Sosyal Medya Göz Bağı Olabilir mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 16.09.2022 06:47
  • Güncelleme Tarihi :
Sosyal Medya Göz Bağı Olabilir mi?

Walter Lippmann, 1922 yılında yazdığı Public Opinion (Kamuoyu) kitabında insan ilişkilerinde kanaat oluşturmakta kafamızda oluşan resimlerden bahseder. Kafamızda oluşan resimler her ne kadar kendimiz yaşamasak da çevremizden gördüğümüz, algıladığımız imajları zihnimizin depoladığını ve benzer bir durumla karşılaşınca beynimizdeki depodan bilginin çağırılmasıyla hızlı kanaat oluşturarak kişi ya da olay hakkında çabuk karar verdiğimizi anlatır. Mesela Karadenizli bir kişi ile karşılaştığımızda hemen kafamızda daha önce Karadeniz insanına özgü biriken resimlerden yardım alarak onun hakkında bir kanaat oluştururuz. Her ne kadar o kişi farklı kişilik özellikleri taşısa da, peşin peşin onun hakkında bir ön yargı beynimizde vardır. Artık günümüzde kafamızdaki resimlerin oluşmasında medya başroldedir. Önceden sinema ve televizyon bu resimlerin inşa edilmesini sağlarken, şimdi sosyal medya bu rolü üstlenmiş gidiyor. Herkesin kendini sunabileceği bir sosyal medyası var. Sosyal medya için yaşamaya çalıştıkça insanlar o kadar kendileri ile meşgul olmaya başlıyor ki, gerçek olanı gözden kaçırıyor. Mesela yıllarca görüşmemiş dostlar bir araya geldiğinde, birbirlerinin hatırını üstünkörü sorduktan sonra fotoğraf çektirme telaşına düşüyor. Gerçek dostluğun içten muhabbet ortamını kurmaktan uzaklaşılıyor. Sosyal medyada ilişkilerden mutluluk fışkırıyor, yemek sofraları çok zevkli ve enfes görünüyor, seyahatler muhteşem görünüyor. Kısacası insan kendi bir yalan uyduruyor ve en çok da kendi inanıyormuş gibi.

Yaşamak isteyip de yaşayamadığımız dünyaya ait görüntülerin içinde anlık da olsa var olmak ve bu anı fotoğrafla sabitleyip, sosyal medyaya koymak ve orada yüksek beğeni almak yaşama amacı haline geldi. “Miş gibi” yapmanın bir anlamda onay görmesi ve kendine ait ideal bir resim yaratmanın verdiği hazla mutlu olmak. Oysa gerçek hayatta sıradan, sıkıcı, yalnız ve de maddi açıdan yetersizliklerin günbegün yükseldiği ekonomik bunalım dönemlerinden geçiyoruz. Oysa sosyal medyadaki resimler hep ideal yaşamaya dair. İnsan gördüğüne inanmak istiyor ister istemez, “Belki bir yerlerde ideal bir insan vardır, aşırı mutlu ilişki ihtimali varsa ben onu bulmalıyım” düşüncesi sahip olduklarını kendi çevresinde mutlu olma fırsatını görmesini engelleyen bir göz bağı gibidir. Bu durumda tabii ki müthiş hayal kırıklıkları kaçınılmazdır. Black Mirror dizisinin 3. sezonunda ‘Dibe Vuruş’ bölümünde başroldeki genç kadın karakterin yaşadıkları ibret vericidir. Bu kadın, insanların sosyal yaşamda değerinin sosyal medyada aldığı beğeni oranına endekslendiği bir toplumda yaşar. Tabii ki en fazla beğeni toplayan olarak popüler olmaya gayret eder. Oysa gerçek hayat kolay değildir, zorluklarla doludur. Sonunda başarısızlığa mahkûm olur. Kısacası dijital medya her zaman sonsuz bir biçimde hızla bilginin aktığı bir mecradır ve bu hız içinde bilgi de, duygu da anlık yaşanmaktadır. Sosyal medya yoluyla köklü insani ilişkiler yaşanması aracın doğasına aykırıdır. Mutlu olmayı bu mecralara endekslemek duygusal çöküşleri de beraberinde getirecektir. Elbette sosyal medyanın tanıtıma yönelik bilinçli imaj kurmakta faydaları kaçınılmazdır. Ama özel hayat ve kişisel duygusal dünyanın sınırlarını iyi çizmek gerekiyor.

Kadın erkek ilişkileri de bu dünyada hızlı tüketiliyor. İnsanlar artık karşısındaki kişinin kendisi gibi duyguları, düşünceleri, hayalleri, umutları, ailesi vs. yokmuş, sanki yok edilmesi gereken bir bilgisayar verisi gibi ‘delete’ düğmesine basınca silinmesi gereken bir veriymiş gibi durup düşünmeden tüketmeye çalışıyor. Günümüzde özellikle sosyal medyadan edinilen arkadaşlıklarda ‘hayalet ilişki’ olarak nitelendirilen bir model söz konusu. Hayalet ilişki modeli, karşısındaki kişi ile romantik bir ilişkiye başlarken ya da sürdürürken aniden arkadaşına herhangi bir bilgi vermeden iletişimi kesmek, yok olmaktır. Sanırım yüzleşmekten korkan insanın başvurduğu en kolay yol bu olsa gerek. Bu tür insanlar karşısındaki insanı insanlık değerleri ile görmek yerine dişilik değerleri ile basite indirgeyen, kayıtsız, güvensiz ve bağlanma sorunu yaşayan kimselerdir. Uzmanlara göre hayalet olmak da kendi duygusal rahatsızlıklarıyla yüzleşmekten korkmanın bir başka yoludur. Acaba hayalete dönüşen arkadaşlar, karşısındaki insana duygusal şiddet uyguladığının fakında mıdır? Sonuçta dijital medya dünyanın her yeriyle anında haberleşme gibi avantajlar getirse de, özel hayat konusunda dikkatli olmakta fayda var. Mecrası ne olursa olsun “Allah iyi insanlarla karşılaştırsın”.

Sosyal Medya Göz Bağı Olabilir mi?
Prof. Dr. Dilek Takımcı
Yazarımız Kim ?

Prof. Dr. Dilek Takımcı

Kabul Ediyorum
İlkses Gazetesi olarak sistemimizde sadece sizin izinleriniz doğrultusunda bilgilerinizi kullanıyoruz. Detaylı Bilgi cookie script