2

Şiir denince


  • Oluşturulma Tarihi : 03.02.2025 09:53
  • Güncelleme Tarihi : 03.02.2025 09:54

Merhaba Edebiyat, sanat sever köşesi okuyucuları;
Sanat TDK (Türk Dil Kurumu) tanımında; duygu ve düşünceleri göze ve gönle hitap edecek şekilde söz, yazı, resim, heykel vb. ile ifade etme konusundaki yaratıcılık şeklinde yer almıştır.
Oysa ne kadar çok içeriğe sahiptir. Her sanat dalının kendince ne kadar çok incelikleri vardır.
Ben bugün işte bu dallardan biri olan şiirden söz etmek bununla ilgili bir köşe yazısı oluşturtarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Belki de şiire hayran olduğum için, onda kendime ayrı bir yer buluyorum. Şiir denince, aklıma onunla bütünleşmiş bir kelime daha geliyor; tıpkı gökyüzü ve güneş ya da gökyüzü ve yıldızlar gibi. Şiir ve şairi birleştirmek için bu eşleştirme yerinde olur. Çünkü şiir, ucu bucağı görünmeyen bir gökyüzü gibiyse, yıldız ve güneş de şairi temsil eder: uçsuz bucaksız, derin. Şairi, gökyüzüne anlam katan biri olarak görürüm. Gerçekten, şiir yazabilmek için özel bir duygu ve yetenek gerekir. Alfabedeki harfleri kullanarak, derin anlamlar yükleyip, bir yandan da pek çok söz sanatını bir arada sunarak, okuyucunun yüreğine dokunmak hiç de kolay değildir. Bir de bunu en kısa şekilde dile getirmek, ayrı bir başarıdır.
Şiire her insanın bakış açısı ve değerlendirmesi farklılık gösteriyor. Özellikle hece ölçüsü ile yazanlar serbest şekilde yazılmış şiiri çok sıcak karşılamadıklarına sıkça rastlıyorum. Hatta şiir olarak bile saymıyorum yaklaşımlarını bile gördüm. Ama bu düşüncelerine kesinlikle katılmıyorum Buna karşın Hece ölçüsü aruz ölçüsü ile yazılmış şiirleri severek beğeni ile takip ediyorum aynı zamanda.
Serbest ölçü ile ilgili yargıda bulunanlara genelde verdiğim cevap iiir türleri içinde 6.sırada yer aldığı ve tanımlandığı edebiyatta kabul gördüğü hatta daha derin şekilde anlatmak istersek; 1940’lı yıllardan sonra Türk şiirinde önemli bir dönüm noktası yaşanmış ve Orhan Veli Kanık, bu değişimin öncülerinden biri olmuştur. Orhan Veli, özellikle **”Garip Hareketi”** Türk şiirine farklı bir soluk getirmiştir. 1940’lı yıllarda Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat gibi şairler, geleneksel şiir anlayışına karşı çıkarak serbest ölçü, basit dil ve sade anlatımın yansıra yenilikçi yaklaşımlar benimsemişlerdir. Garip Hareketi, şiirin günlük yaşamla daha yakın bir dilde, halkın anlayacağı şekilde yazılmasını savunmaktadır. Orhan Veli, klasik şiir anlayışını aşk, ölüm gibi büyük temalar ile birlikte sıradan hayatın, gündelik olayların da şiire konu olabileceğini ortaya koymuştur. Orhan Veli’nin bu yenilikçi yaklaşımı, Türk şiirinde modernizmin temellerini böyle atmıştır. Bu dönemde Orhan Veli’nin şiirlerinde sıkça esprili, ironik ve bazen de sıradan görünen vermiştir. Vermiştir. Ayrıca, anlamın ve duygu yoğunluğunun, kullanılan kelimelerle ne kadar sade ifade edilebileceğini göstermiştir Türk şiirinde dil ve biçim açısından önemli bir yenilikçi akım ortaya çıkmış ve kabul görmüştür. Bende bu kadar adı geçtikten sonra bu haftaki yazımı Orhan Veli Kanık şiiri ile bitirmek ve haftaya başka bir konu ile görüşmek üzere. Sanat ve şiirle kalın…
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Orhan Veli Kanık

Şiir denince
Sibel Atapek
Yazarımız Kim ?

Sibel Atapek