2

Geçmişten günümüze cehalet girdabı


  • Oluşturulma Tarihi : 30.01.2025 09:10
  • Güncelleme Tarihi : 30.01.2025 09:11

Cehalet bir toplumu geriye götüren ve insanların da çağın gelişimine ayak uyduramamasına sebep olur. Herkesin siyaseti, sporu, eğitimi, bilgiyi, bilimi, sosyolojiyi ve aklınıza ne geliyorsa bildiği bir coğrafyada, aslında hiç kimsenin pek bir şey bilmediği yorumunda bulunmak doğru olanıdır. Görevim gereği mali müşavirlik yapmaktayım ve haliyle vergisel konularda uzman olarak değerlendirilmesi gereken bir meslek ve bir ortama girdiğimde ise vergisel konularda veya alanımla ilgili konularda o kadar çok konu konuşuluyor ki insanlar tarafından, inanın benim haberim yok diye üzülüyorum (!) Sonra gidip tekrardan derinden ve ayrıntılı bir şekilde araştırma yapıyorum, acaba kaçırdığım bir kanun ve yeni bir konu mu var diye, sonradan anlıyorum ki aslında konuşulanların neredeyse yüzde doksanı yanlış bilgilerle dolu ama halkımız bu durumu, yani sadece duyduklarıyla konuşmayı iyi bilir diyor ve konuyu kapatıyorum.
Toplumu ve ülkeyi geliştirmek için özellikle ilkokuldan başlayarak, çocukları ilgi duydukları veya ebeveynleriyle birlikte en iyi yapabilecekleri alanlara yönlendirmek doğru olanıdır. Bizim gibi gelişmekte veya az gelişmiş toplumlarda ise en hızlı şekilde nasıl iş sahibi olunurun derdine düşüldüğü için böyle bir ortamın ülkemizde olması çok zor ve hatta imkansız çünkü ekmek bulamayan bir insana gidip, pasta al demek gibidir. Ülkemizi, Avrupa ve Amerika veya Japonya’yı örnek göstermek çok yanlıştır, bu gibi birlikler ve ülkeler gelişimini yüz yıllar öncesinden tamamlamıştır. Reform, Rönesans, Fransız İhtilâli gibi asırları etkileyen ve dünyaya yön veren olayların yaşanması ise ülkemizde hala gerçekleşmemiş diyebiliriz.
Özellikle ülkemizdeki siyasi çekişmelerin esiri olmuş toplum ve topluma yön veren siyaset, bürokrasi ise ülkeyi ileri taşımayı bırakın, sabah akşam kavga etmekten pek bir şey yapmadığı ortadadır. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ve öncesinde de siyasi çekişmeler, ülke yönetiminde söz sahibi olabilmek için karşıdakini zorla veya değişik yöntemlerle rezil etmeye kadar varan olaylar durmadan yaşanmıştır. Daha doğrusu ideolojisi farklı olduğu için karşıdaki ideolojiye yaşama hakkını vermeyen yapıların sazı eline almasıyla, toplumda aynı yöne evrildi. Kemalizm ve muhafazakâr kesim arasında yaşanan, bazen kanlı ve bazen de kansız olayların yaşanması da toplumu adeta ikiye böldü. Şu an ki siyaset anlayışına laf edenler, eskinin kirli yönetimine laf etmez ve hatta Kemalizm adı altında insanlara yapılan zulümden bahsetmezler çünkü bütün insanları balık hafızalı gibi görürler. Örneğin; Yılmaz Özdil gibi insanlar Atatürk’ü kullanarak köşeyi bulmuş ve hiçbir meziyeti olmamasına rağmen sadece ağzı laf yapan Fatih Altaylı gibi eski sistemin esirleri ise şu an demokrasi dersi veriyor(!) İşte gördüğünüz bu gibi insanlar her şeyi biliyor ve insanlara laf söyleyebiliyorlar. Ahmet Kaya’ya, Recep Tayyip Erdoğan’a, muhafazakâr topluma, başörtülü kadınlara ve Kürtlere aşağılayıcı lafları etmekten hiç çekinmemişlerdir. Güç kendilerinde diye, zulümleri baki kalacak zannettiler muhakkak!
Cehalet topluma kelepçe vurmuşsa, toplumda bu kelepçeden rahatsız değilse, o zaman o toplum için umutlu olmak gereksizdir çünkü bazı coğrafyaların insanları cehaleti sever. Aslında cehalet mı yoksa böyle yaşama isteği mı diye değerlendirirsek, bu şekilde yaşama isteğinden daha hoşlanır gibi görünüyor. Özellikle Cumhuriyet döneminde, Kürtleri, muhafazakar ve İslamcı toplumu ezmek yerine, barış içinde ve konuşarak olaylar halledilebilseydi, sanayi devrimini yapmış toplumlara yetişmek daha kolay olabilirdi belki de. Değişimle gelen her siyasetçi ise Ankara’nın tatlı makam koltuklarında ısınınca, ne için geldiğini biraz unutmuş olsa gerek ki yanlışa ve günaha batmaktan çekinmediler. Aslında bu tür olayların olmamasının en büyük sebebi Kemalizm ideolojisini savunanların hala partilere darbe teşebbüsünde bulunması ve hatta cumhurbaşkanını yok etmek için askerlere duacı olması ise tam rezalet bir durum.
Bütün suç siyasetçilerin mı diye sorarsak, kesinlikle hayır demek doğru olanıdır. Sonuç olarak siyasetçiler gökten inmiyor ve toplumun içinden çıkıyor nihayetinde. Öncelikle bazı coğrafyalarda yaşayan insanların cehaleti kabul etmediğini hep eleştiriyoruz ama gözden kaçırdığımız bir durum var ve belli ki her toplumun beyin yapısının farklı olduğu ve herkesin demokrasi, özgürlük istemediğidir. Özgürlükten kasıt ise soyunmak, sokak ortasında hayvanlar gibi sevişmek değil ve olmamalı da ama bazı kesimler ise özgürlüğü tam da böyle görüyor. Özgürlükten kastımız, hakaret ve şiddet olmadan herkesin, her şeyi eleştirebiliyor olmasıdır ama ülkemiz cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana, bu eksikliği hep hissetti ve gerek kanlı şekilde gerekse de derdest edilerek olayı çözmeye çalıştı ve cehalet ise kartopu gibi büyüdü. Kim bilir belki de bir gün toplum olarak cehalet girdabını hep birlikte, yani tek kişilerin esiri olmadan becerebilir.

Geçmişten günümüze cehalet girdabı
Savaş Yılmaz
Yazarımız Kim ?

Savaş Yılmaz