış oldu. İnsanlar salgın bitmişçesine rahat bir biçimde denize girip çıktı. Kısacası bu bayram Akyaka’da iğne atsan yere düşmeyecek misali insan seli vardı. Keza Ege’nin diğer tatil beldelerinde de aynı durum vardı.
İzmir’in göz bebeği Alaçatı’da da sosyal mesafenin yok sayıldığı görüldü. Ünlü tatil beldesinde


Çevrimiçi Eğitim

İnternet ve bilgisayar çağında, neredeyse her seviyede eğitimle ilgili olarak "çevrimiçi eğitim" ifadesi düzenli olarak duyulmaktadır. Çevrimiçi yani online eğitim bildiğimiz öğretme ve öğrenme kavramını tamamen değiştirdi. Günümüz dünyasında internet, artık temel öğretim ve değerlendirme aracı olarak kullanılabiliyor.
Çevrimiçi eğitim, bir kursa katılmak, bir derece kazanmak gibi internet bağlantısı yoluyla başka türlü eğitim girişimlerine katılmak anlamına gelir. Çevrimiçi eğitim muazzam sayıda konu, konu alanı, disiplin ve lisans programı içermektedir. En geniş anlamıyla, çevrimiçi eğitim sadece internet üzerinden verilen talimatlarla bilgi edinme anlamına gelir. Periyodik bir çevrimiçi ortamda kuşlar hakkında bir makale okumak “çevrimiçi eğitim” olarak sınıflandırılmaz, ancak bir öğretmen tarafından verilen ornitoloji hakkında bir video kursuna katılmak, çevrimiçi eğitim olarak kabul edilir.
Çevrimiçi sınıf tanımı birkaç yıl içinde değişmiştir ve format açısından çevrimiçi öğrenme tanımı birçok şekil alabilir. Bazı çevrimiçi eğitim programları, yalnızca çevrimiçi olarak verilen belirli dersler ve değerlendirmeler yoluyla gerçekleştirilir. Diğerleri, öğrencilerin sınıfa dizüstü bilgisayarlarındaki kameralar aracılığıyla katıldıkları ve eğitmenin kendi bilgisayarından ders verdiği uzaktan dersler şeklindedir. Bazı durumlarda, video dersleri önceden kaydedilir, öğrencilere kurslara kendi istedikleri zamanlarda erişme fırsatı verir; bu, zorlu bir çalışma takvimi veya kursa katılmalarını engelleyen durumlar


Veganlar Ne Yiyor?

Bildiğiniz gibi uzun süredir hayvansal ürün tüketmiyorum ve köşemde de sıklıkla bu hususta sizi bilgilendirecek noktalara değinmeye çalışıyorum. Veganların sıklıkla karşılaştığı sorulardan birisi “ne yiyorsunuz?”, “proteini, demiri nereden alıyorsunuz?” gibi şeyler. Ben de bugünkü yazımda sizlere etten daha fazla demir içeren besinlerden bahsedeceğim. Ben her ne kadar etik nedenlerle hayvansal ürün tüketmesem de bunun sağlık açısından da büyük faydaları bulunuyor. Maalesef yediğiniz etlerin çoğu işlenmiş gıda ya da hayvanlara verilen ilaçlardan ötürü zehirlenmiş besinler. Bu da sağlığınıza uzun vadede ciddi sıkıntılar verebilmektedir. Bu yüzden bitkisel ağırlıklı beslenme sizi daha sağlıklı kılacaktır. Şimdi demir açısından etten daha zengin olan gıdalara bir bakalım:
Yeşil Mercimek
Bir fincan yeşil mercimekte 8 miligram demir bulunmaktadır. Mercimek aynı zamanda diyet lifi, potasyum ve protein açısından da zengin bir kaynaktır. Bu gıda çeşidi ile vegan burger, yeşil mercimek yemeği, vegan köfte, salata ya da harika bir çorba yapabilirsiniz. Yeşil mercimeğin kullanım alanı gerçekten çok zengin ve lezzet açısından da bana kalırsa bir numara.

Brokoli
Lezzet açısından her ne kadar kötü bir itibarı olsa da, bana kalırsa oldukça güzel bir sebze. Brokoli


Okyanuslar

Greenpeace, okyanusları koruma anlamında çalışmalarına devam ediyor. Bilim insanları 2030 yılına kadar okyanusların yüzde 30’unu korumamız gerektiği konusunda hemfikir. Bunun için güçlü bir küresel okyanus anlaşmasına ihtiyacımız var. 1 milyondan fazla insanın çağrısına katılarak, bunu yapmamız mümkün. Dünyadaki tüm yaşamı okyanuslarımıza borçluyuz ve şimdi onları koruma sırası bizde.
Bu konuda bir açıklama geçen dernek, şu ifadeleri kullandı: “Bizden binlerce kilometre uzakta olsalar da okyanusların hayatımıza etkisi çok büyük. Aldığımız her iki nefesten birini okyanuslarımıza borçluyuz. Okyanuslarımız iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini hafifletiyor, yüzbinlerce canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Okyanuslarımızı korumak demek gezegenimizi ve geleceğimizi korumak demek. Bugün okyanuslarımız tarihte görülmemiş büyüklükte bir tehditle karşı karşıya. Plastik kirliliği, derin deniz madenciliği, endüstriyel balıkçılık, petrol sondajı gibi felaketler dört bir yandan okyanuslarımızı kuşatıyor. Okyanuslarımızı korumak zorundayız ve bunun için önümüzde büyük bir fırsat var: Birleşmiş Milletler Küresel Okyanus Anlaşması. 2020 yılında tamamlanması beklenen anlaşma istediğimiz gibi sonuçlanırsa okyanusların en az üçte birini koruyacak geniş okyanus koruma alanlarına kapı açabilir. Ancak karar vericilerin üzerinde baskı kurmak için zamanımız kısıtlı.”
8 Haziran Dünya Okyanus gününün yarın olduğunu hatırlatan Greenpeace, Birlemiş Milletler’de (BM) güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması oluşturulması