NEŞE'DEN HABER VAR


  • Oluşturulma Tarihi : 13.12.2017 06:52
  • Güncelleme Tarihi :
NEŞE'DEN HABER VAR yazının resmi

Mecbur muyuz?

Arkadaşımın uyarmasıyla beraber bugün çok enteresan bir yazı okudum. Normalde açıp bakmayacağım tarzda bir yazıydı ama bahsedilen şey canımı sıktığı için sonuna kadar okuma gereği duydum. Suriyeli mültecilerin yaşadıkları onca sıkıntıyı köşesine taşımayan bir şahıs, onların Arapça tabelalarına kafayı takmış durumda. Ne yazık ki bu tip düşünceler sadece köşe yazarlarıyla da kısıtlı değil. Aynı şekilde geçtiğimiz gün sosyal medyada Arapça tabelalar üzerinden ciddi anlamda bir ırkçılık yapıldığına şahit oldum. Vatandaşı bir noktaya kadar kaldırabiliyorum ama gazetelerde bu tip yazılar gördüğüm zaman tahammül edemiyorum. Çünkü insanlar bu yazıları okuyor ve bu şekilde nefret duyguları da körüklenmiş oluyor.

Bugünkü yazımda yanlış iletilen ve bazı bahsedilmeyen şeyleri yazmak istedim. Örneğin yazarın rahatsız olduğu “Arapça” tabela olayını biraz irdeleyelim. Basmane’de güzel bir gezinti yaptığınız zaman Arapça tabelalı dükkanların çoğunun Türklere ait olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Müşteri çekmek için kullanılan bu taktik nedense Suriyelilerin üstüne atılıyor. Öyle dışarıdan bakıp köşe yazmakla olmuyor bu işler, arka planını da incelemek lazım. “Kime hizmet ediyor o tabela, tabii ki memleketlisine” demiş yazar. İnsanlar savaştan kaçmış çoluk çocuk kimisi sakat, yaralanmış, ailesini sevdiklerini kaybetmiş; gerçekten derdimiz onların hayatlarını kolaylaştıran Arapça tabelalar mı oldu?

Tabelaların illa Türkçe bir ad olmamasını “TÜRKÇE” yazılması gerektiğini ifade etmiş yazar. Bu da çok enteresan bir nokta. Yani dükkan yazmak isteyen bir Arap, “دكان” değil de “Dakan” mı yazsın? Bu mu kelimeleri Türkçeleştirmek? Latin alfabesi kullanmış olmayalım?

Yazar durmuyor ve diyor ki Hatay ve İstanbul’da Arapça tabelalar yüzünden kıyamet kopmuş, tabelalar anında indirilmiş. İzmir’de neden böyle değilmiş? Ne yapalım galeyana gelip Arapça tabelalara mı saldıralım bunu mu istiyorsunuz? İzmir hoşgörü kentidir sevgili yazar. Bu tip şeylere burada rastlamazsınız!

ÇAKAL?

Yazar köşesinde söyledikleri yetmiyormuş gibi devam ediyor. Mültecilere çakal diyor. Çakal ve mülteci kelimelerini yan yana koyabilmek hangi vicdana sığar? Günah değil mi? Yazar diyor ki İngilizce, Rusça yazılan tabelalar da varmış ama en azından “Türkçe” karakterler kullanılarak yazılıyormuş. Yani “Canım” yerine “Darling” yazılınca sorun olmuyor çünkü “Darling” yazısını Türkçe karakterlerle okuyabiliyoruz. Ama aynen kendi ifadeleri ile iletiyorum en azından Arapça gibi “Kargacık Burgacık” görünmüyor.

VİCDAN!

İnsanlar ne zorluklar çekmiş, savaştan kaçmış bu ülkeye sığınmış. Geride annelerini, babalarını belki de evlatlarını bırakmak zorunda kalmış. Kimisi denizde umuda yolculuk yaparken hayatını kaybetmiş, kimisi Suriye’de patlayan bombalardan ötürü engelli kalmış. Bu yazıyı bir de o insanlara okutur musunuz sevgili yazar! Geçtiğimiz gün yazımda da sizlere bahsettiğim bizden hayvanlara verdiğimiz kemikleri isteyen yaşlı kadına da anlatsana! Bir yudum ekmek için bütün gün çöp karıştıranlara da anlatır mısın lütfen. Arapça tabelalar çok kötü desene onlara da. Bunca dertleri arasında sanki umurlarında olacak!

Mecbur muyuz bu kadar vicdansız olmaya?

Mecbur muyuz insanlara ön yargılı yaklaşmaya?

Ama sevgiye mecburuz.

Saygıya mecburuz.

Paylaşmaya mecburuz.

Vicdanlı kalın…

Günün Vegan Tarifi

Hindistan cevizli kek

Malzemeler

1.5 bardak un

Yarım bardak toz şeker

1 paket kabartma tozu

1 paket şekerli vanilin

1/4 tatlı kaşığı tuz

Yarım olgun muz

Çeyrek bardak sıvı yağ

3/4 bardak soya sütü

Yarım bardak Hindistan cevizi rendesi ve rondoda çekilmiş ceviz içi karışımı

Yapılışı

Fırını 180 dereceye ayarlayın. Kek kalıbını az yağ ile iyice yağlayın ve yarım kaşık kadar un kullanarak unlayın. Unu, toz şekeri, kabartma tozunu, vanilini ve tuzu derin bir karıştırma kabında karıştırın.  Karışımın ortasına bir çukur açın. Buraya da çatalla iyice ezilmiş muzu, yağı ve soya sütünü ekleyin. Tüm bunları şöyle bir karıştırın. Miksere ihtiyacınız yok. Malzemeler karışsın ve kabın dibinde ıslanmamış un kalmasın yeter. Bazı ufak topçukları görmezden gelebilirsiniz. Sonra da yarım bardak ceviz karışımını ekleyin. Hiç beklemeden tepsiye aktarın ve hemen ısınmış fırına koyun. 20 dakika kadar sonra, yani kekin kokusu çıkmaya başlayıp da tepesi kızarınca olmuş diye kontrol edin. Bunu yapmak için keke ya bir kürdan ya da temiz ve kuru bir bıçak batırın. Bunlar temiz çıkıyorsa kek pişmiştir. Çıkarıp mümkünse sıcak servis edin. Dilerseniz üzerine pudra şekeri de serpebilirsiniz. (veganyemekler.blogspot.com)

NEŞE'DEN HABER VAR
Neşe Yavuz
Yazarımız Kim ?

Neşe Yavuz

Kabul Ediyorum
İlkses Gazetesi olarak sistemimizde sadece sizin izinleriniz doğrultusunda bilgilerinizi kullanıyoruz. Detaylı Bilgi cookie script