2

Nasıl Bir Eğitim


  • Oluşturulma Tarihi : 12.07.2023 05:16
  • Güncelleme Tarihi :
Nasıl Bir Eğitim

Kendiliği diğerlerinden soyutlanmış bir şekilde ele alan bu anlayışta kişi bilginin pasif bir alıcısı durumundadır. Böyle bir anlayışta öğrenme tamamen ezbere dayanmaktadır. Ezbercilik, zihne sunulanların olduğu gibi saklanması anlamında bir düşünme tarzıdır.
Bunun karşıtında düşünebileceğimiz bir öğrenme anlayışı kavramlar üzerinde düşündüren, düşündürmekle kalmayıp kavramların çözümlenerek içselleştirilmesini sağlayan pratiğe dönük sorgulayıcı bir düşünme eğitimidir. Ezbere dayanmayan bu düşünme eğitiminin yöntemi ise Sokratik diyalogdur. Bilgi verme ve aktarma yöntemi olarak diyaloğun amacı, öğrenciyi ussal, sorgulayıcı ve derin araştırmaya yöneltmektir. Sokrates’çi eğitimin sırrı öğretmenin öğrenciyi eleştirel ve etkin bir sorgulama aracılığıyla öğrenme sürecine dahil etmesidir. Sokrates’çi eğitim, bilginin hazır aktarılan bir şey olmadığı gibi bilginin bilen tarafından çaba göstermeden elde edilemeyeceği gerçeğine dayanır.
“Düşünüyorum, o halde varım” görüşünü hareket noktası olarak alan ve bilgiyi çeşitli eğitsel yollarla öğrenciye aktarılan bir şey olarak gören geleneksel anlayışa karşı “katılıyoruz, o halde varız” şeklinde ifade edebileceğimiz sosyal öğrenme anlayışı öğrenmede bireyin motivasyonunun ve kendi hedeflerini kendi belirlemesinin önemini vurgulamaktadır. Bu anlayışa göre, düşünen özne yerine eyleyen özne daha kökensel olarak insan olmanın daha uygun bir taşıyıcısıdır. Eylemde bulunurken tüm duyum, algı, duygu, his ve ilgilerimiz total olarak fiziksel hareketlerimiz ile işlevsel bir bütünlük içinde bir araya gelirler. Dolayısıyla deneyimlerimizin işlevsel bütünlüğünü sağlayan şey düşünmenin de içine dahil olduğu eylemlerimizin bütünüdür.
Burada demek istediğim şey, diğerleriyle kurduğumuz ilişkiler yoluyla bir benliğe sahip olduğumuzdur. Bir insan olmak diğer insanlarla birlikte, onlarla ilişkide bulunarak var olmak demektir. Eğer diğer insanların olduğunu bilmeseydik kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey bilemezdik, hatta kendi var olduğumuzu bile bilemezdik. İnsanın yaşamında kişilerin birbirleriyle karşılıklı etkileşimi son derece yaşamsaldır, dolayısıyla etkileşim olmaksızın, kendi kendiliğimizin farkında olmamız da dahil olmak üzere hiçbir bilginin olanaklı olamayacağını da kabul etmeliyiz. Hayatta edindiğimiz ilk bilgi Ötekinin bilgisidir ve bu yaşam içindeki gelişmemizin ve diğer bütün öğrenmelerimizin temelidir.
Dolayısıyla bu süreçte eğitimi “kişide kendi öğrenme profili hakkında farkındalık yaratılması yoluyla, daha üst zihinsel yeteneklerini ortaya çıkarıp geliştirmesi ve bu arada da değişen çevresel koşullara uyum gösterebileceği bilgi, beceri ve davranışları sürekli olarak güncelleyebilmesi için uygun öğrenme ortamlarının yaratılması süreci” şeklinde tanımlamak daha uygun olacaktır.
Bu noktada gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzda gerçekleştireceğimiz temel bir değişimdir. Bilgiye erişimin günümüzde son derece kolaylaştığı ve bu bağlamda dünyanın sürekli değiştiği ve genişlediği bir çağda İhtiyaç duyulan şey, bilgiye yönelik tutumlarımızda kaçınılmaz olan dönüşüme bizi hazırlayacak, yansıtıcı düşünme ve iletişim olanakları sunan bir altyapıya sahip bütünleşik bir eğitim sistemidir. Bu itibarla, okulun temel misyonu çocuklara nasıl düşüneceklerini ve iletişim kuracaklarını öğretmek ve onları kendi başlarına bilgi üzerine nasıl düşünecekleri ve yorumlayabilecekleri konusunda eğitmektir.
 

Nasıl Bir Eğitim
Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu