Mart ayı, içinde barındırdığı özel günlerle sanatın, tarihin ve farkındalığın ön plana çıktığı bir dönemdir. Hem kültürel hem de tarihi açıdan anlamlı günleri içerir. Bu haftaki köşe yazımda, bu özel günlerin ortaya çıkışı ve içerikleri hakkında bilgilendirici bir yazı paylaşmak istiyorum.
Bu günün temelleri, 1908 yılında New York’ta 15 bin kadın işçinin daha iyi çalışma koşulları, eşit ücret ve seçme hakkı talebiyle gerçekleştirdiği yürüyüşle atılmıştır. Bir yıl sonra, Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart’ı Ulusal Kadınlar Günü olarak ilan etmiş, ilerleyen yıllarda ise bu tarih tüm dünyada kutlanmaya başlanmıştır.
Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi olan İstiklal Marşı, 12 Mart 1921’de kabul edilmiştir. Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı bu şiir, vatan sevgisini ve bağımsızlık ruhunu en güçlü şekilde yansıtan eserlerden biridir.
Osmanlı döneminde, 14 Mart 1827’de açılan ilk modern tıp okulu, Türkiye’de tıp eğitiminin başlangıcı kabul edilir. Bu nedenle 14 Mart, sağlık çalışanlarına ithaf edilerek Tıp Bayramı olarak kutlanır.
Türk tarihinin en büyük destanlarından biri olan Çanakkale Zaferi, 18 Mart 1915’te kazanılmıştır. Bu gün, vatan uğruna canlarını feda eden tüm şehitlerimizi anmak için özel bir anlam taşır.
UNESCO tarafından ilan edilen Dünya Şiir Günü, şiirin evrensel gücünü vurgulamak ve yeni şiir akımlarına enerji katmak amacıyla kutlanmaktadır. Aynı gün, 21 Mart Down Sendromu Farkındalık Günü olarak da kabul edilir. Down sendromlu bireylerin toplum içindeki yerini güçlendirmek ve farkındalık oluşturmak adına çeşitli etkinlikler düzenlenir.
Bu yıl Kurban Bayramı da Mart ayına denk gelerek, bu ayı daha da anlamlı hale getiriyor. Mart, her ne kadar kışın son günlerini içinde barındırsa da baharın gelişini müjdeleyen, tarihi ve milli değerleri hatırlatan, farkındalık yaratan özel bir ay olarak hafızalarda yerini alıyor.
Bu haftaki kose yazı mı 8mart Dunya emekçi kadınlar günü için yazdığım bir şiiri sizinle başbaşa bırakıyorum.Haftaya görüşmek üzere sağlıkla kalın..
Söylenmemiş sözler olsada duygularıyla herşeyi hissedebilmek ona bahşedilmişti
BInlerce kelime onu anlatmaya yetmedi
Kraliçe prenses gibi isimler ile başına bir taç
eline bir asa verildi
Bak sen prensesin sihir sende denildi...
Ondan çekinenler gücünden korktugu için
Asasını elinden çekip alıverdi
Namus şeref haysiyet bahanesiyle geri çekilmeye mecbur edildi
Oysa doğuştan gelen bir yetiye sahipti
Bedensel güç erkeğe çok yönlü zeka kadına verilmişti.
Kadın her konuda farkı bir bakış açısına sahipti.
Duygularına ve zaafına teslim olanları cinayete vahşete ve hapsesilmeye mahkum edildi.
Özgürlük demokrasi ve eşitlik kavramları
Iste o an bertaraf edildi...
Ceza yine kadına kesildi..
Feminist,rasyonolist,realist olmaya
Müebbet verildi.
Bilinclenmemesi için izole edildi.
Çünkü
Cehalet kolayca boyundurluk altına alabilmek demekti..
Kendine yetip Yaşamayı basaranlara
Korku zehir dirhem dirhem zerk edildi
Asuman gamla yüklendi
Yarına beklenen mutluluk böyle tükendi...
Kadin gülemedi.
Oysa yaratan cennet sensin diyerek dünyaya getirdi..
Kadin boyundu yön veren
başa ise erkek dendi.
Boyun kırıldı baş boyunsuz kalıp değerini kaybetti....