Sanat ve emek: Gerçek Bir Mücadelenin Hikayesi


  • Oluşturulma Tarihi : 24.02.2025 08:44
  • Güncelleme Tarihi : 24.02.2025 08:44

Bugün, sanata ve kültüre olan bakışımda duyduğum derin üzüntüyü paylaşmak istiyorum. Biraz sitem, biraz isyan, biraz da yaşanmışlıkla... Çünkü insan deneyimlerinden yola çıkarak daha anlamlı bir yol alabiliyor; çünkü gerçekler, kelimelerden daha güçlüdür. Sanat ve kültür camiasındaki, bizim gibi emek veren sanatçılara yönelik yaşadığım birkaç hayal kırıklığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yazarlar ve Şairler Dayanışma Derneği olarak, topluma farkındalık yaratma amacıyla çalışmalar yapıyor, şair ve yazarlarımız için etkinlikler düzenliyoruz. Amacımız, edebiyat ve sanatı toplumda daha görünür kılmak ve bu uğurda emek veren insanları bir araya getirebilmek. Hep birlikte, sanatı savunmak ve ilerletmek için elimizden geleni yapıyoruz. Birçok kişinin dünyada kabul gördüğü önemli bir gün olan 8 Mart’ın farkındalığını ortaya koymak ve toplumsal cinsiyet eşitliği savunmak adına bir etkinlik düzenlemeyi düşündük. Ancak bu, düşündüğümüz gibi kolay bir iş olmadı. Sanatla ve edebiyatla ilgilenen bir mekân bulmak, sanata değer veren bir ortakla çalışmak, beklediğimizden çok daha zor bir süreç haline geldi. Bizim için önemli olan, ismiyle değil, içeriğiyle sanatla özdeşleşmiş mekanlardı. Gittiğimiz bir yer, ismiyle sanat ve kültüre dair çok şey vaat ediyordu. Ancak ne yazık ki, burada gözlerimle gördüğüm şey, sadece kar odaklı bir işletme zihniyetiydi. Sanat ve kültürle ilgilenen bu mekân, sanat adına değil, yalnızca ticari amaçla faaliyet gösteriyordu. Bu durum beni derinden yaraladı. Hem sanatın hem de kadının olduğu bir alanda böyle bir yaklaşım görmek, yüreğimi burktu.
Yaşam mücadelesini ve para kazanmanın zorunluluğunu kesinlikle yadırgamıyorum. Ancak sanat, yaşamın yalnızca maddiyatla ölçülemeyeceği, ruhla, emekle ve sevgiyle şekillenen bir alandır. Akabinde bizim gibi faaliyet gösterdiğine inandığımız bir yere gittik. Dikkatinizi çekiyorum yer diyorum çünkü dernek kâr amacı gütmeyen toplumsal fayda sağlamayı hedef edinen çatılardır.
Orada ise atıl boş duran bir yer STK’lara verilmesinin uygunluğunu bırakın etkinlik yapmak isteyen 
STK’lılardan inanılmaz ücretler istenmesini kınıyorum bu mekânı ve işletiliş amacını ortaya çıkarmakta. Sanatın aynı zamanda ne kadar sömürüldüğünün de kanıtı değil mi? Şimdi asıl ilginç ve en can alıcı noktaya geliyorum; Etkinlik görüşmesi sonucunda. İsmi tamamen yabancı kelime içeren iki farklı mekan bizim etkinlikler için yardımcı olabilme adına çözüm üreterek ki bahsettiğim yerler tamamen özel olan yerler kapılarını sanata ve edebiyata açarak isme değil işletmenin bazı değerlere sahip çıktığını gösterirken aynı zamanda isim alarak sanat başlıklı ticarethane mantığı ile yol alan yerlere örnek olacak davranış sergiledi. 
Sanat, bir toplumun ruhunu yansıtan bir dil olmalıdır. Ancak maalesef, birçok sanat merkezi, sadece adını taşıyan ancak içeriğiyle gerçek sanattan uzak mekanlara dönüşmüş durumda. Bu tür yerlerin denetimlerinin daha sıkı yapılması gerektiği kesin. Çünkü gerçek sanatçılar, maddi çıkarlar uğruna sanatı şekillendiren değil, sanatı var eden kişilerdir. Bu tür yaklaşımlar, yalnızca sanatçının değil, sanatla ilgilenen herkesin hevesini kırmakta, aynı zamanda toplumsal gelişimin de önünü kesmektedir.
Sanatın gerçek anlamda değer gördüğü, içeriğiyle bağdaşan ve amacına hizmet eden mekanların sayısının artması dileğiyle... Emek veren, sanata gönülden katılan, ruhunu bu işe katan sanatçılar ve sanat merkezleri, umarım daha fazla yer bulur. Çünkü sanat, sadece sözcüklerle ya da görsellerle değil, kalpten kalbe akan bir dil ve bir köprüdür.

Sanat ve emek: Gerçek Bir Mücadelenin Hikayesi
Sibel Atapek
Yazarımız Kim ?

Sibel Atapek