Sayfa Yükleniyor...
Ülkemizde geçmişten günümüze kanun ve nizam tam oturmadı, hep bir şeyler eksik yapıldı ve herkes taşra yasalarıyla yönetilmeyi daha cazip gördü çünkü demokrasi, hukuk ve adalet gibi kavramlar bazı coğrafyalara uymaz. Yaşadığımız toprakların insanları da eski kültürün de etkisiyle bir türlü ayak uyduramadı yeni dünya düzenine. Kimi zaman yönetimsel olarak ve kimi zaman da yaşanan toplumsal olaylar veya inançlardan dolayı, hiçbir zaman taşra kültüründen kopamadı. Bunun en büyük sebebinin eğitimsizlik olduğunu savunanlar da olabilir ama eğitim almış ve çok iyi yerlere gelen bilim insanlarının bile taşra kültüründen kendini kurtaramadığını dile getirirsek yanlış olmaz kanaatimce.
Toplumda eğitimli ve eğitimsiz insanlar birbirinden çok uzaklar, aynı duygu ve düşünceleri taşımıyor olmaları yadırganacak bir durum değil ama eğitimsizliğin verdiği cehaletli özgüven ve adını eğitim verdiğimiz lakin sadece öğretim kurumları olan yapıların da cehaletli eğitimcileri çıkardığı çarpık bir insan ilişkilerini ortaya çıkmış durumda. Anlayacağınız üzere ülkemizin eğitim kurumları yok, sadece öğretim kurumları var ve onların da pek iyi olduğu söylenemez zaten. Kendini elit gören okullu insanlar, medeniyeti kendilerinin bulduğunu zannederek, yüksek okul okumayan halkı küçük gördüler yıllarca ve halkla ilişkileri koptu. Halk da gelecek nesiller için pek çaba harcamadı desek yeridir çünkü her şeyi devletten bekleyen bir anlayış var coğrafyamızda, bu durum da geçmişten günümüze kadar siyasetçilerin işine yaradı hep. Çogu zaman Avrupa’daki ülkeleri örnek gösteriyorum ama bakmamız gereken örnekler de o ülkeler zaten. O seviyelere gelmemiz için en az iki nesil geçmesi lazım, hem kanunlara ve adalet anlamında ve hem de ekonomik olarak çünkü bu gibi ülkeler gelişimini elli yıl önceden tamamlamış toplumlardır.
Ülkemizin en büyük sorunların başında ise kanunlara uymama ve sürekli yeni yasaların çıkması ise yazboz tahtasına dönmüş durumda, anayasa kitapçığı resmen esnaf defteri gibi (!) Avrupa’da ve gelişimini tamamlamış toplumlarda bir yasa çıktığında, o yasa üzerinde araştırma yapılır ve o yasanın topluma uyup uymayacağı uzun uzun tartışılır ama ülkemizde bu durum ise serbest, bir kanun çıkar, o olmazsa yenisi çıkar ve her gelen hükümet ise kendine göre yasa çıkarmak için uğraş verir. Örneğin üniversite sınavına girişlerin kaç defa değiştiğini ve hangi sistemlerin ne olduğunu kimse anlamlandıramıyor. Bu durum şu anın sorunu değil, yani hemen ideolojiye bağlayıp şimdiki hükümeti eleştirmeden önce, geriye dönük hükümetlerin de büyük rolü var çünkü yanlış temelden, doğru inşaat yapılamaz. Aslına bakarsınız ülkenin toplum yapısı birbirini sevmeyen gruplara bölünmüş durumda, zorunlu olarak bir arada yaşıyorlar ve bunu çoğu akıllı insan anlar. Örneğin A partisine oy veren insanlar, C partisine oy verenler arasında duygular kopmuş durumda ve bu durumu sağlayan ana etken ise ülkenin temelinin eksik atılmış veya demirinin çürük olmasından dolayıdır. İnanç olarak, duygu olarak ve sahip olmak istedikleri kültürden dolayı yanyana gelmeleri zor ihtimal ve bu iş inatlaşmayla devam ediyor. Laiklik yani Kemalizm örtüsüyle yaşamak isteyen taraf ve İnanç eksenli yaşamak isteyen tarafın mücadelesi uzun yıllardır devam ediyor ve hatta cumhuriyet kurulduğundan beri bir türlü aynı eksende buluşamadı taraflar ve buluşmaları da zor gibi görünüyor. Bazı dikişler tutmaz diye bir kavram vardır, evet bu dikiş tutmadı veya zorunlu olarak dikişe dikiş atmaya çalışıyor her gelen hükümet ve toplum çünkü devletsizlikten korkuyor herkes, devletsizlik korkusu olmasaydı şayet, uzun yıllar önce duygularıyla birbirinden kopan toplum, çoktan birbirlerinin arasına keskin sınır çizebilirlerdi. Olmayınca da olmuyor bazı zorunlu sevdalar!
Birbirine yabancılaşan toplumların çoğunun sırtı yerden kalkmaz, sürekli kin besleyen ve karşındakini ezmek üzere kurulmuş ideolojiler yol yürünmez, evet o an için belki gücü elinde bulunduran için güzeldir her şey ama sonrasında ise gücü kaybedince ezilmekten kurtulamaz, tıpkı yıllarca Kemalizm ve askeri vesayetin gücü elinde bulundurması gibi. Karşındakine yaşama hakkı verme, karşı tarafı yok et, nefes aldırma gibi fikirler bazen ters tepebilir, bunun en güzel örneği ise zamanında gücü elinde bulunduran ve kendi ideolojilerini karşı tarafa ister kolaylıkla, ister zorla dayatmaya çalışan sistem yok oldu birkaç yıldır ve şimdi de o ideoloji tarafları ağlıyor ve hakkımız yeniyor deniliyor ama zamanında karşı tarafın hakkı yeniliyor diye kimse sesini çıkarmadı maalesef. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilmek lazım her zaman. Demediğimiz her an ise yanlışı savunuruz anlamı çıkar ve güç elimizden çıktığında ağlamaya hakkımızın olmadığı anlamı çıkar.