Sayfa Yükleniyor...
İLKSES Gazetesi’nin bu bölümünde sizlerle edebiyat ve sanatla ilgili konulara değinerek buluşmaya geldim. Pazartesi günleri lütfen bu köşeye göz atmadan geçmeyin olur mu? Edebiyat her ne kadar kelime anlamı olarak Arapça’da edep kelimesi ve Türk Dil Kurumu’nda; düşüncelerimizin, duygularımızın ve olayların hayallerimizin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak şekillendirmesi sanatı ifadesi şeklinde kayıtlara girmiş olsa da edebiyat bana göre yaşanmış, yaşanmakta olan ve yaşanması düşlenen içsel yolculuğun ifade biçimi gibidir. Bu yüzden çok geniş içeriğe sahiptir.
İnsanları diğer canlılardan ayıran en büyük özellik düşündüklerini yöneterek geliştirerek öğrenme yetisiyle birleştirerek ilerleme yeteneğine sahip olmasıdır. Bu nedenle söylediklerini kaleme alıp kendine özgü şekilde ifade ile aktaran ve okuyanlarda iz bırakan her kelime cümle edebi bir eser olma özelliğine sahip demek bu yüzden sanırım yanlış olmaz. Örneğin bir şiir okuduğumuzda belki bir imgede takılıp kalırız ya da o eserin bir cümlesi bize binlerce duyguyu hissettirir. Hatta daha ileri duygulara neden olup dalıp gitmemize ve ağlamamıza bile neden olabilir ki zaten yazarın amacı tam olarak anlattığından karşısındakinin etkilenerek kendinden bir şeyler bulabilmesi değil midir? Romana gelecek olursak bizi alıp bir yaşanmışlığa götürürken hayal gücümüzde sınırsızlığı ortaya çıkartarak bambaşka dünyalara sürüklemesi ile etkilemez mi? Şimdi buradan sanata gelecek olursak bir tabloya bakıp incelediğimizde gerek renk gerek içeriği farklı düşünce ve duygulara taşırken farklı hisseder ve hayal bile kurabiliriz. Ya da bir şarkı dinlediğimizde bazen bazı eserlerde gözlerimiz dolup ağlarken bazılarında bir tebessüm ifadesi düşmez mi çehremize? Gerek edebiyat gerek sanat içsel yolculuğa çıkarak bugün sıradanlaşmış ve tek düze hayata farklı bir açıdan bakmak ve bu sıradanlığı ortadan kaldırarak ruhumuzu dinlendirmek ve düşünmek için güzel bir fırsattır. Sanat ve edebiyat kalbimizin ritmini değiştirerek bizleri özgürleştirir. Bu nedenle mutlaka bir şiir bir romanlık esler vererek ya da bir tiyatroya gidip sergi gezerek kendimize zaman ayırmalıyız. Duygularımıza izin vererek onların farklı ifade biçimleri ile tanıştırabilmek umuduyla… Bugün köşe yazıma dünyada iz bırakan lider, başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in bir sözüyle bitirmek istiyorum. “Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”