2

Maske-Mizah-Diplomasi 1


  • Oluşturulma Tarihi : 19.10.2020 06:52
  • Güncelleme Tarihi :

Böyle bir başlık hemen akla yaşadığımız amansız salgın döneminin “maske-mesafe-temizlik” sloganını getiriyor. Gerçekten salgının şakası yok; bu dönemde maske takmak belki aşıyı bulmak kadar önemli. Mesafe ve temizlik de günlük yaşantımızda maske kadar dikkat gerektiriyor.
Yazımızın başlığı ise sadece bir benzetmeden ibaret. Biz maskeyle mizahın diplomasideki rolünü anlamaya çalışacağız. Diplomaside mizah deyince ilk akla gelen örnek, 1960 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kundurasını çıkarıp kürsüye vurarak hiddetli bir konuşma yapan Sovyetler Birliği Komünist Partisi Birinci Sekreteri Nikita Kruşçev’e, İngiltere Başbakanı Harold Macmillan’ın gösterdiği tepkidir: Macmillan, Kruşçev’e dönüp, “Bu konuşmanın bir tercümesini rica edebilir miyim?” diyerek hem gerginliği düşürmüş, hem de dinleyenlerin gülüşmeleri arasında Kruşçev’in yaratmak istediği büyüyü bozmuştu.
Mizahın gücünü savunanlar, “Gülmeyen insanlar ciddi insanlar değildir” derler. Cumhuriyet döneminde Dışişleri Bakanlığının yetiştirdiği diplomatların yabancı meslektaşlarına göre göz doldurmalarını sağlayan özelliklerinden biri de, temaslarında yabancı dilin ve gerektiği anda mizahın inceliklerini ustaca ve ölçüyü kaçırmadan kullanabilmeleriydi. Türk Hariciyesinde Orhan Eralp, Osman Olcay, Mustafa Akşin, Coşkun Kırca ve daha birçok büyükelçi, uluslararası toplantılarda yaptıkları, bilgiye dayanan, yeri geldiğinde hicivden de yararlanan keskin zeka ürünü konuşma tarzlarıyla yabancı meslektaşları arasında ün salmıştı.
Çoğu diplomatın, hele Türk diplomatlarının meslek yaşamları krizlerle boğuşmakla geçer. Bizimkilerin kendi makamlara dert anlatmaları dahi bazen ayrı bir kriz konusu olabilir.
Yabancılarla temasta sıkıntılı durumlarla karşılaşmak hayatının bir parçası haline gelmiş bir diplomat, bir yandan soğukkanlılığını korumaya, muhataplarına uygun yanıtlar vermeye çalışırken, diğer yandan mesleki içgüdüsüyle ister istemez meselelerin mizaha konu olan taraflarını da düşünmeye, gerginliği nükteyle yumuşatmaya, çatışan görüşleri yakınlaştırmada dilin kıvraklıklarından yararlanmaya gayret eder.
Dışişleri Bakanlığının Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkıya bağlı olduğu dönemlerin mizah yönü güçlü büyükelçilerinden biri de kuşkusuz Tanşuğ Bleda’ydı. Büyükelçi Bleda’nın emekli olduktan sonra, kendi deyimiyle, Atatürk’ün Genelkurmay’la birlikte devlet yapısının temel direği olarak gördüğü Dışişlerinin öyküsünü yazdığı Maskeli Balo kitabı (Doğan Kitap, Mayıs 2000, İstanbul, 311 sayfa) bugün de diplomasi mesleğini seçen gençler için çok değerli öğütler içeriyor. Bleda, kitabının sonunda, gençlere, uzun meslek hayatında ayakta kalabilmek için, dünyayı, herkesin maskeli olarak dolaşıp durduğu bir balo olarak kabul etmelerini, karşılaştıkları sıkıntılı durumları kendilerine dert etmeden yüreklerinden atmalarını öğütlüyor; bunun en güzel yollarından birinin de mizah olduğunu, nükte olduğunu söylüyor. Bleda’nın kitabının, yazınsal yönden de maske metaforunu başarıyla kullanan bir eser olarak önemli bir yere sahip olacağı düşüncesindeyim.
İlk çağların tiyatrosunda, oyuncuların eleştirel sözlerinin bir oyundan ibaret olduğunu seyircinin kabullenmesi, oyuncuların bu yüzden başının derde girmemesi için her oyuncu, sahneye yüzünde bir maskeyle çıkarmış. Tiyatrolarda sahnenin en üstünde asılı gördüğümüz, trajedyayı ve komedyayı temsil eden, ağlayan ve gülen iki maskenin de aslında bu mesajı vermek istediğini belirtmek yanlış olamasa gerek. Bir başka deyişle, madem oyuncuyu rolünden dolayı suçlamayacağız, o halde diplomatları da söz ve girişimlerinden dolayı suçlamamalıyız. “Elçiye zeval olmaz” özdeyişi de bunu açıklıyor. Hemen söyleyelim, Bleda’nın bahsettiği maskenin, toplumumuzda ikiyüzlülük kavramıyla eş anlamlı biçimde yerleşen “takiye yapma” kavramı ile ilgisi olmayan, aksine Talleyrand’ın ünlü “Diplomat kızmaz, not eder” sözünde saklı simgesel bir anlamı olduğunu özellikle belirtmekte yarar var. Zira diplomasi asla aldatarak, yalan söyleyerek, ilişkileri sarsacak oyunlar kurarak sonuç alma “sanatı” değildir. Kimi iletişim oyunlarıyla “algı” yaratarak kısa erimli kazançlar sağlamak hiç değildir. Zaten böyle girişimlere sanat demek de doğru değildir.


 

Maske-Mizah-Diplomasi 1
Şakir Fakılı
Yazarımız Kim ?

Şakir Fakılı