2

Yüzüncü yıl ve kitap sevgisi


  • Oluşturulma Tarihi : 28.10.2023 06:00
  • Güncelleme Tarihi :
Yüzüncü yıl ve kitap sevgisi

Cumhuriyetimizi özel yapan en önemli fark, işgalcilere karşı kurtuluş savaşı verilerek kurulmuş olması, bağımsız olmayı ve diğer uluslarla eşit yaşamayı temel düstur olarak benimsemesi ve çağdaş uygarlığın aydınlanma yolunu seçmiş olmasıdır.

Atatürk’ü diğer birçok liderden ayıran fark ise hayat boyu okumaya ve fikir alışverişlerine önem vermiş olmasıydı. Son olarak Anıtkabir Derneğinin Atatürk’ün okuduğu kitapların, üzerlerini işaretlediği bölümler dahil, toplu olarak internet ortamında okuyuculara sunulduğunu memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz.

İmparatorluk döneminde Roma şehrinin elyazması eserlerden oluşan yirmiye yakın kütüphanesi varmış. Rönesans’ın doğduğu kent olarak kabul edilen Floransa’da ise 1400’lü yıllarda okuryazar oranı yüzde yetmiş civarında imiş. O devirde birçok büyük Avrupa şehrinde bu oran yüzde 20-30 düzeyinin altındaymış. Aydınlanma çağının başladığı dönemlerde kitap basımını büyük ölçüde kolaylaştıran matbaalar siyasi itirazlarla karşılaşmadan serbestçe yayılabilmişti.

Gerçeğin kendi kendini açıklama özelliği olmadığına göre, gerçeğe ve bilgiye, ya yazılı metinlerden ya da televizyon ve medya gibi görüntülü araçlardan faydalanarak ulaşabiliyoruz. Acaba imajlar ve görüntüler gerçeğin çeşitli boyutlarını kavramamıza yetebiliyor mu? Gerçeğin iyi anlaşılabilmesi için daha geniş bir zaman ve mekân bağlamında ele alınması gerekmiyor mu? İnternet her şeye, her habere ve her bilgiye kolay ulaşmamızı sağlıyor, ama insanlar bu yolla daha bilgili, daha akıllı olabiliyor mu? Gelişen yeni iletişim olanakları bilgili insanların yetişmesine ne denli katkıda bulunabiliyor?

Uzun vadeli etkilerini kavrama fırsatı olmadan her gün yeni yeni teknolojilerle tanıştığımız bu çağda, kitap okuyarak bilgiye ve gerçeğe ulaşmanın ciddi bir fark olduğu her geçen gün daha fazla anlaşılıyor. Dünyayı yazılı eserler yerine, görselliğe dayalı televizyondan ve sosyal medyadan öğrenmek, algılama ve çözümleme yeteneğinde olumsuz yönde değişmelere yol açabiliyor. Bol kitap okumanın, hızlı değişmelerin yaşandığı çağımızda, kuşaklar arası farkların azalmasına, böylece olaylara daha geniş açılardan bakılmasına da katkıda bulunduğu kabul ediliyor. Boşuna “Kitap en iyi arkadaştır” dememişler.

Günümüzde Atatürk, Churchill, Gandi, de Gaulle, Adenauer gibi liderler yetişebiliyor mu? Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Liderlik adlı kitabında, günümüzde donanımlı liderlerin yetişebilmesi için üniversitelerde felsefe, tarih, edebiyat, beşeri coğrafya gibi dalların yeniden ön plana çıkarılması gerektiğini savunuyor. Kissinger, medya sektörünün siyasi liderlere olduğundan farklı imajlar kazandırmaya çalıştığını, sosyal medyanın insanları belli bir gruba yönlendirdiğini, sonra bu grubun onlar üzerinde tahakküm kurduğunu, insanların “takipçi” ve “influencer” diye ikiye ayrıldığını, fakat bu durumun yeni liderler yaratamadığını söylüyor. Diğer yandan, internetin getirdiği kolaylığın kutuplaşma da yarattığını öne sürüyor.  Dikkatli olmak durumundaki liderlerin böyle bir ortamda üzerlerine doğru gelen medya dalgasıyla mücadele etmek zorunda kaldıklarına, bu koşullarda güçlü devlet adamları çıkmasının zorluğuna ve yaygınlaşan popülizme dikkat çekiyor.

Kissinger ayrıca kitabında, bol okumaya ilave olarak, erdemli bir liderde bulunması gereken nitelikleri de sıralıyor: Ölçülü davranmak, kendi güdülerine hakim olmak ve başkalarının hukukuna saygı göstermek. “Dünya lideri” olma özelliğini kazanmış olanların karakter özelliklerini ise şöyle tanımlıyor: Dürüst ve bağımsız bir kişilik, sebatkârlık, kararlılık, tarihsel vizyon sahibi olmak, dünya olaylarını anlayabilmek ve azimlilik.

Bol kitap okuyan Atatürk, kazandığı geniş ufuk sayesinde, dış dünyayla ve halkıyla arasındaki ilişkiyi de en başarılı şekilde yönetmesini bilmişti. Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü anarken, mutlaka onun yazdığı iki kitaptan da söz etmek gerekir: Atatürk’ün yazdığı Yurttaşlık Bilgileri,  uzun yıllar ortaokullarda ders kitabı olarak okutulmuştu. Bu kitap, Atatürk’ün devlet, egemenlik, ulus, anayasa, özgürlükler ve vatandaşlık üzerindeki düşüncelerini kapsıyor. Diğer kitap Geometri’yi ise Atatürk ölümünden bir buçuk yıl kadar önce 1936-1937 yılları kış aylarında Dolmabahçe Sarayında yazmıştı. Atatürk, Geometri kitabını, çoğunluğunu kendi türettiği ve günümüzde hâlâ kullanılmakta olan “açı”, “üçgen”, “boyut”, “düzey”, “teğet” gibi terimlerle yazmıştı.

Bu vesileyle, yüzüncü yıldönümünde Cumhuriyetimizin ilelebet yaşamasını, Cumhuriyet’le beraber okuma ve kitap sevgisinin de çoğalmasını ve yaygınlaşmasını diliyorum.

Yüzüncü yıl ve kitap sevgisi
Şakir Fakılı
Yazarımız Kim ?

Şakir Fakılı