Sayfa Yükleniyor...
Sonradan görme insanların kültürüdür bu durum, eli ve gözü para görünce, mal mülk elde ettiğinde ise pervasızca insanların gözüne sokarcasına hareket eden, insanlara tepeden bakan aşağılık insan sendromu yaşar böyleleri. Kendi karakterleriyle değil de altındaki arabanın, kolundaki saatin ve servetinin verdiği güçle balon gibi şişerler. İnsanlara kendilerini kanıtlamak için ortalığa kişiliğini değil de zenginliğini ön plana çıkarmak ister çünkü o da biliyordur görgüsüz toplumların zenginlere yalakalık yaptığını(!)
Eskiden ağalık sistemi vardı ve onlar çizmelerini giyip, ata binip ve gittiği her yerde güzel karşılanmak isterlerdi, sanki küçük dağları onlar yaratmıştı(!) Günümüz zenginleri de özellikle de devletin desteklediği, belediyelerin hukuksuzluklarına göz yumdukları kişiler ise sanki servetinde fakir fukaranın ve yetimin hakkı yokmuş gibi davranırlar. Aslında bu zenginlerin ve sonradan görmelerin bu kadar pervasız olması ise toplumdan kaynaklı bir durumdur. Örneğin Türkiye’deki bir futbolcu dışarı çıktığında yüzlerce taraftar peşinden gidip fotoğraf çekmek ister ama Avrupa kültüründe böyle durumlar çok azdır. Hatta bu hafta yabancı bir futbolcu da hemen hemen benzer kelimeler kullanmıştı. Bu durum ise toplumun paraya ve güce hayran olduğunun ve taptığının en büyük delildir.
Dışarı çıktığınızda ve kafelere gittiğinizde ise durum değişmez, pahalı telefonunun, sigaranın ve araba anahtarının masaya koyulduğu, sürekli gayrimenkul ve ticaretten bahsedildiği ortamlar bitmez çünkü konuşulacak başka bir konuları yoktur. Ülkemizin genel durumu ise kadın ve erkek kültürlerinin sosyal medyanın da etkisiyle iyice yozlaştığı ve herkesin birilerine bir şey kanıtlamak zorunda kaldığı bir sidik yarışı başladı adeta. Ayşeler’in düğünü ve nişanı böyle oldu, biz altta kalmayalım diyenler mi görürsünüz, amca çocukları yat kat, daire aldı ve biz eksik kalmayalım daha iyisini alalım diyenler mi görürsünüz (!) Yani anlayacağınız lüks ve şatafat ülkenin büyük bölümünü teslim almış durumda çünkü sonradan görmeler böyle oluyor maalesef.
Görgüsüzlük kültürü sadece zenginler ve alt grup insanlara değil, siyasetçilerin de bir numaralı yaşantısı haline gelmiş durumda. Bazı valiler, belediye başkanları, vekiller odalarını ve banyolarını altın tozuyla yapabiliyor, mobilyalarına milyonlarca para dökebiliyor ve bunu da halkın parasıyla yapıyor. Üstelik kendi ceplerinden tek kuruş bile ödemeden. Ülke halkının büyük bölümü sıranın kendilerine gelmesini beklediği için ses çıkarmıyor, olaylara gıpta ile bakan diğer insanlar ise bazen dua ediyor bu duruma gelmek için ve bazen de heykellerden medet umuyor(!) Sonuç olarak görgüsüzlük her alana yayılıyor. Pahalı elbiseler ve kıyafetler, hiç işine yaramasa bile lüks telefonlar, başkaları görecek diye bol keseden para harcamalar ve altından, paradan geçilmeyen düğünler. Ülkedeki doğu ve batı kültürü ise birbiriyle yarışırcasına rekabet ediyor şu an, birileri düğünlerini ön plana çıkarıyor, diğeri ise hoyratça yeme ve içmelerini, gezmelerini paylaşıyor tüm internet ve sosyal medya aracılığıyla, insanların gözüne sokarcasına.
Görgüsüzlüğün temeline indiğimizde ise okulda, ailelerde ve toplumda çocuklara yeterince eğitimin verilmediği ve televizyonlarda, sosyal medyada adeta bir sonradan görme yani görgüsüzlüğün modalaştırıldığı bir hareket var gibi duruyor çünkü ne kadar görgüsüzlük, o kadar lüks şatafat ve tüketim, harcama yapılması demektir. Düşük ve düşkün insanların en temel özelliği ise birine veya birilerine bir şey kanıtlama endişesidir, maalesef ki ülkemizde özellikle son on beş yıldır müthiş bir görgüsüzlük furyası var. Çözüm olarak ise siyasetçilerin, eğitimin, ailelerin ve toplumun şapkayı önüne koyması ama görünen köy kılavuz istemez misali, ülkenin ve toplumun görgüsüzlüğü bırakmayacağı. Ülkenin çoğunluğu ise bu sonradan görme rezil insanlara gıpta ile bakıyor çünkü toplundaki statünün böyle şeyler yaparak atlanacağına inanıyor.