Kissinger’in Ardından


  • Oluşturulma Tarihi : 25.12.2023 09:36
  • Güncelleme Tarihi : 25.12.2023 09:36

Yüz yaşında hayata veda eden eski Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in ardından Batı basınında peş peşe kapsamlı ve hayli ilginç yorumlar çıktı. New York Times onun bir “ikiyüzlü” olduğunu yazarken, BBC onun savunduğu “realpolitik” siyasetinin etik bulunmadığı eleştirisine yer verdi. The Economist dergisi Kissinger’in hiçbir zaman istediğini elde edemediğini ileri sürdü.

Kissinger’i Almanya’da doğduğu kentte bir konuşma yaparken izlemiştim. Nürnberg yakınında, Türklerin yoğun yaşadığı, 1938’de Nazi zulmü yüzünden ailesiyle birlikte terk etmek zorunda kaldığı Fürth kasabasında, Belediyenin ev sahipliğinde anadilinde eski hemşerilerine hitap etmiş, çocukluk anılarını, eski ve yeni Almanya izlenimlerini anlatmıştı. Yanılmıyorsam 1998 yılındaydı. Tabii, dinleyenler arasında yahudi Fürthlüler artık yok denecek kadar azdı.

Kissinger’in ardından konuşulanlara bakınca, günahının da sevabının da çok olduğunu görmek mümkün. En büyük günahı herhalde 1972’de Şili’de seçimle işbaşına gelmiş Devlet Başkanı Salvador Allende’ye karşı düzenlenen, Allende’nin de hayatına mal olan kanlı darbede oynadığı roldü. Kissinger’in payı bununla kalmamış, Şili halkının demokratik tercihini yok sayan beyanlarda da bulunmuştu. Şili halkını gerçek çıkarını bilmemekle suçluyordu. “Dış politikada ahlaka uygunluk arayanlar ne mükemmelliğe ne de emniyete kavuşur” diyordu. Bunun dışında Kissinger, Vietnam savaşının sona ermesini sağlayacak müzakereleri de yürütmüş, ABD’nin Çin’e açılımını sağlayan tarihi adımı atmış, keza 1973 Arap-İsrail savaşında devrede olmuştu. Soğuk Savaş döneminde Doğu Batı ilişkilerindeki yumuşama (detant) siyasetinin içinde de onu görüyoruz.

Kissinger Nobel Barış Ödülü de almış, savaş suçlusu olmakla da suçlanmıştı. Üniversite hocalığı yapmış, diplomatik müzakere teknikleri üzerine tavsiyelerde bulunmuştu. Son yıllarda kaleme aldığı Dünya Düzeni kitabı aslında ABD’nin dünya egemenliğini savunan usta bir dille kaleme alınmıştı. Liderlik kitabında ise çeşitli vesilelerle yakından tanıdığı Konrad Adenauer, Charles de Gaulle, Richard Nixon, Enver Sedat, Lee Kaan Yew (Singapur eski devlet başkanı) ve Margaret Thatcher’ın devlet yönetiminde öne çıkan  başarılarını anlatmıştı. Bu kitapta Kissinger Atatürk’ün devlet adamlılığını ve uzak görüşlülüğünü övmüştü.

Kissinger’in ülkemiz açısından gündeme 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ve daha sonra yaşanan ABD ambargoları nedeniyle geldiğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Harekât sırasında Başbakan Ecevit’in Kissinger’le sık sık telefonla görüştüğü biliniyor.

Hatırlarsak, Kıbrıs’ta Makarios’a karşı yapılan 15 Temmuz 1974 darbesinden hemen sonra Amerikan basını Sampson rejiminin tanınacağı yorumunu yapmaya başlamıştı. Dışişleri Bakanı Kissinger NATO içi çatışma olmasın istiyor, Yunanistan’ın fazla üstüne giderlerse Atina’da daha radikal bir rejimin gelmesinden endişe ediyordu. Ayrıca ülke Watergate skandalıyla meşguldü. Diğer yandan, 1964 Johnson Mektubunun Ankara’da bıraktığı olumsuz izlenimin ve 1967’de Türkiye’nin adaya müdahalenin eşiğinden dönmesinin farkında olan Kissinger, Sampson’un darbesinden sonra Türkiye’nin müdahale ihtimalinin de dışlanamayacağı düşüncesindeydi. Bu nedenle Doğu Akdeniz’deki müttefiği Ankara’ya baskı yapmanın ABD çıkarları bakımından aksi sonuçlar verebileceğini hesaplıyordu.

Kissinger, bu nedenle Türkiye’nin olası müdahalesinin kapsamını kendine göre daraltmaya çalıştı. Zira Rum-Yunan tarafının müdahale sonrasında statükoyu bir oldubitti olarak kabul edeceğini ümit ediyordu. O dönemde Sovyetler Birliği Makarios’a sempati duyuyordu; Kissinger Türkiye’nin devreye girmesinin Makarios’un makamına dönmesine yardımcı olacağı düşüncesindeydi. İngilizler zaten ABD ile yakın temas halindeydiler (Ecevit’in, Harekâttan önce Londra’yı ziyaretinde İngilizlerin sık sık odadan çıkarak Kissinger’le görüştükleri dikkatini çekmişti).

Tabiatıyla Ecevit’in diplomasi yeteneği Barış Harekâtı boyunca içerde ve dışarda dikkat çekiyordu. Örneğin, Ecevit’in o dönemde ABD Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile yaptığı müzakerenin bir “diplomasi anıtı” olduğu dile getirilmişti. Kissinger’in Ecevit’le görüşmelerinde, Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin sağlanması ve durumlarının iyileştirilmesi konusunda Ankara’ya görece anlayışlı davrandığı tahmin ediliyor. Nitekim İkinci Harekâttan hemen sonra Karamanlis’in ve Makarios’un öfkesi ABD’ye yönelmişti. Bilindiği gibi bu dönemde Lefkoşa’daki ABD Büyükelçisi Rum göstericiler tarafından öldürülmüştü.

Kuşkusuz Kissinger hakkındaki en doğru hükmü tarih verecektir. Şimdiden onun hakkında çok şeyler yazılacağı görünüyor. Ne diyelim, toprağı bol olsun.

 Kissinger’in Ardından
Şakir Fakılı
Yazarımız Kim ?

Şakir Fakılı